ISSN 1308-8483
AYNA PUSLU / Sebahattin Karaca
  Yayın Tarihi: 12.6.2024    


AYNA PUSLU



ŞEHİRLER MEKANLAR İNSANLAR

Birisi İzmir ‘de diğeri ise Bamberg‘dedir. İzmir’deki yaklaşık 120 yaşında iken, Bamberg’deki yaklaşık 725 senedir ayaktadır. İki binanın ikisi de kent merkezinde ve ikisi de oteldir.

Bamberg’deki 725 yıllık tarihi bina dimdik ayakta duruyor. Turizme hizmet ediyor. Otelcilik hizmetini de günümüz koşullarında verebilmesi için gerekli olan her türlü teşvikten yararlanmış. Uygun koşullarda kredi sağlanmış. Gerekli restorasyonların ardından, asırlardır verdiği otelcilik hizmetini sürdürmeye devam eder duruma gelmiş.

İzmir’deki 120 yıllık olan bina ise Osmanlıların son dönemlerinde İzmir’in en güzel otellerinden biri olarak yapılmış.

Ancak bugüne gelindiğinde maalesef terkedilmiş, hizmet veremez durumda ve yıkılacağı günü bekliyor.



İZMİR TARİHİ ÇOK ESKİ…

Bu acı durum tablosundan yola çıkarak, konuya girmek istiyorum. M.Ö.10. yüzyılda bugünkü Bayraklı’da Yunanistan’ın orta kesiminden gelen “Aolisler” bugünkü İzmir’in temellerini atmış adını ise Symrna koymuştu. Daha sonra Symrna bir İyon kentine dönüşmüş. Arkasından sırasıyla Persler, Büyük İskender, Romalılar, Bizanslılar, Osmanlılar kente hâkim olmuş ve yönetmişler.

Bunların her biri, kendilerine ait kültür ve medeniyet işaretleri sayılan pek çok tarihi eseri İzmir’e kazandırmışlardı.

SON DÖNEMİN TAŞ BİNA OTELİ…

Araştırmacı yazar, Orhan Beşikçi’nin ifadelerine göre; Anafartalar Caddesi’nin Basmane Meydanı’na yakın bir noktada, Kulalı Cihanzade Hüseyin Fehmi Bey tarafından 1902 yılında bir otel yaptırıldı. Adı Cihanzade Oteli (Cihan Palas) idi. Taştan yapılan bina, zemin üzerine 2 kat ve üstünde çatı katına sahipti. Zemin katta avluya açılan otel girişi, üst katlarda ise otel odaları mevcuttu. Çatı katı lokanta ve gazino olarak kullanılıyordu. Bina kemerli bahçeleri, taş duvarları ile dönem mimarisinin zarafet ve inceliklerini taşıyordu. Otel içinde geniş aile ve bakıcı odalarının yanı sıra, farklı katlarda ise bekar odaları bulunmaktaydı. 120 sene önce bile, otelde hizmet kalitesi ve konfor üst seviyedeydi. Geniş bir resepsiyonu ve ön bürosu olan otelin odalarında gömme banyolar, soğuk -sıcak su, telefon, oda servisi bulunmaktaydı. Balolar, yemekler, toplantılar düzenlenir, eğlenceler tertip edilirdi. Cihanzade Oteli (Cihan Palas), Osmanlı’nın son döneminin iddialı tesislerinden birisiydi.

Cumhuriyet döneminde el değiştiren otelin adı, Emniyet Oteli olmuştu. Uzun süre bölgenin iyi otelleri arasında yer alan yapının, bugün dahi görenleri hayrete düşürdüğü gözden kaçmaz. Otelin bulunduğu Basmane Agora ve çevresiyle İzmir’in bilinen en eski yerleşim yerlerinden biri olduğuna vurgu yapan Beşikçioğlu : bölgedeki yapıların yeniden eski işlevine kazandırılmasının faydalı ve gerekli olduğuna işaret eder.



SAHİP ÇIKMAK ŞART…

Bölgede yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olan çok sayıda tarihi bina vardır. Yıkılmaya yüz tutmuş pek çok yapının demir kafesler içine alındığına işaret eden Beşikçi,” Tehlike oluşturduğu için çelik kafeslerle çevrilen yapılar, bir süre sonra tamamen çöküyor. Eski bir binayı çelik kafese almak çözüm olmuyor. Bir dönem İzmir’ in en önemli oteli olan bu tarihi taş yapıda çatıdan başlayarak çökmeler oluşmuştur. Daha fazla çökmeden tedbir almak gerekiyor” diyerek kötü durumu anlatmaya çalışmıştır.

Maalesef İzmir’de benzer pek çok eski otel binası bugün aynı durumundadır.

