Erol ÇINAR
Sevgi yoksa ben de yokum
Günümüzde insanların en çok özlemini duydukları ÅŸey, acaba diyorum sevgi mi?. Hızla akıp giden zamanın içinde, kaba bir telaÅŸ, yoÄŸun bir koÅŸuÅŸturma, var olma savaşı içinde didinme ile sürüp giden sevgisiz bir yaÅŸamın gerçekte anlaşılır bir anlamı da yoktur. Bana bu satırları yazdıran ne mi, yukarıdaki baÅŸlığın bende yarattığı heyecan. Kütüphanemi karıştırırken ÅŸans eseri yere düşen notlarımdan birinde karşılaÅŸtığım “Sevgi yoksa bende yokum” mısrası.
Yıllardır görsel ve yazılı basında, okuduÄŸumuz kitaplarda aÅŸk iliÅŸkileri üzerine çok fazla, sevgi üzerineyse çok az ÅŸey söylenegelmiÅŸtir. Bu belki de aÅŸk kavramını sevgiden daha fazla önemsememizden gelmekte. Gerçekten var olmanın özü, içeriÄŸi, anlamı sevmek/sevilmek deÄŸimlidir?. Hadi Descartes’in ünlü sözünü şöyle deÄŸiÅŸtirerek denememize baÅŸlayalım. “Seviyorum ya da seviliyorum öyleyse varım”.
Sevgi kelimesini ne yazık ki çoÄŸu insan, erkek olarak kadını, kadın olarak da erkeÄŸi sevmek olarak algılamaktadır. Oysa sevgi kelimesi içinde birbirinden farklı bir çok olguya ev sahipliÄŸi yapar. Sevgiyi yalnızca erkeklerle kadınların birbirleri için geliÅŸtirdikleri duygulara indirgemek, öteki sevgilere haksızlık da olur. Bizler sanatı, bilimi severiz; anneler çocuklarını severler; dindar kiÅŸiler Tanrı’yı severler. Sevme ile ilgili örnekleri çoÄŸaltmak elimizde. Ancak konumuzu insan iliÅŸkileri sınırlarının dışına çıkarmamaya kararlıyım.
Sevgi bir akıştır. Ruhsal maddeden oluÅŸan bir ırmak; kaynak suyu gibi hiç durmadan akan bir sıvıdır. Sevilen ÅŸeye sonu gelmez bir çabayla canlılık katma, onu yaratma, isteyerek koruma eylemidir. İnsanın baÅŸkasını kendinde bulmasıdır. Özünde bilmenin, anlamanın, baÅŸkalarını tanımanın oluÅŸturduÄŸu heyecan vardır. Bir boÅŸluÄŸun doluÅŸu, bir yokluÄŸun varlığa dönüşü, bir eksikliÄŸin gideriliÅŸidir sevgi. İnsanın kendi özünde baÅŸkasıyla bütünleÅŸmesidir. “Sevgi iki insanın aynı yöne bakmasıdır” demiÅŸti ustalarımdan Saint-Exupery.
Sevgiden kaçan insanlara şaşırıyorum. Özel yaşamımızda, sevgi ölçüsünde bereketli başka bir duygu yoktur; sevgi giderek doğurganlığın simgesi bile olur. Çünkü kişinin sevgisinden pek çok şey doğar: arzu, düşünce, istem, eylem. Sevgi yumuşatır insanı, yüreğini bütün kabuklaşmalardan uzak tutar. Seven insan ötekinin bir parçası olurken, içinde iyilik, erdem ve saygı duyguları da biçimlenir.
