FOÇA’YA BİR MÜBADELE ANITI YAPILMALIDIR / Sebahattin Karaca
Sebahattin Karaca

Sebahattin Karaca

FOÇA’YA BİR MÜBADELE ANITI YAPILMALIDIR



Uzun zamandan beri Bulgaristan’a ve Yunanistan’a bir gezi fikri aklımdaydı. Hem de bu geziyi araba ile yapmak istiyordum. Biraz dinlenmek, biraz gezip görmek ve biraz da bu iki ülkenin turizmde nerede olduklarını deneyimlemek arzusundaydım. Aynı zamanda bu fırsattan yararlanarak, hala soydaşlarımızın yaşadığı bazı kentlerde, kendi çapımda ufak tefek araştırmalar yaparak, nerelerde hangi koşullarda yaşadıklarını, nelerle uğraştıklarını yerinde görmeye ve öğrenmeye çalışacaktım. Bu seyahatte eşim de bana yol arkadaşı olacaktı. Ayrıca Bulgaristan’ın Kazanlık kentinde on yıldan fazladır yaşayan, 60 yıllık okul arkadaşım Mehmet Ali ile buluşup birlikte gezimizi sürdürecektik.

Öyle de oldu. Her şey planlandığı gibi başladı. 5 Temmuz’da şafak vakti Foça’dan yola çıktık. Dura kalka, geze dolaşa gece yarısı Keşan’a vardık. Geceyi bir otelde geçirdik. Otel fena değildi. Analarının sütü gibi ödediğimiz parayı hak etmişlerdi. Ertesi gün saat 10:00 gibi Türkiye hududundan çıkıp Bulgaristan hududuna girdik. Pasaport, triptik, gümrük kontrollerinden geçtik. Kontroller sırasında insan haklarına çok önem verilen Avrupa Birliği’ne girmiş olmalarına rağmen, Bulgar görevlilerden komşuluk sıcaklığını maalesef yeteri kadar hissedemedik.

Ama Stara Zagora’da arkadaşım Mehmet Ali’nin bizi samimi, sıcak ve candan karşılaması her şeye değerdi. Bir kahve molasından sonra Kazanlık’a vardık. Otelimize yerleştik. Gırla giden hoş sohbet içinde anıları yad ettik.

Mehmet Ali, akşam tekrar buluşmak üzere 5-6 Km. uzaklıktaki evine gitti. Biz biraz dinlendikten sonra kendimizi sokaklara, meydanlara vurduk. Kentin güzel mekanlarında dolaştık. Dünyaca meşhur gül festivalini zaman açısından kaçırmıştık ama hatıra dükkanlarından festival için hazırlanmış gül ürünlerinden epey hediyelik aldık. Akşam Mehmet Ali ile yeniden buluşup bir Türk ailesi tarafından işletilen sıra dışı temiz, keyifli, menüsü zengin ve fiyatı da ülkemize göre yarı yarıya ucuz olan bir restoranda yemeğimizi yedik.

Mehmet Ali, yemek sırasında mekân sahibinin bu kasabada başarılı nadir Türklerden biri olduğunu, bunun gibi sınırlı sayıda iş insanı bulunduğunu ancak çok sayıda soydaşımızın kendini geliştirmek için fırsat eşitliği bulmadığından dolayı iyi koşullara yaşamadığını anlattı. İki gün Kazanlık’ın pek çok yerini dolaştık. Güzel bir kent, görülmeye değer. Ben beğendim. Ancak hoşlanmadığım şeyler de yok değildi.

Mesela Parkta Türkçe konuştuklarını duyduğum iki yaşlı soydaşlarımıza yaklaştım. Selam verdim. İzin istedim. Yanlarına oturdum.

Bir müddet sonra “soydaşlarımızın kent merkezinin dışında bulunan küçük köylerde çok basit koşullarda yaşadıklarını gördüğümü ve bunun sebebinin ne olduğunu sorduğumda, aldığım cevap beni çok üzmüştü.

Sonuç irtibatıyla onlar, Bulgaristan’dan kaçamayan ya da burada kalmak zorunda olan ve biraz da ötekileştirilmiş soydaşlarımızdı. Daha dikkat edildiğinde eğitim ve fırsat eşitliği konusunda mağdur oldukları çıplak gözle görülüyordu. Bu durum Stara Zagora’da ve çok turist çeken Filibe ile Sofya’da da hemen hemen aynıydı.

