Selam...
Yolda yürürken tanımadığım biri, bana selam verdi.
Boş bulunup selamını aldım iyi mi?
Al başına belayı!
Nasıl yaptım ben bu hatayı?
Oysa, filmlerdeki psikopat karakterler gibi başı önünde yürüyen biriyim.
Ne selam veririm, ne de alırım.
Oldum olası, tanımadığı birine nedensiz bir şekilde selam veren insanlardan huylanırım.
Burası Hollanda mı, burada her an, yan baktın kavgası çıkabilir.
Bana selam veren kişinin başını sallaması ve ayrıca gülümseyerek el etmesi çok anlamlıydı. Belki de, “Ben sana gösteririm” demek istedi.
“Ayağını denk al” demek de istemiş olabilir.
Gözümü karartıp yakasına yapışmalıydım.
“Senin niyetin ne birader, dilinin altındaki baklayı çıkar bakalım!” demeliydim.
Diyemedim çünkü yanımdan koşarak geçti gitti.
Panik halinde, nefes nefese eve geldim.
“Başım belada sevgilim!” dedim, “Tanımadığım birinin selamını aldım.”
Neriman kızdı.
“Vallahi istemeyerek oldu” dediysem de onu sakinleştiremedim.
“Tanımadığın bilmediğin yerlere bensiz gidersen böyle olur. Selamını aldığın adam, hırlı mı hırsız mı belli değil. Selam hak edene verilir, sen bunu hak etmiş olamazsın. Neden başkasına değil de sana selam verdiğini düşün dur” diye söylendi.
Neriman’ın moral vereceğini umuyordum.
O geçmiş olsun faslına bile girmedi.
Kalbim çok fena halde kırdı.
İster istemez, Neriman’ın sözleri kafamda yer etti.
“Kim lan bu adam?”
“Benimle alıp veremediği ne?”
İşte bu deli soruların aklıma gelmesini engelleyemez oldum.
Düşünüyorum...
Düşünüyorum...
İşin içinden çıkamıyorum.
|