Ancak toplumumuza son yıllarda sunulan post modern yaÅŸam tarzının getirdiÄŸi anlık yaÅŸama uslubu ne yazık ki, günümüzün yaygın tutkusu haline gelmiÅŸtir. GeçmiÅŸ, gelecek hatta bugün baÅŸkaları için deÄŸil, kendin için yaÅŸa sloganı herkese altın tepsi içinde sunulmaktadır. Toplumsal sorumlulukların göz ardı edilmesi, anlık yaÅŸamanın cazibesi, dikkatimizi kendi kiÅŸisel icraatlarımız üzerine toplamamız, kendi çöküşümüzü hazırlamakla birlikte yalnızlaÅŸma ve bencil olmayı da beraberinde getirmektedir. YalnızlaÅŸmanın ilacı sevgiden kaynaklanan dostluklarda. Andre Gide “MutluluÄŸun elde etmekle deÄŸil, vermekle olduÄŸunu anladığımız anda, baÅŸkalarını mutlu kılarak kendimizi daha mutlu, daha sevinçli kılmış oluruz” derken, sevginin özveriden kaynaklandığını anlatmak istiyor. Gerçektende sevgi olmayınca insanı insan yapan deÄŸerlerden en önemlisi yok demektir. Kafka ise mektuplarının bir yerinde şöyle yazıyordu. “İnsan iki ÅŸey olabilir aynı zamanda; biri, dost için iyi bir düş, kendisi içinse kötü bir gerçeklik”. Dost için iyi bir düş!. Bütün gerçek dostlar sevgileri nedeniyle bizi iyi, güzel bir düş olarak yaÅŸatırlar düşlerinde. Aslında iyi miyiz, güzel miyiz orası belli deÄŸildir. Ama bu böyle iÅŸte, sevginin gücü burada saklıdır. Aşık Veysel ise “GüzelliÄŸin on para etmez, ÅŸu bendeki aÅŸk olmasa” derken sevenden sevilene uzanan ruhsal bir ışınıma, yönelmeye dikkat çekmektedir. Sevgi sana doÄŸru gelmez, sen ona doÄŸru çekilirsin, ana fikrinde sevgi ve dostluk iliÅŸkisinin tanımını yapmaktadır.
Sevgi, dostluÄŸun en önemli öğesi, iç içe geçmiÅŸ iki derin olgu. GeçmiÅŸten günümüze binlerce yazarın, şâirin, yüzlerce filozofun anlatmaÄŸa çalıştığı soyut bir duygu. Onu birkaç cümleyle özetlemek bile çok zor. Sevgisiz dostluk olamayacağı, herkesin hiç düşünmeden kabul edeceÄŸi bir gerçek. Yazımızı Cemal Süreyya’nın “Dostluk insan onurudur” cümlesiyle bitirelim. Evet onurudur. Dostluktan, onun çimentosu sevgiden baÅŸka insanın övüneceÄŸi ne var ki?.
Erol ÇINAR
erol.cinar@doruk.net.tr
Günümüzde insanların en çok özlemini duydukları ÅŸey, acaba diyorum sevgi mi?. Hızla akıp giden zamanın içinde, kaba bir telaÅŸ, yoÄŸun bir koÅŸuÅŸturma, var olma savaşı içinde didinme ile sürüp giden sevgisiz bir yaÅŸamın gerçekte anlaşılır bir anlamı da yoktur. Bana bu satırları yazdıran ne mi, yukarıdaki baÅŸlığın bende yarattığı heyecan. Kütüphanemi karıştırırken ÅŸans eseri yere düşen notlarımdan birinde karşılaÅŸtığım “Sevgi yoksa bende yokum” mısrası.
Yıllardır görsel ve yazılı basında, okuduÄŸumuz kitaplarda aÅŸk iliÅŸkileri üzerine çok fazla, sevgi üzerineyse çok az ÅŸey söylenegelmiÅŸtir. Bu belki de aÅŸk kavramını sevgiden daha fazla önemsememizden gelmekte. Gerçekten var olmanın özü, içeriÄŸi, anlamı sevmek/sevilmek deÄŸimlidir?. Hadi Descartes’in ünlü sözünü şöyle deÄŸiÅŸtirerek denememize baÅŸlayalım. “Seviyorum ya da seviliyorum öyleyse varım”.
Sevgi kelimesini ne yazık ki çoÄŸu insan, erkek olarak kadını, kadın olarak da erkeÄŸi sevmek olarak algılamaktadır. Oysa sevgi kelimesi içinde birbirinden farklı bir çok olguya ev sahipliÄŸi yapar. Sevgiyi yalnızca erkeklerle kadınların birbirleri için geliÅŸtirdikleri duygulara indirgemek, öteki sevgilere haksızlık da olur. Bizler sanatı, bilimi severiz; anneler çocuklarını severler; dindar kiÅŸiler Tanrı’yı severler. Sevme ile ilgili örnekleri çoÄŸaltmak elimizde. Ancak konumuzu insan iliÅŸkileri sınırlarının dışına çıkarmamaya kararlıyım.