KALDI Kİ BU FİKRE TAMAMEN KATILIYORUM

Tam da bu noktada, yarım asırdır turizmin içinde bulunan, tarih ve turizm üzerine araştırmalar yapan birisi olarak Orhan Beşikçi‘nin ifadelerinin tamamına katılıyorum. Önemli mekanlara, semtlere, meydanlara yaşanmışlıklara saygı duyulmalı, sahip çıkılmalı ve gelecek nesillere mutlaka aktarılmalıdır.

BAŞKALARI ŞEHİR, SEMT VE MEKANLARINI NASIL KORUYOR.

Buradan Bamberg’e geçmek istiyorum. Bamberg, Almanya’nın güneyinde Bavyera Eyaleti’nde bir kenttir. Regnitz Irmağı kıyısındadır. MS 902 yılında küçük bir kasaba olarak kurulan kent, 1007 yılında II. Henry tarafından Piskoposluk Merkezi durumuna getirildi. 1802’de Bavyera topraklarına katılana kadar, din devletinin yönetim merkezi olarak kaldı. 1817 de Başpiskoposluk konumu kazandı. Bu dönemlerde yapılan tüm yapılar koruma yasa ve teknikleri ile kentin orta çağını ayna gibi yansıtmaktadır. Bamberg bugün iki bölümden oluşmaktadır. Bunlardan birincisi, eski kenti çevreleyen modern kenttir. Diğeri ise modern kentin tam ortasında kalan 1200 yıllık olan Ortaçağ mimari ve yaşamını en canlı şekilde bugünlere taşıyan eski Bamberg ‘tir. Eski Bamberg’ in içerisinde 1392 yılında yapılmış, kapı numarası 2002 olan (bugünkü kapı numarası 4) beş katlı bir bina vardır.

725 yıllık bu binadan bahsetmeden geçemeyeceğim. Bugün barok tarzındaki tarihi bina 1520 yılında güçlendirilmiştir. 1740 yılında da iç kısımlarda önemli tadilatlardan sonra dış cephe de barok tarzıyla yenilenmiştir. 1975 yılına gelindiğinde bina Bosch Ailesinin mülkiyetine geçmiş. Bosch Ailesi Ortaçağ’ın göstergesi olan bu binada, 1977 yılından beri, anıtlar kurulunun izniyle yapılan birbirinden güzel ve her türlü ihtiyaca cevap veren donanımı sahip19 odası ile kentin turizmine hizmet veriyor. 14. yüzyılın mimari izlerini taşıyan kahvaltı salonu ile dünyanın her yerinden gelen konuklarına kahvaltı sunuyor.

Kısaca koruma bu şekilde yapılarak her şey kendi orijinalliğinde gelecek nesillere aktarılıyor. Bugün Bamberg küçük bir kasaba olmasına rağmen Avrupa’ da en çok turist çeken tarihi şehirlerinin arasındaysa bunu tarihi mekanlarını meydanlarını korumasına borçludur.

Bu iki örnekten çıkışla, kafamı karıştıran ve cevabını bulamadığım soruları paylaşmak istiyorum. Başka ülke insanları yaklaşık 725 yıllık binada bugün çağdaş otelcilik hizmeti veriyor. Aynı zamanda tarihi yaşatıyor. Peki biz neden daha 120 yıl öncesinin mimarisiyle yapılmış tarihi değeri olan bir oteli yıkılmak üzere kendi kaderine terk ediyoruz.



BUNUN SEBEBİ NE OLABİLİR ACABA?

Sorun şehir planları yapılırken eski dokuyu göz ardı eden imar planları mıdır? Öngörüsüzlük müdür? Yoksa uzlaşma kültürünün eksikliği midir? Kıyakçılık veya oy avcılığı adına kent dokusunun bozulmasına göz yuman zihniyet midir? Uzun vadeli planları becermek kabiliyetinden yoksun olmak mıdır? Adam sendecilik, bencillik ya da eğitimsizlik midir? İmar için gerekli kanunları zamanında çıkaramamak mıdır?

Neden başka toplumlar belli bir dönemin izlerini taşıyan ve tarihi değeri olan yapıları, semtleri, kentleri gelecek nesillere aktarmak için azamı özeni gösterip, bu uğurda hiçbir şeyi esirgemiyorlar?

Peki biz neden aynı konuya gerekli özeni gösteremiyoruz. Esasında gerekli olan özeni, herkesten daha çok bizim göstermemiz lazım değil mi? Çünkü dokuzdan fazla medeniyet üzerinde yaşayan ülkeyiz değil miyiz?

Tarihi değerlere- kültüre- doğaya – insana – yaşlıya - özürlüye ve insanoğlunun dışındaki tüm canlılara ve onların yaşamlarına saygı duymak, gelişmişliğin, medeniyetin, insan ve millet olmanın en büyük göstergesi değil midir?

Bu durumlar toplumsal halimizin ve içinde bulunduğumuz haleti ruhiyemizin aynasıdır.

Ayna Puslu.

29.04.2024




Sebahattin Karaca

sebahattinkaraca35@hotmail.com
www.sebahattinkaraca.com

1161










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)