4. günün sonunda Sofya’dan Selanik’e geçtik. Gümrükte her şey daha insaniydi. Bir anda içimiz rahatladı. İnternet üzerinden rezervasyonunu yaptığımız Apart otelimize yerleştik. Temiz, büyük ve rahattı. Kent merkezine çok beğendiğimiz metro ile üç istasyon sonra ulaşabiliyorduk. Kaleye ziyaret sanki Kadifekale’den İzmir’i seyretmek gibi bir duyguyu veriyordu. Selanik’i çok yönüyle beğendik. Maalesef Atatürk’ümüzün evi (müzesi) tadilatta olduğu için içine giremedik. Dışını görmekle yetindik. Arkadaşım Mehmet Ali’yi Selanik’ten otobüsle Bulgaristan’a uğurladıktan sonra Kavala’ya geçtik. Cana yakın insanlarıyla burası da çok hoşumuza gitti.

Kavala’dan da benzer düşüncelerle ayrıldık. Hakiki Kavala kurabiyesini de almadan edemedik. Gümülcine – Dedeağaç üzerinden ülkemize döndük.

Yol boyu bir yandan izlenimlerimizi konuşuyor, diğer yandan tespitlerimizi sıralıyorduk.

Bir kere her iki ülkenin turizmi, mekân, hazırlık, servis, temizlik, kalite, Güleryüz ve özellikle fiyat bakımından bizden daha iyiler.

Bu konuda 1980-2000 yılları arasında biz onlardan çok daha iyi durumdayken, şimdi ise onların bizden bir tık öne geçmelerinin onlarca sebebi var. Hangisini burada yazayım ki?

Turizmle ilgili durum böyleyken, bu ülkelerde yaşayan soydaşlarımızın eğitimde, üretimde, ticarette ve daha pek çok konuda daha fazla fırsat eşitliğini elde etmeleri konusunda hükümetimize çok iş düşmektedir.

Bunları düşüne düşüne konuşa yol alırken, Foça’da da mübadillerimizin devamı olan üçüncü nesil ve onların torunları için somut olarak bir şeylerin yapılmasının zamanının geldiğini fark ettim. Bu manada Foça mübadilleri için, atanan ya da seçilen yöneticilere ve “Foça Mübadiller Derneği”ne de görev düşmektedir.

Çünkü; kaçarak ya da mübadele ile Foça’ya yerleşen çok sayıda gönlü geniş, yüreği temiz, pırıl pırıl, çalışkan ve güvenilir insanlar tanıdım.

Bu bağlamda yakından tanıdığım; hayatlarını yazdığım ailelerin yaşadıklarını gözümün önünde bir kere daha canlandırdım.

Seyahatim sırasında gördüğüm, tanıdığım soydaşlarımla yaptığım görüşmeler sonunda farkına vardım ki ne Yunan halkı ne de Bulgar halkı, Türkiye’ye şu veya bu nedenle yerleşmiş Türkler için geri gelsinler diye kucak açmış bekliyor durumunda değiller.

Bu bakımdan onların memleketi Foça’dır. Ve artık 3 nesil Foçalıdırlar. Kaçarak gelen ya da kökeni mübadil olanların sayısı yaklaşık (3. Nesil mübadiller ve onların da çocuklarıyla) 3.000 civarındadır.

Hal böyle olunca son yüz yılda Foça’da yaşanmış üç önemli tarihi olay ya da yaşanmışlık vardır.

Bunlar
- Uluslararası Tuz ticaretinin Foça’dan yapılmış olması (1881-1939)
- Fransız Tatil Köyünün Foça’da açılması, (1967-2005)
- Mübadele süreci ve sonuçları (1923-1924) Önemli not: 1930’a kadar devam etmiştir.
-
Mübadele de diğerleri gibi Foça’nın son yüz yılına damga vurmuş önemli bir yaşanmışlıktır. Foça diğer özelliklerinin yanı sıra tam bir Mübadil Kentidir. Hal böyle olduğuna göre gelecek kuşaklara aktarılması gereken de en önemli konudur.

Tuz depolarını korumayı beceremedik. Foça’nın tarihine damga vurmuş tuz depolarını yıkmayı marifet bildik.

Tatil köyü kira süresini uzatmak istediği halde, saçma saban sebeplerle süreyi uzatamadık. O’nu da tarihin sayfalarına gömdük.

Bu bakımdan hiç olmazsa Mübadele tarihini ölümsüzleştirmek için Foça’ya bir “Mübadele Anıtı / Heykeli” yapılmasını sağlayalım. Ve onu da genel olarak mübadillerin Foça’da ilk ayak bastıkları yer olan şimdiki taksi durağının bitişiğindeki parka yapalım. Böyle bir anıt, Foça’yı her bakımdan anlamlı kılacak ve değer katacaktır.

13.11.2025


Sebahattin Karaca

sebahattinkaraca35@hotmail.com
www.sebahattinkaraca.com



13 Kasım 2025 Perşembe / 264 okunma



"Sebahattin Karaca" bütün yazıları için tıklayın...