GÜZELMİŞİM ESKİDEN
Eskiden mutfakta yemek yaparken şarkılar, türküler söylerdim. Kimi acıklı şeylerdi. Acıklı olduklarını o zamanlar fark etmezdim. Neşeli neşeli söylerdim her birini. Neşeliydim. Ne acı vardı ne yorgunluk. Yoksa var mıydı? Vardı ama yoktu, koşarken fark etmedim belki de. Gizleniyorlardı, gizliyorduk bir yere. Evde biri varmış yokmuş. Duyacakmış duymayacakmış. Amaann kime ne? Sesim güzelmiş değilmiş. Hoş, güzel olduğunu söyleyen de vardı. Gözlerim güzelmiş. Güneşte ayrı güzel, gölgede ayrı. Sonra saçlarım güzel. Uzunmuş, pelerin gibi omuzlarıma dökülürmüş. Prensesmişim. Kim inanır? Herkes. Bir ben inanmam. Beni sevdiklerindendir bu lakırdılar. Çok güzelmişim. Ellerim güzelmiş. İncecikmiş, pürüzsüzmüş, parmaklarım, tırnaklarım parlakmış. Boyaya cilaya uzatmaya gerek yokmuş. Herkes bana imrenirmiş. Laf... “Manken gibisin kız” dese birisi, allanır utanır, “dalga geçiyor benimle” derdim. Duymazdım duymamazlığa verir yahut duymamak için hızla geçip geçerdim. Şimdi ceza gibi hatırlatıp duruyor zaman. Kaçmak ne mümkün. Sık sık yüksek sesle konuşuyorum, kendi sesimi unutmamak için. Konuşmaya konuşmaya, konuşmayı unutmak korkusundan.
Saçlarım beyazlamış, azalmış, ellerim bacaklarım tazesiz. Gözlerim görmez olmuş. Unutmuşum kaç yıl olmuş ben doğalı. Yaşayalı seveli kaç yıl. Kaç mevsim? Kaç kaçış? Neden kaçmışım kendimden bu kadar? Yavaşladı kanım yürüyüşüm. Yavaşladı sesim nefesim.
Her şey var şimdi diyorlar. Her şey var. Var ama yok. Sular akıyor sular güzel güzel akıyor. Evde yok yok. Her şey bolca. Kim yer? Yarımşar yarımşar alıp bir pişirimde biten fasulye, mercimek, bulgur. Bir pirinç, şeker parası bulamayıp bakkala yazdırdığımız vakitler geçmiş. İlk evimiz- (çoğulu unut artık yapayalnızsın) gibi yine alt kattayım. Bebem katı ama üstü kapalı küçük bir balkonum var. Üstten bir şey silkeleyen olursa kafana düşmüyor. Üçüncü kat suyu mu açtın bize gelmiyor diye cırlayıp günahımı almıyor, alamıyor. Biz o evden taşınalı, üçüncü kattaki cadı öleli çok oldu. Kimse kimsenin çocuğunu kendi çocuğuyla alıp kardeş kardeş oynasınlar diye, eve yakın bahçeye koruya oynamaya götürmüyor. Ağaçlar yapraklarını anlatmıyor. Yeni açan tomurcuğu kimse görmüyor. Kimse kimseye güvenmiyor. Kimse kimseye vakit ayırmıyor. Konu da yok, komşu da. Herkes mutlu bir başına böyle bolluk görmedi dünya. Bir ben…
Apartman cansız soğuk sevimsiz. Artık ben de…
Üç katlı bir apartmanda otururduk çocukken. Ara katlarında evcilik oynardık komşu arkadaşlarımla. Bir köşede ben bir köşede Nefise. Her kapı önü birimizin evi. Kocaman alan, yayla gibi geniş. Apartman nefes alıyor, önü nefes alıyor arka bahçesi nefes. Evlerimizin tavanları yüksek. Karbondioksit bizden uzak. Karşımızdaki ve yanımızdaki apartmanla aramız açık. Bizi çevreleyen beton değil ağaçlar, ışık, güneş. Güzelmiş evimiz.
Yıkılmazdı asla o güzel üç katlı evimiz. O yüzden yıktılar. Yerine sekiz dokuz on katlı yaptılar. Şimdi ne sokak var ne gökyüzü ne apartman. Güzelmiş her şey eskiden. Sığabileceğimiz kadar yapıyorlar artık yolları, apartmanları, balkonları, odaları. Koşmayı bilirdim eskiden, şimdi yürümeyi, ölmeyi, durmayı…
Güzelmişim eskiden. Neden inanmadım ki onlara?
|