ISSN 1308-8483
Hamidiye Türkan Kurt 38’inci kişisel yağlı boya resim sergisini Salihli’de açtı

Hamidiye Türkan Kurt 38’inci kişisel yağlı boya resim sergisini Salihli’de açtı




4 Mayıs 2016 tarihinde Salihli Belediyesi Zafer Keskiner Tiyatro ve Sergi Salonu’nda düzenlenen kokteyl ve açılışa Salihli Belediye Başkan Yardımcısı Mahmut Süreyya Karaoğlu, Kültür Müdürü Mehmet Bilgi’nin yanında Köy Enstitülü Yazar Huriye Saraç ve çok sayıda davetli ve sanatsever katıldı.

Karaoğlu, Hamidiye Kurt’un daha önce 30 yıl Salihli’de yaşadığını, şu an Foça’da ikamet ediyor olsa da kendisini hemşeri olarak görmeye devam ettiklerini belirtti ve 10 yıl aradan sonra böyle özel ve anlamlı bir günde kendisini misafir etmekten mutlu olduklarını söyledi.

Açılış kurdelesini sanatçıyla birlikte iki küçük izleyici ve Başkan Yardımcısı Mahmut Süreyya Karaoğlu kesti. Sergideki eserleri beğeniyle izleyen Karaoğlu, Hamidiye Kurt ile sürekli temas halinde kalarak kendisinden çalışmaları hakkında bilgiler aldı.

Ressam – Heykeltraş Hamidiye Türkan Kurt, çalışmalarında Anadolu kadınını ve köy yaşantısını, çocukluğunu, ne pahasına olursa olsun çocuklarını koruyan, onlar için yapamayacağı hiçbir şey olmayan analarımızı resmettiğini; ayrıca her resminde Anadolu kilim motiflerini yaşatmaya çalıştığını, kendisinin de bir Anadolu kadını olduğunu ifade ederek “İşte bunlar biziz, biz bu resimlerde gördüğünüz kadınlarız. Çocuklarımızı sırtımıza alarak derinliğini göremediğimiz sulardan geçiririz. Gerekirse sırtımıza alır, tarla bahçe yollarına düşer; çocuklarımız sırtımızda bütün gün güneşin alnında çalışırız. İşte bu resimdeki Anadolu kadını gibi, gerekirse bayrağımızı alır Cumhuriyetimizi koruruz.” diyerek resimlerini hangi hislerle oluşturduğunu ifade etti.

31 yağlıboya eserin yer aldığı sergi, Anneler Günü’ne denk gelen 8 Mayıs 2016 tarihine kadar Salihli Zafer Keskiner Sergi Salonu’nda izleyicilere açık olacak.

Bu vesileyle Salihli Belediyesi Şehir Tiyatrosu’ndan Oyuncu – Şair Adnan Sungur, Anneler Günü için özel olarak düzenlenen bu sergide kendisinin Anneler Günü için kaleme aldığı yazıyı arkadaşı Hamidiye Kurt ile paylaştı.


