ÇOCUK KAYIPLIĞIM..
Kapı aralığından baktım çocukluk yıllarıma.. Eski bir parkta kalmış, kirli yüzlü çocukluğum.. Ellerime sığdırmaya çalıştığım horoz şekerlerim, pamuk helvalarım, meyvelerin tadında keşfe çıkan dilimin vazgeçilmezi dondurmalarım..
İşte hemen dizlerimin dibinde sürekli uyuyan köpeğim Rin Tin Tin. Kağıttan kayıklarımı salıverdiğim zaman okyanusa dönüşen çamurlu sularım.. Peki nerde uçurtmalarım? Yağmur altında koştururken, sığınmayı düşlediğim şemsiye çikolatam. Minicik ellerim, minicik isteklerim ve boyumu aşan hayallerim..
Hâlâ çocuk olabilseydim, hâlâ çocuk kalabilseydim keşke! Aklım yetmeseydi hiçbir şeye. Yalanı hiç duymamış olsaydım.. Maske takılı yüzleri oyun sanmasaydım.. Yaşamı, plâstik topumun ardında koşmak bilseydim.. Beni ağlatanlar sadece mahalledeki çocuklar olsaydı..
Ağlarken annemin dizlerinde mola verebilseydim.. Koynumda büyüttüğüm bez bebeğim kadar kolay olabilseydi anneliğim.. Acıyı sadece dizlerimdeki yara zannetseydim.. Kalbim çok koştuğum için çarpsaydı yine..
Ve şimdi, kendi başına hikayesi olan o suskun bakışlı evin bahçesindeki meyve ağaçlarının dallarında asılı kalan çocukluğumdan, düş bahçesinden ayrılalı yıllar oldu.. Bileğime sıkıca sardığım iplerinden hoyratça kurtulmuş bir balon gibi sahipsiz düşlerim.
Çocukluğum üşüyor! Çalıyor zaman beni. Salıncakların tadına varamıyorum artık.. Parklarda, balonlarda, uçurtmalarda sıkışmış kalmış bir hayattan, şimdi bir mola istiyorum..
Ah çocukluğum!
Çemberimde hayallerim
Elma şekeri yüreğim..
Gözlerim misket
Yapışmış gülümsemelerime
Horoz şekerlerim..
|