ISSN 1308-8483
YER PET, GÖK NAYLON POŞET! / Zeynep Ayşe EDİRNE
  Yayın Tarihi: 27.4.2009    


YER PET, GÖK NAYLON POŞET!


Denizi ve toprağı, yeşili ve iklimiyle ne güzel bir ülkedeyiz. Cennet ayaklarımızın altına serilmiş. Ama birkaç adım atıp, biraz yakından bakınca, bu sıra dışı güzelliği bozan, yok eden ne çok şey görüyoruz her yerde.

Çöpler, atıklar ve ille de naylon poşetler.

Çok değil, on beş yirmi yıl önce, marketlerin ahtapot gibi sarmalamadığı zamanlarda, bakkal, kasap ve manavdan aldıklarımızı, kesekağıdında, kağıt torbada veya fileyle taşırdık mutfağımıza. Kenevir ipinden filelerimiz, Sümerbank keteninden pazar
torbalarımız vardı. Bir de kolumuza takıverdiğimiz örgü sepetlerimiz. Okunmuş gazeteler ve tutkal ile kesekağıdı yapılır, küçük esnafa pazarcıya satılırdı. Karınca kararınca bir kazançtı dar gelirliye.

Neymiş? Çevre mi? Ne sorunu? Çevremize sorun yaratmadan yaşayıp giderdik işte..

Sonra, daha çok üretebilmek için, daha ve daha fazla tüketmemizi söyleyenlere kanıverdik. Markalı markasız, küçük büyük poşetleri elimize tutuşturuverdiler.. Adına kolaylık dediler. Biz bunu uygarlık sandık.

Şimdi bi' bakıyoruz, yol kenarları, boş arsalar, kırsal alanlar, dere yatakları, sokaklar ve hatta caddeler bile, her yer naylon, plastik. Daha kötüsü, cennet kıyılarımız ve denizlerimiz de. Ağaç dallarından dahi naylon poşetler sallanıyor yaprak yerine. Dört bir yanımız naylon poşet, pet plastik.

Çocukluğumuz, anılarımız da işgalde. Çıtalarına rengarenk, hışır hışır kağıtların gerildiği altıgen uçurtmalarımız bile, canavar gözlü naylon uçurtmalara teslim olmuş.

Denizlerimizde on binlerce poşet yüzüyor balıklarla. Her bir naylon poşet, her bir pet şişe, nasıl bir ölümcül tehlike onlar için biliyor musunuz? Pek çoğu zehirlenip ölüyor. Deniz kuşlarının midelerinden plastik atıklar çıkıyor.

Ölmeyenler ise, zehirli bir gıda olarak soframıza, tabağımıza geliyor.. Farkında mısınız?

Nasıl oluyor da, yüz iki yüz yıl sonra eriyip çözülebilen, bazen tamamen yok olması imkansız bir şeyi hala hayatımızda tutuyoruz? Kim? Hangi neden ile açıklayabilir bunu?

Özellikle siyah naylon poşet üretiminde kullanılan hammadde çığlık çığlığa bağırıyor, ''kanserojenim ben, ölüm diğer adım'' diye. Bu katili hayatımızdan çıkarmanın zamanı gelmedi mi daha sizce?

Ne sevindirici bir haber ki, bazı belediyeler naylon poşet kullanımını yasaklamaya başlamış. Bunun son örneği İstanbul'da Büyük Çekmece Belediyesi. Hayatın karşısına ölümü koyan ile mücadeleye, başta belediyelerimizin önayak olması gerekiyor. Büyük küçük tüm esnafı ve mutlaka tüm tüketicileri bilgilendirecek düzenlemeler yapılmalı, çocuklarımıza, ''Hayat budur!'' denilmeli. Vakit kaybetmeden, doğa bizden intikamını almadan ona borcumuzu ödemeliyiz.

Asla unutmayalım, doğa yoksa, insan da yok!!

70'li yıllardan beri onlarla süren beraberliğimiz, geleceğimizi yok ediyor. Doğaya, toprağa, gökyüzüne ne savurursak bize aynısını vereceğini hiç aklımızdan çıkarmayalım. O yüzden bu yazı nostalji değil, geleceğe ait bir arayıştır. Geleceğimizi engelleyen her şeye direniştir.

Evet; illaki file, bez torba ve kese kağıdı!!

Ne kadar çabuk kurtulabilirsek bu plastik yağmalığından, dünyada bıraktığımız çirkin ve ilkel ayak izlerimiz, bir o kadar azalacak. Bu şekilde naylon ve plastik kullanımı sürerse, naylon poşetten yapılmış ceset torbalarında gömeceğiz sevdiklerimizi. Bu kaçınılmaz.

Geleceğimiz, trajik bir son olacak.

Ve yaşadığımız bu cennette, naylon poşetle savaş başlatan, birbirinden güzel kağıt torba ve kesekağıdını hayata döndüren Merkez Eczanesi’ne ve ecz Sayın Önder Aytuğ'a duyarlılığından ötürü teşekkür eder, onun bir adımının yüzlerce adım olmasını dilerim..


Zeynep Ayşe EDİRNE



2743










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)