DANS VE YARATICI YAZARLIK
Erkek kardeşimle dansa ilk başladığımız günler... Dans kursuna gitmenin ve dans edebilmenin bir mucize, bir ayrıcalık olduğunu düşünmüştüm. Heyecanlıydım. Dans edebilecek miyim kuğu gibi? Halaylar ve göbek havaları danstan sayılmıyor sanki. Hem havalı hem özel hem de çok güzel. Sonra kız arkadaşım katıldı bize. Bir anda ayrıcalıklı insanlar olduk. Kursa, bakkala, komşuya giderken adımlarımı sanki farklı atıyorum. Yürümüyor, dans ede ede gidiyorum. Halbuki, Haydar Amca gibi haldır huldur yürüyorum. Etrafımızda dans kursuna giden, dans eden biri yok. Dans eğitmenimiz, dünyanın en iyi dans eden kişisi. Dans etkinliklerine gide gele, bir bakmışız çevremiz dans edenlerle dolmuş. Çeşit çeşit dans kursları, ne tarafa dönsek kurs. Kime sorsan dans kursuna gidiyor. Bir sürü dans hocasıyla tanışıyoruz. Herkesin stili, dansı farklıymış meğer. Hangi hoca hangi teknik konuda daha iyi, hangi hoca aslında hoca değil zamanla anlıyoruz. Çeşitli ülkelerden gelen dans eğitmenlerinin, profesyonel ve amatör dans severlerin buluştuğu dans festivalleri düzenlendiğini öğreniyoruz.
Bu kadar mı? Hayır. İki kursa gidenin, bir iki adım atmayı öğrenenin dans dersi vermeye başladığını duyuyoruz. Şaşırmıyorum. Dans sırasında kaç kişinin ayağına bastığımı sayamayan ben, partnerimi kolundan tutup duvara nasıl yapıştırdığımı bilmiyorum. Neyse dansta ustalaştık diyebilirim... En çok da, dans hakkında atıp tutma konusunda profesyoneliz. Öyle ya, yıllardır bu işin içinde gibiyiz...
Bir gün, “Nasıl olsa dans etmeyi öğrendim, biraz da kelimelerle dans edeyim” deyip yaratıcı yazarlık kursuna yazıldım. İşten çıkıyorum, beş vasıta ile kursa gidiyorum. Soranlara, “Atölyeye gidiyorum” diyorum. Çünkü daha havalı oluyor. Sonra mutlu mutlu eve dönüyorum. Her şey süper herkes harika. Öyle böyle derken yıllar geçiyor. Bir bakıyorum önüne gelen yazarlık kursuna gidiyor. İki üç şey öğrendikten sonra kitabını çıkarıyor. Sonra gidip yaratıcı yazarlık kursu açıyor. Öykü atölyesi, roman atölyesi, çocuk kitabı yazma atölyesi ve atölyenin atölyesi... Atölyeden geçilmiyor. Sen ne öğrendin ki ne öğreteceksin? Değil mi ama?
Bu yazdıklarımın birazı bana, birazı başkasına... Kızım sana söylüyorum gelinim sen de anla. Rahat bırakın insanları, isteyen istediğini yapsın. Herkes aynı yolda olduğunu zannetse de, herkesin sapağı ayrı. Üzülerek söylemek isterim ki, eğer gerçekten bir şey olsaydık susardık. Çünkü gerçekten iyi olanlar sürekli yakınmıyor, işlerini yapıyorlar. Zamanın iyi ya da kötüyü ayıklayacağını biliyorlar. Ve mutluluğa inanıyorlar. Bırakın insanlar mutlu olsunlar.
|