GÜL YAPRAĞI
19 EKİM 2002 Saat 09.12
Zeyno Can!
Ameliyathane kapısında heyecanlı bekleyişin sona erdiği an. Hemşire ablanın ittiği tekerlekli bebek beşiğinde sen varsın. Koşuyorum, sana bakıyorum. Alt dudağını titreterek ağlıyorsun. Üşümüş gibisin. Küçücük ellerini ağzına götürüp emmeye çalışmandan dünyaya aç geldiğini anlıyorum.
Bir sanat eserine bakar gibiyim. Hani derler ya, " Allah boş zamanında yaratmış." diye. İşte öyle güzel bir bebek.
Bu ne Allah'ım? Bu ne? Acaba Allah gerçekten başaka kulları biraz ihmal edip sana mı tüm zamanını ayırdı? Yoksa kutsal Berat Günü'nün şerefine mi bize böyle güzel sunuldun?
Seni görene kadar sevinç gözyaşlarının ne olduğunu bilememişim ben. Ağladım, hem de çok ağladım bebeğim.
Babanın beti, benzi sararmıştı. Heyecanlıydı ve çok mutluydu. Bazı babalar ilk çocuklarını erkek isterler. Zeyno Can, baban seni öylesine sevinç ve mutlulukla bekledi ki; tüm babalara örnek olacak gibiydi.
Hele annenin seni ilk gördüğündeki ifadesi? Annene sordum ne hissettiğini;
" Bu bebek benim mi?" Dedi.
Evet bebek! Sen onunsun. Onun canı, ciğerisin. Sen anne ve babanın bir tanesi, nur tanesisin. Sen onların can evisin. Onlar bundan böyle seninle ağlayacak, seninle gülecekler. Her ağlayıp iç çekişinde onların can evine binlerce hançer saplanacak, her bir gülücüğünün esiri olacaklar. Attıkları her adımın, yaptıkları her işin amacında sen olacaksın.
Zeyno! Sen annenle babanın en iyi öğretmeni olacaksın. Sen onları büyütecek, olgunlaştıracaksın. Onlar seninle sabrı ve hoşgörüyü öğrenecekler. Seninle yeni oyun keşiflerinde bulunacaklar, hayatı öğrenecekler. Sen onların dünyası olacaksın.
Evet Zeyno! Sana dokundum. Sana yaklaştım ve seni kokladım.
Sen bütün kır çiçeklerinin kokusunu taşıyan bebek! Gül pembe rengindesin.
Gül pembesi bir ten, etrafı kırmızı kalemle çizilmiş gibi kıvrımlı dudaklar, toplu iğne başı büyüklüğünde iki burun deliği, çizgi filmlerdeki gibi yumuk ve yarı aralık süt mavisi bir çift göz, açık kahverengi saçlar.
Sana dokundum Zeyno!
Sen benim reçellik gül yaprağımsın. Ne tadına, ne kokuna, ne de renginin güzelliğine doyum olmuyor!
GÜL YAPRAĞI;
Orta yaşı geçenler, hep ikinci bahardan söz ederler. Sen benim hiç bitmeyecek tek baharımsın. Belli ki bende baharlar hiç tükenmeyecek. Bu baharda neler yok ki? Ger gülücüğünde papatya ve gelincik tarlalarının kır kokusu var. Her ağlayışında dağlardan inen suların çağlayışı, ceylanların ürkmesi var. Gözlerini her açtığında; Toroslar'ın zirvesindeki ladinlerin yeni sürgünlerindeki ümit var.
Gül Yaprağım;
Artık son satırları yazıyorum sana. Sana bu kitabı yazarken endişelerim, korkularım, sevinçlerim oldu. Sana kavuşamamaktan korktum. Teninin kokusunu içime çekememekten korktum.
Sen geldin ya? Ben şimdi mutluyum.
Gül Yaprağım;
Bir gün senin eline de gül yaprakları değecek. Senin parmakların da gül yaprağı torunlarını okşayacak. Sen benim hiç solmayacak gül yaprağım olarak kalacaksın. Senin yaşamın da bir roman olacak elbet. Ve o roman kahramanı sensin.
Âşık olduğunda, gül yaprağına dokunduğunda, her baharda beni hatırla! Uzaklarda olsam bile dualarımın seninle olduğunu hissedeceksin. Gül tenine rüzgâr değerse bir gün anla ki seninleyei bebeğim. Senin yanındayım.
Gül Yaprağım;
İnançlarından, ilkelerinden ödün vermeden yaşa! Sevgini dağıtarak yaşa. Sevgini toplayarak yaşa. Seni sen yapan, sen olacaksın. Toplumun bir parçası olduğunu unutmadan yaşa. Yapmak istediklerini zorla değil, sen istediğin için yap. Her ne iş yaparsan yap ama en iyisini yap!
Sana git demiştim daha önce Susanna Tamaro'nun torununa dediği gibi. Git. Yüreğinin götürdüğü yere git! Parçalanmadan, bir bütün olarak git. Geride ahlar, beddualar, pişmanlıklar, üzüntüler, hesaplaşmalar, boynu bükük aşklar bırakmadan git! Sen gittiğinde arkandan koşanın, arayanın olsun.
Ah be Gül Yaprağım; Ben artık senin keyfini süreceğim. Sen yaşamaksın, sen sevgisin, sen benim pembe GÜL YAPRAĞIMSIN.
Sevgili Foça Foça;
Sizlere "Gül Yaprağı" adlı kitabımdan, yayınevinin izin verdiği kadarıyla konuk oldum. Elbette kitap bu kadar kısa değil. Anlayışınıza sığınarak son bölümü yazmış bulunuyorum.
Zeyno Kız yani Leyla Zeynep şu anda dört yaşında. Anaokuluna başladı. İkiz kardeşleri var kendinden yalnızca ondört ay küçük. Biri kız; Mina Bahar. Diğeri erkek; Ömer Aras. Dünyanın en değerli hazineler bunların yanında bir hiçtir!...Torunları olanlar anlar beni. Sizinde o güzel, değerli elleriniz "GÜL YAPRAKLARI" torunlarınızı okşasın. Yolunuz ışıklı olsun. Saygıyla...
|