KAPAT ŞU ALARMI
Dün akşam iş çıkışı Kadıköy’de bir arkadaşımla buluşmaya giderken yanımdan bir genç kadın geçti geçerken paatt diye bir ses. Arkamı dönüp baktım, bir şey düşürmüş. Herkes o sese döndü kadın yürümeye devam etti. Dur dedim fark etmezse seslenip haber vereyim demeye kalmadan kadının yürüdüğü tarafta bir adam bir şey düşürdünüz galiba diye kadını uyardı. Ben yoluma devam ederken sağ tarafımda bulunan restorandın önünde duran garson bana doğru bakarak “ayakta uyuyor o kadar ses çıktı nasıl duymaz” deyince bende mimiklerimle ses etmeden gerçekten öyle hayret anlamında kafamı salladım kaşlarımı kaldırdım yürümeye devam ettim.
Bu olay dünde kaldı tabi. Artık yeni bir gün. Sabah işe giderken minibüse bindim. Günlüm ritüellerimi yerine getirdim kendimi her sabah olduğu gibi telkin ettim. İçinden bile olsa kimseye kızmak yok Zeynep. Anlayışlı ol Zeynep. Hem kızmak dediğin sadece sana zarar Zeynep. Kalbini ruhunu bedenini düşün Zeynep. Hem kızsan da karşındaki insanlar yine de değişmeyecek. Kızdığınla kalacaksın Zeynep.
Derin bir nefes al. Acıyı siniri stresi bir an bile olsa unut. Unut, umut et ve daima güneşe bak. Bırak bu işleri şaşkın der gibi hırçın bir rüzgâr suratıma bir şaplak attı. Sağlı sollu pencerelerin hepsini birden açmışlar yine. Cereyanda kalıp çarpılacağız bunlar yüzünden. Ah şunlar bir çarpılsa da akılları başlarına gelse diye söylendim. (İçimden tabi) en azından dış sesimi susturmayı öğrendim. Hiç mi öğretmedi ananız babanız hiç mi duymadınız büyüklerinizden “cereyanda kalma evladım çarpar” “çıplak ayakla taşa basma” “saçın ıslak rüzgâra çıkma” vs vs Vaktiyle bir arkadaşım bir gün yüz felci geçirmişti de şaşmıştık. Cereyanda kalmış açmış pencereleri karşılıklı. Bir daha mı tövbe dedi açmadı bir cam açıkken karşısındaki camı. Neyse kapatalım pencerenin birini şimdi. Hem konumuz bu değildi.
Cereyana maruz kalmadan taraftan usul usul gelen rüzgarla birlikte gülümsüyorum yeni güne. Dalmışım hayallere düşüncelere derken datt dattt dattt sıçrıyorum yerimden her sabah yatağımdan sıçrar gibi. Alarm sesi. Susmuyor. Kimden geliyor bu yahu tamam unutmuşsun kapatmayı çalıyor e be kardeşim artık kapat. Susuyor bir süre sonra şükür. Beş dakika sonra tekrar datt dat dat
Şöyle bir göz gezdiriyorum minibüstekilere. Yok kimse de kıpırdama yok. Rahatsız olan yok. Telefonuna bakan yok. Oh keyfe bak. Ses nereden geliyorsa umuru değil sahibinin. Çalsın. Çalıyor çalıyor susuyor yine. Sonraki beş dakika sonunda yine aynı alarm. Durdurmaya çalışan yok. İnsan bir düşünür değil mi? Rahatsız olan var mı dat dat dat kulağı tırmalayan ses. Sonuna kadar çalıyor. Sesin kimin telefonundan geldiğini bulsam artık dayanamayacağım söyleyeceğim “kardeşim artık şu alarmınızı bir kapatsanız” Bulamadığım için susuyorum. Yalan oluyor benim hayaller kitap okumalar yolları huzurlu huzurlu minnoş minnoş seyretmeler.
Öyle böyle derken nihayet yol bitmek üzere, birazdan minibüsten ineceğim. Telefonu elime alıp saate bir bakayım diyorum. O da ne? Ekranda dün geceden kurduğum alarm gözüküyor. Ertelenmiş, kapanmamış.
Yoksa…
Yolcu almak için duruyor minibüs. Az daha yolum var ama ben durur muyum hiç? Kaçar gibi geçiveriyorum aralık kapıdan hızlıca.
|