ISSN 1308-8483
Sevgi yoksa ben de yokum / Erol ÇINAR
Erol ÇINAR    
  Yayın Tarihi: 24.5.2009    


Sevgi yoksa ben de yokum

Günümüzde insanların en çok özlemini duydukları şey, acaba diyorum sevgi mi?. Hızla akıp giden zamanın içinde, kaba bir telaş, yoğun bir koşuşturma, var olma savaşı içinde didinme ile sürüp giden sevgisiz bir yaşamın gerçekte anlaşılır bir anlamı da yoktur. Bana bu satırları yazdıran ne mi, yukarıdaki başlığın bende yarattığı heyecan. Kütüphanemi karıştırırken şans eseri yere düşen notlarımdan birinde karşılaştığım “Sevgi yoksa bende yokum” mısrası.

Yıllardır görsel ve yazılı basında, okuduğumuz kitaplarda aşk ilişkileri üzerine çok fazla, sevgi üzerineyse çok az şey söylenegelmiştir. Bu belki de aşk kavramını sevgiden daha fazla önemsememizden gelmekte. Gerçekten var olmanın özü, içeriği, anlamı sevmek/sevilmek değimlidir?. Hadi Descartes’in ünlü sözünü şöyle değiştirerek denememize başlayalım. “Seviyorum ya da seviliyorum öyleyse varım”.

Sevgi kelimesini ne yazık ki çoğu insan, erkek olarak kadını, kadın olarak da erkeği sevmek olarak algılamaktadır. Oysa sevgi kelimesi içinde birbirinden farklı bir çok olguya ev sahipliği yapar. Sevgiyi yalnızca erkeklerle kadınların birbirleri için geliştirdikleri duygulara indirgemek, öteki sevgilere haksızlık da olur. Bizler sanatı, bilimi severiz; anneler çocuklarını severler; dindar kişiler Tanrı’yı severler. Sevme ile ilgili örnekleri çoğaltmak elimizde. Ancak konumuzu insan ilişkileri sınırlarının dışına çıkarmamaya kararlıyım.

Sevgi bir akıştır. Ruhsal maddeden oluşan bir ırmak; kaynak suyu gibi hiç durmadan akan bir sıvıdır. Sevilen şeye sonu gelmez bir çabayla canlılık katma, onu yaratma, isteyerek koruma eylemidir. İnsanın başkasını kendinde bulmasıdır. Özünde bilmenin, anlamanın, başkalarını tanımanın oluşturduğu heyecan vardır. Bir boşluğun doluşu, bir yokluğun varlığa dönüşü, bir eksikliğin giderilişidir sevgi. İnsanın kendi özünde başkasıyla bütünleşmesidir. “Sevgi iki insanın aynı yöne bakmasıdır” demişti ustalarımdan Saint-Exupery.

Sevgiden kaçan insanlara şaşırıyorum. Özel yaşamımızda, sevgi ölçüsünde bereketli başka bir duygu yoktur; sevgi giderek doğurganlığın simgesi bile olur. Çünkü kişinin sevgisinden pek çok şey doğar: arzu, düşünce, istem, eylem. Sevgi yumuşatır insanı, yüreğini bütün kabuklaşmalardan uzak tutar. Seven insan ötekinin bir parçası olurken, içinde iyilik, erdem ve saygı duyguları da biçimlenir.

Ancak toplumumuza son yıllarda sunulan post modern yaşam tarzının getirdiği anlık yaşama uslubu ne yazık ki, günümüzün yaygın tutkusu haline gelmiştir. Geçmiş, gelecek hatta bugün başkaları için değil, kendin için yaşa sloganı herkese altın tepsi içinde sunulmaktadır. Toplumsal sorumlulukların göz ardı edilmesi, anlık yaşamanın cazibesi, dikkatimizi kendi kişisel icraatlarımız üzerine toplamamız, kendi çöküşümüzü hazırlamakla birlikte yalnızlaşma ve bencil olmayı da beraberinde getirmektedir. Yalnızlaşmanın ilacı sevgiden kaynaklanan dostluklarda. Andre Gide “Mutluluğun elde etmekle değil, vermekle olduğunu anladığımız anda, başkalarını mutlu kılarak kendimizi daha mutlu, daha sevinçli kılmış oluruz” derken, sevginin özveriden kaynaklandığını anlatmak istiyor. Gerçektende sevgi olmayınca insanı insan yapan değerlerden en önemlisi yok demektir. Kafka ise mektuplarının bir yerinde şöyle yazıyordu. “İnsan iki şey olabilir aynı zamanda; biri, dost için iyi bir düş, kendisi içinse kötü bir gerçeklik”. Dost için iyi bir düş!. Bütün gerçek dostlar sevgileri nedeniyle bizi iyi, güzel bir düş olarak yaşatırlar düşlerinde. Aslında iyi miyiz, güzel miyiz orası belli değildir. Ama bu böyle işte, sevginin gücü burada saklıdır. Aşık Veysel ise “Güzelliğin on para etmez, şu bendeki aşk olmasa” derken sevenden sevilene uzanan ruhsal bir ışınıma, yönelmeye dikkat çekmektedir. Sevgi sana doğru gelmez, sen ona doğru çekilirsin, ana fikrinde sevgi ve dostluk ilişkisinin tanımını yapmaktadır.

Sevgi, dostluğun en önemli öğesi, iç içe geçmiş iki derin olgu. Geçmişten günümüze binlerce yazarın, şâirin, yüzlerce filozofun anlatmağa çalıştığı soyut bir duygu. Onu birkaç cümleyle özetlemek bile çok zor. Sevgisiz dostluk olamayacağı, herkesin hiç düşünmeden kabul edeceği bir gerçek. Yazımızı Cemal Süreyya’nın “Dostluk insan onurudur” cümlesiyle bitirelim. Evet onurudur. Dostluktan, onun çimentosu sevgiden başka insanın övüneceği ne var ki?.


Erol ÇINAR

erol.cinar@doruk.net.tr


1719










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)