Turizm sezonuna girerken beyaz zakkumlu Marmaris
Son birkaç aydan bu yana bazı turizm merkezlerini dolaşıyorum. Her ne kadar gezip gördüklerimden ziyade, sizlerle yeme içme muhabbetlerimi paylaşıyor olsam da, anladım ki gözlemlerimden de söz etmeliyim; çünkü; "Foça'da neden yok, Foça'da da olsa ne iyi olur" dedirten izlenimler bunlar.
Başta Fethiye, Ovacık, Marmaris ve İçmeler belediyeleri olmak üzere bazı kıyı kasabaları hakkındaki gözlemlerime ilaveten Muğla il merkezi ve çevresinin bugünkü haline de değineceğim. 35-40 yıl öncesini çok iyi bildiğim Muğla, kasaba irisi yeşile hasret, kaçılası bir yerleşimdi eskiden. Muğla'da kalınıp, konaklanmaz acilen transit geçilip kaçılırdı! En azından benim çocuk bakışımla öyleydi bir zamanlar. Bugün, o kıraç ve kaçılası Muğla ve çevresi eski gudubetliğini yemyeşil ve son derece bakımlı genç ormanlara bıraktı.
Yeşilin yaşam fışkıran canlılığını Muğla'da hissetmek, kökleri orada olan biri olarak beni çok duygulandırdı. Muğla girişinde “Orman Bölge Helikopter Filo Üssü” diye bir levha okuyunca göz yaşlarımı tutmakta zorlandım. Ne vakit bir orman yangını duysam içim ezilir, kendimce çareler arardım daha minicik bir çocukken, acaba havadan su sıksalar olmaz mı diye fikir ürettiğimi hatırlıyorum, çok şükür 40 yıl sonra yangın söndürme filomuz da olmuş, darısı bütün orman bölgelerimizin başına. Muğla ormanını ve yeşilini çoğaltıp korumada son derece başarılı bir konuma geldi, doğaya olan saygılı çalışmalarından ötürü Muğla Orman Bölge Müdürlüğü’nü ve Muğlalıları kutlamamak elde değil...
Marmaris, yana yakıla bitirilemeyen ormanlarıyla, mavi ve yeşilin muhteşem kucaklaşması cennet koylarıyla gelen turisti kendine çekiyor. İçmeler yolunun beyaz zakkumlarına, begonvillerine ve her bir santimetre karesine ekilmiş taze yüzlerce çeşit çiçeğine hayran kaldım. Sanırım o belediyelerde özel parklar ve bahçeler müdürlükleri var ve orman müdürlükleriyle ortaklaşa bir çalışma içindeler! Peyzaja çok önem verildiği o kadar belli oluyor ki...
Buralarda dikkatimi çeken diğer bir özellik de heykel, anıt ve havuz kültürleri. Bir kenti kent yapan meydanlarıdır, geniş alanlı caddeleridir, park ve bahçeleridir. Marmaris ve beldelerinde özellikle o meydanlarda oturup turistleri gözlemledim. İnsanlar meydanlardaki havuzun fıskiyelerinin önünde ve kenti temsil eden heykellerin yanında sırayla fotoğraf çektiriyorlardı. Ne çok heykel var Marmaris'te, Fethiye'de...
Sahil kasabalarında yaşam bir başka akar, sanki yirmi dört saatlere sığmaz yaşanılacak aktiviteler. Kasabanın delileri bile işbaşı yapar turizm sezonunun çanları çalınca, herkes üzerine düşeni yapmaya çoktan heveslidir gelen konuklar için. Yöresel ve geleneksel değerlerimizin tanıtımı için sokaklar, caddeler, arasta ve çarşılar tanzim edilir. Sanat sokakları, sergiler, pazarlar, şenlikler düzenlenir, kadın emeğini değerlendiren dernek ve kuruluşlar, belediyeler, kaymakamlıklar, valilikler tüm yerel halkı turizm zamanı adeta göreve çağırır. Durmak zamanı değildir, çalışıp kasabalarımızı en iyi şekilde tanıtmak, ekmek parası kazanmak vaktidir!
Öyle mi, şimdi para kazanma vakti mi gerçekten!
Oysa bir şarkı vardı... “Şimdi Sevişme Vakti“, (Sait Faik Abasıyanık’ın şiirinden uyarlanmış) Ezginin Günlüğü söylüyordu, hatırlıyor musunuz?
"çıplak heykeller yapmalıyım
çırılçıplak heykeller
nefis rüyalarınız için
çırılçıplak heykeller
sana nasıl bulsam nasıl bilsem
nasıl etsem nasıl yapsam da
meydanlarda bağırsam
sokak başlarında sazımı çalsam
anlatsam şu kiraz mevsiminin
para kazanmak değil
sevişme vakti olduğunu"
Kiraz mevsiminde değil miyiz şimdi? Biz eskiden kiraz mevsimini sevişme vakti olarak bilirdik.
Belki zaman çok çabuk değişti, belki hem çalışıp hem sevişeceğiz. Aman savaşmayalım da!
Güney Ege'de yerel halkın çoktan kavramış olduğu turizmle hayat bulma gerçeği, eşikten beşiğe herkesin sloganı olmuş. Halk küresel krize rağmen umutlu, renkleri capcanlı. Belki; küçük tasarruf tedbirleri almışlar fakat bunu dış gözlere belli etmeme gayreti içindeler.
Marmaris, sahip olduğu kendine has değerleri öne çıkarma konusunda adeta yarış içinde. Gerek merkez caddelerinde gerekse oto yol kenarlarına ekilmiş olan günlük (sığla) ağaçlarının taze sürgün oldukları ve özenle korundukları gözden kaçmıyordu. Bilindiği üzere, günlük ağacı endemik olarak dünyada sadece Köyceğiz, Dalaman ve Marmaris'in sulak alanlarında yetişmektedir.
Geniş alanlardaki oturma banklarında, gezmekten ayaklarını dinlendiren insanları izledim, bir cafeye oturup yorgunluk atanlar kadar belediye banklarında dinlenenler de çoğunluktaydı. Esnafın ve cafe restoranların sınırları net bir şekilde belirlenmişti, turistler deniz kenarlarında ve yürüyüş yollarında rahatça yürüyebiliyorlardı, ne güzel...
Sokak panoları, işaret levhaları, taşıtlara kapalı gezi yollarıyla, tertemiz boyanmış kaldırım taşları ve duvarlarıyla Güney Ege turizm sezonuna çoktan hazırlanmış.
|