Sevgi bir akıştır. Ruhsal maddeden oluÅŸan bir ırmak; kaynak suyu gibi hiç durmadan akan bir sıvıdır. Sevilen ÅŸeye sonu gelmez bir çabayla canlılık katma, onu yaratma, isteyerek koruma eylemidir. İnsanın baÅŸkasını kendinde bulmasıdır. Özünde bilmenin, anlamanın, baÅŸkalarını tanımanın oluÅŸturduÄŸu heyecan vardır. Bir boÅŸluÄŸun doluÅŸu, bir yokluÄŸun varlığa dönüşü, bir eksikliÄŸin gideriliÅŸidir sevgi. İnsanın kendi özünde baÅŸkasıyla bütünleÅŸmesidir. “Sevgi iki insanın aynı yöne bakmasıdır” demiÅŸti ustalarımdan Saint-Exupery.
Sevgiden kaçan insanlara şaşırıyorum. Özel yaşamımızda, sevgi ölçüsünde bereketli başka bir duygu yoktur; sevgi giderek doğurganlığın simgesi bile olur. Çünkü kişinin sevgisinden pek çok şey doğar: arzu, düşünce, istem, eylem. Sevgi yumuşatır insanı, yüreğini bütün kabuklaşmalardan uzak tutar. Seven insan ötekinin bir parçası olurken, içinde iyilik, erdem ve saygı duyguları da biçimlenir.
Ancak toplumumuza son yıllarda sunulan post modern yaÅŸam tarzının getirdiÄŸi anlık yaÅŸama uslubu ne yazık ki, günümüzün yaygın tutkusu haline gelmiÅŸtir. GeçmiÅŸ, gelecek hatta bugün baÅŸkaları için deÄŸil, kendin için yaÅŸa sloganı herkese altın tepsi içinde sunulmaktadır. Toplumsal sorumlulukların göz ardı edilmesi, anlık yaÅŸamanın cazibesi, dikkatimizi kendi kiÅŸisel icraatlarımız üzerine toplamamız, kendi çöküşümüzü hazırlamakla birlikte yalnızlaÅŸma ve bencil olmayı da beraberinde getirmektedir. YalnızlaÅŸmanın ilacı sevgiden kaynaklanan dostluklarda. Andre Gide “MutluluÄŸun elde etmekle deÄŸil, vermekle olduÄŸunu anladığımız anda, baÅŸkalarını mutlu kılarak kendimizi daha mutlu, daha sevinçli kılmış oluruz” derken, sevginin özveriden kaynaklandığını anlatmak istiyor. Gerçektende sevgi olmayınca insanı insan yapan deÄŸerlerden en önemlisi yok demektir. Kafka ise mektuplarının bir yerinde şöyle yazıyordu. “İnsan iki ÅŸey olabilir aynı zamanda; biri, dost için iyi bir düş, kendisi içinse kötü bir gerçeklik”. Dost için iyi bir düş!. Bütün gerçek dostlar sevgileri nedeniyle bizi iyi, güzel bir düş olarak yaÅŸatırlar düşlerinde. Aslında iyi miyiz, güzel miyiz orası belli deÄŸildir. Ama bu böyle iÅŸte, sevginin gücü burada saklıdır. Aşık Veysel ise “GüzelliÄŸin on para etmez, ÅŸu bendeki aÅŸk olmasa” derken sevenden sevilene uzanan ruhsal bir ışınıma, yönelmeye dikkat çekmektedir. Sevgi sana doÄŸru gelmez, sen ona doÄŸru çekilirsin, ana fikrinde sevgi ve dostluk iliÅŸkisinin tanımını yapmaktadır.
Sevgi, dostluÄŸun en önemli öğesi, iç içe geçmiÅŸ iki derin olgu. GeçmiÅŸten günümüze binlerce yazarın, şâirin, yüzlerce filozofun anlatmaÄŸa çalıştığı soyut bir duygu. Onu birkaç cümleyle özetlemek bile çok zor. Sevgisiz dostluk olamayacağı, herkesin hiç düşünmeden kabul edeceÄŸi bir gerçek. Yazımızı Cemal Süreyya’nın “Dostluk insan onurudur” cümlesiyle bitirelim. Evet onurudur. Dostluktan, onun çimentosu sevgiden baÅŸka insanın övüneceÄŸi ne var ki?.
Erol ÇINAR
erol.cinar@doruk.net.tr
"Erol ÇINAR" bütün yazıları için tıklayın...