ANNEM ÖLÜNCE ÇOCUKLUĞUM DA ÖLDÜ

Annemin öldüğü gün çocukluğumu gördüm.
Evin içinde sessiz kalabalık fısıltı halinde konuşmalar, üzgün ağlamaklı boş bakışlar.
Çocukluğum odanın kapısından bakıyordu. Gözlerinde uyku mahmurluğu...
Küçük elleriyle gözlerini ovuşturup bana bakıyor. Şaşkın vaziyette olanları çocuk aklıyla anlamaya çalışıyordu. O an kimse bir şey söylemedi. Ağlıyordu ama neye ağladığının farkında değildi.
Çocukluğum bir bana bakıyor bir de anneme. Bir kenara gidip oturdu.
Başını önüne eğdi. Parmaklarıyla yere bir şeyler yazıp çiziyormuş gibi kendince dalgın yüz ifadesiyle oynuyordu.
Ne düşünüyordu acaba sormaya çekindim. Ya cevap veremezsem, ya her cümle boğazıma takılıp düğümlenirse… Gözyaşlarımı elimle silip başımı çevirip gözlerimi kaçırdım ondan çocukluğum kalkıp kapının kenarında durdu. Başını uzatıp bana baktı. Git artık dedim git yat artık. Çocukluğum kapıda, yavaş yavaş ağlayan sesi kaybolup gitti. Sonra tek tek parmakları elleri, sonra bakışları kayboldu.
Gözleri bakışsızdı gözleri kaybolup gitti. Giderek ağlayan yüzü kayboldu gözyaşlarıyla birlikte. Kolları, gövdesi, ayakları hepsi erimiş gibi kaybolup gittiler.
Kapıda ellerinin izi kalmış yerde kilimin üzerinde de ayak izleri.
Duvarda kurşun kalemle yazılmış bir kaç kelime vardı. Gözüm takıldı kalktım yerimden ne yazıyor diye baktım duvara... Benim annem öldü...
Evet benim annem ölmüştü.
O an bulutlar gökyüzünden silindi, yıldızlar göç edip gitmiş güneşin de benzi sararmış elim ayağım buz gibi.
Sonra derin bir uykudaymış gibi yatan anneme baktım. Yanında çocukluğum başını annemin koluna yaslamış yatıyor.
Annem bana bakıp bir elinin işaret parmağını dudaklarına götürüp gülümseyerek şişşşttt sus diyordu, kimse görüp anlamasın.
Çocukluğumun başını okşayıp öpüyordu annem. Çocukluğumda annemin koynuna biraz daha sokuluyordu tatlı bir gülümsemeyle.
İkisini de kefen yerine bembeyaz bulutlara sardım. Annemle birlikte çocukluğumu taşıyordum bir tabutta. İkisini birden toprağa yatırdık.
Anne burası çok derin değil mi? İki eliyle başımı bağrına basıp: “Oğlum bundan sonra evimiz burası.” dedi.
Dokuz tahta hasır ve toprakla örttük üzerlerini.
Mezarlıkta bir ağaç dalında salıncak çocukluğum sallanıyordu.
Annem beni sallıyordu gökyüzüne uçururcasına. Tut diyordu; bulutları tut, güneşin ışıklarını tut, yıldızları tut.
Annemin öldüğü gün çocukluğum da öldü.
Anneler,
Her gün anneler gününüz kutlu olsun.


Çağdaş Can / Aslı Kurt

cagdascan2013@gmail.com
2826





Son eklenen Haberler
   .:: Foça'dan Etkinlikler, Duyurular, Haberler


“Kapıların Ardı” Raflarda

Sibel Saçık’ın ilk kitabı “Kapıların Ardı”, Edebiyatist Yayınevi etike...



“Dino’nun İçindeki Kelebekler” Çıktı

Çocuk Gelişimci Filiz Kırgız Düzel’in kitabı “Dino’nun İçindeki Keleb...



Ayşe Ayan’dan “Çizgi”

Ayşe Ayan her sayfası merak ve heyecan uyandıran kitabı “Çizgi” ile ok...



“Yeryüzü Şansı” çıktı

Eğitimci, şair ve yazar Ferda Balkaya Çetin’in “Yeryüzü Şansı” başlıkl...


   .:: Foça'dan Etkinlikler, Duyurular, Haberler


“Kapıların Ardı” Raflarda

Sibel Saçık’ın ilk kitabı “Kapıların Ardı”, Edebiyatist Yayınevi etike...



“Dino’nun İçindeki Kelebekler” Çıktı

Çocuk Gelişimci Filiz Kırgız Düzel’in kitabı “Dino’nun İçindeki Keleb...



Ayşe Ayan’dan “Çizgi”

Ayşe Ayan her sayfası merak ve heyecan uyandıran kitabı “Çizgi” ile ok...



“Yeryüzü Şansı” çıktı

Eğitimci, şair ve yazar Ferda Balkaya Çetin’in “Yeryüzü Şansı” başlıkl...





   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)