Ana Baba Sözleri Üstüne / Erol ÇINAR
Erol ÇINAR

Erol ÇINAR

Ana Baba Sözleri Üstüne



Geçenlerde televizyonda bir Türk filmi seyrediyorum. Çerezlik tabir edilen seyirlerden bir tanesi. İnsanı sıkmayan, hatta günün yorgunluÄŸunu unutturan klasik YeÅŸilçam filmlerinden birisi. Filmin bir sahnesinde öğretmen öğrenciyi tuvalette sigara içerken yakalıyor. RepliÄŸin sonlarına doÄŸru öğretmen “Sigara bütün kötülüklerin anasıdır, oÄŸlum” diyor, karşısındaki de beklemeden cevabı yapıştırıyor. “Ana gibi yar olmaz, hocam”. Düşündüm de içinde ana, baba geçen kavramları kullanmayı çok seviyoruz. Atasözlerinde, deyimlerde hatta küfürlerde sık sık bu kavramlarla karşılaşıyoruz. İşte bu düşünceler ışığında ana baba kavramlarına kıyısından köşesinden bulaşıp bunları yazıya dökmek istedim. Aslında itiraf edeyim tespitlerimin çoÄŸu da anaların lehine.

Şimdi baba ile ilgili tanımları biraz irdeleyerek işe başlayalım. Gün içinde farkına varmadığımız ama cümlelerimiz içinde yer alan, içinde baba kelimesi geçen bir çok tamlama var. Örneğin İskele babası; bu kaba demir yığını halat takmaktan başka ne işe yarar ki? Ya da Şam babası. Arada bir ağzımızı tatlandıran tatlılardan biridir bu. Trabzan babası ise merdiven korkuluğu demek olan trabzanın başındaki direk başlığa verilen isimdir. Bir zamanlar bir de Bektaşi Babası vardı ki, o da tarihe karıştı. Artık adı yalnızca fıkralarda geçiyor.

İki kişiden biri diğerine böbürlendi mi, kabardı mı, babalandı, deriz. Kabul edilebilir, onurlandırıcı bir deyim değildir bu. Laubali, edep bilmez adamlara söylenir genellikle.

Baba yani, deriz. Bu da kabul edilebilir bir laf değildir. Kabadayılığı çağrıştırır.

Babalık!, dediğimiz de ise, saygıdan fazla, merhamet kokmaz mı bu cümle?.

Gelelim Ana sözcüğüne. Devletin temel kanununun ismi Anayasa’dır. Bir ÅŸehrin büyük caddesine ana cadde denir. Bir projenin özeti, ana hatları ile sunulur. Yıllanmış aÄŸaca “Anaç” derler. Bir de atasözleri vardır. “Ana gibi yâr, BaÄŸdat gibi diyar olmaz.”. Bir zamanların güzel, önemli ve gözde kentlerinden biri olan BaÄŸdat, günümüzde özlemli bir diyar olmaktan çıktı, ama ana hep “yâr” olarak yüreÄŸimizde durmakta.

Yine bir baÅŸka atasözü. “AÄŸlarsa anam aÄŸlar, gerisi yalan aÄŸlar”. Annenin manevi dünyada diÄŸer insan tanımlamaları içinde ayrıcalıklı bir yeri olduÄŸuna göre, çocuÄŸunu onun kadar seven, ona gönülden baÄŸlı, yakın, bir dost yoktur. Ne zaman başımız sıkıntıya girse, hemen o koÅŸar, elimizden o tutmaya çalışır.

Ana kavramı ile ilgili bir söz daha var aklımda. Annelik sevgisi bu atasözünde etkili bir anlatımla vurgulanmıştır. “Ana evlâdını atmış, yar başında tutmuÅŸ.” Biliriz ki, çocuÄŸu en fazla seven, ona en fazla emeÄŸi geçen, onu en fazla koruyan, onunla en fazla bütünleÅŸen annedir. Onun anlık kızmalarının, oflamalarının, puflamalarının sürekli olması düşünülemez. ÇocuÄŸu tehlikeye düştüğü bir anda, annelik içgüdüleri onu harekete geçirir ve bu yaklaşımla onu korumaya çalışır. Ana ile ilgili atasözlerinin sayısı böylece artar, gider.

Unutmayalım ki, Tanrı, erkeği insanın ilk örneği olarak yarattı. Sonrasında da erkeğin noksanlarını düzelterek kadını. İşte bu nedenle kadın erkeğe göre daha mükemmel özelliklere sahiptir. Analık görevi de bunlardan biridir. Annelerin hakkı ödenmez derler ya, işte onun için insan ölümünde bile onunla helalleşme çabası içindedir. Belki de bu nedenle dahi, kederli bir anda, yani mezar başında ölünün baba ismi değil ana ismi söylenir.

Son bir tespit daha yapalım. Ana ve baba kıyaslamasında da terazi babaların lehine sanırım bir yerde dönüyor. O da Küfür de. Babalar, küfürde anaya göre oldukça koruma altındadır. Babalarla ilgili bildiÄŸim tek küfür; “Babanı ÅŸarap çanağına!” diye baÅŸlayandır ki bu küfürde bile ÅŸahsa, kiÅŸiliÄŸe hiç saldırı yoktur.

Fransız (Cezayir kökenli) Albert Camus “Ben önce annemi, sonra yurdumu severim” derken, sanırım anne sevgisinin en kutsal sevgi olduÄŸunu söylemeye çalışıyor. Analık kavramına bu kadar önem verilmesi anneliÄŸin uzun bir süreç olması. Neredeyse günün yirmi dört saati devam eden, adı 'insan yetiÅŸtirmek' olan bir sevgi iÅŸi. Bir kere sürekli öğreteceksin. Acı, gözyaşı, kıskanma, sevinç, aidiyet, sorgulama, en çok da kendini sevmesini öğreteceksin. Bu nedenlerle dahi annelik en kutsal görev.

Yazımızı duygusallığın doruÄŸunda Cahit Sıtkı’nın o güzelim ana sevgisini tüm sıcaklığıyla yansıtan “ Anacığım” isimli ÅŸiiri ile bitirelim.

Bir gün sılaya geldiğimde
Bir ÅŸeyler sezersin halimde
Hiç şaşırma anacığım
Başımı koyup dizlerine
Uzun uzun ağlayacağım
Bütün insanların yerine



Erol ÇINAR

erol.cinar@doruk.net.tr



20 Nisan 2009 Pazartesi / 2306 okunma



"Erol ÇINAR" bütün yazıları için tıklayın...