DOĞA OLAYI
2002 Ekim başları
Zeyno!
Kaç gündür sonbahar yağmurları gökyüzünde kalmak istemezcesine toprağa dökülüyor. Gecenin şimşeklerle aydınlanması, gök gürültüsü, arkadan yağmurun sesi. Ne olağanüstü doğa olayları?
Doğa dedim de; Zeyno! Müziğin doğa seslerinden kaynaklandığını, ilkel inançların doğa ile ilentili olduğunu öğrendiğinde sakın şaşırma!
Gel güzel kız! Sana biraz müzik dersi vereyim de okulda zorlanma. Hem biliyor musun Zeyno Can? Anneciğin sen daha karnındayken sana müzik dinletiyor.
Ben araştırdım. Müzik eski Yunanca'dan kaynaklanmış. Aslı musike...
İnsanoğlunun iki, üç milyon yıllık bir geçmişi olduğunu kabul ediyorsak, onun bir ses evreni içine doğduğunu da bilmeliyiz. İnsanoğlu bu ses evreni ile yaşar ve algıladığı seslerden devamlı etkilenir. İnsan varolduğu çağlardan beri hep bu sesler üzerinde çözümlemeler yapmış, önce bu sesleri taklit ederek haberleşmeyi sağlamış, sonra öyle bir anlatım biçimine sokmuş ki; müziği yaratmış. Yani insanoğlu sesleri kendi amacına uygun olarak kullanmıştır.
O zaman ortaya şöyle bir müzik tarifi çıkıyor. " Müzik belli bir amaç ve tarzla, belli bir güzellik anlayışına göre işlenmiş, birleştirilmiş seslerden oluşmuş estetik bir bütünlüktür."
Söylenceye göre; müzik tanrıların insanlığa büyük hediyesidir. ( Bu bilim dışı tariftir). Bir kitapta Leyla Pamir diyor ki:
" Dünyada ilk yaşayan insanların kulakları ve sesleri olduğuna göre, müzik hep vardı. Belki de çok az şey bilirdi bu insanlar. Bunun yanında güneşi, ayışığını, dağı, dereyi, ormanı, denizi, fırtınayı çok iyi bilirlerdi. Bu kadarını bilmek ve duygularını dile getirmek için de müzik gerekliydi. Bu insanların sevgileri, öfkeleri, inançları, yasları, gündelik çalışmaları vardı. Müzik aslında bu sevinçlerden, sevgiden çalışmaktan, acı ve yastan, inançtan doğmuştur. İnsan mutlak bir sessizliğe katlanamaz."
Zeyno! Müzik evrenseldir. Duyguların, düşüncelerin büyük bir yaratıcılıkla, uyum içinde notalara dökülmesi, yine bize yani duygularımıza, düşüncelerimize geri dönüşümüdür.
Yaşamımızın her anında müzik vardır. Neşeli olduğumuzda hangimiz dilimize bir ezgiyi dolamayız? Hangimiz bir şarkıyı ıslıkla söylemeyiz? Cenazelerimizde okunan Kur'an'da dahi bir melodi, bir nota akımı yok mudur? Ezanlarımızın beş vaktinin de ayrı makamda söylenmesi ilâhi bir heyecan yaratmaz mı? Kilisede, havrada, camiide okunan dualar bizi kendine çekmez mi? Ne de güzeldir her dilden söylenen ilahi müzik.
Joan Baez'in " Let it be" si, Albeniz'in " İspanyol suiti" ve burada sayfalar dolusu yazacağım güzel eserler. Bunların hepsi içimize akar, duygularımıza heyecan katar ve bizim ruhumuzu doyurur.
Evet! Müzikten etkilenmeyen yoktur. Her bireyin bir tarzı vardır. Sonuçta hepsi de notalardan dökülen güzelliklerdir. Beni mi merak ediyorsun bebeğim? Ben içinde bir parça ritm olan herşeyden kendime etkilenme payı çıkarırım. Ağlayan bebeğimin yüz ifadesinden neye gereksinimi olduğunu, neresinin ağrıdığını biliyorsam, seslerin ve özellikle müziğin bende yarattıklarını var sen düşün bebek!
Senin ilk müzik gıdan annenin ağzından çıkan sevgi sözcükleridir, ninnilerdir. Sen o sözcükleri notala ve yüreğinin bir köşesinde sakla. Babacığının sana bir " kızım" dediğinde binlerce " kızım" ritmiyle en içten bestelenmiş sevgi şarkılarını keşfet. O iki yürekte sen tek bir sevgi olarak en baş köşede, dünyanın en anlamlı müzik eserisin.
Senin ağlaman, gülücüklerin, aguların doğanın en güzel sesi.
Dünyamıza tekrar hoş geliyorsun müthiş DOĞA OLAYI...
Arkadaş anneannen
|