Ayvalık'ın Yeşil Gurmesi "Erkan ACUROL" Artık Yok
Size de oluyordur eminim, tanıdığınız yada bir şekilde varlığından haberdar olduğunuz birinin ölüm haberini duyunca birden sessizleşme hali. Hani şu varlık ile yokluk arasında boşlukta kalma duygusu. İki arada, arafta olma ikilemi...
Her şeyin anlamsızlaştığı o kör duyguyu tariflemeye çalışmak ne zor, oysa herşey yolunda gidiyordur ki ne demekse herşeyin yolundalığı, bir haber gelir güm diye, ölmüştür yine tanıdığınız biri. Her ölümle kendi ölümümüze ve ölümlü olduğumuz gerçeğine biraz daha yaklaşırız ya, işte bir sınav daha, çöz bakalım yaşamın sonsuz testlerinden yüz binincisini.
Yaşamı coşkuyla kucaklayan insan Erkan ACUROLda ölmüş.
Ege ve özellikle Ayvalık mutfağının tüm ayrıntılarını gerçek şekli ile işleyen, sağlıklı beslenmenin temel taşını oluşturan zeytin ve zeytinyağına dayalı ot, balık, sebze, meyvelerle yeşillikli mutfakların az sayıdaki önderlerinden biriydi o. Akdeniz usülü beslenmeyi özendirip, Ayvalık Mutfağı'nın yöresel tatlarını öne çıkaran Erkan Acurol, özel tarifleriyle tarhananın zeytinli ve kızılcıklısını hazırlayan, zeytinyağının ot, sebze ve balık ile çiğ tüketilmesini öneren zeytinyağı sevdalısı araştırmacı yazar ve gurmeydi.
Ölüm fikri gelip yapışınca ruha, iklimsel değişimler, tohumların GDO'su, domuz gribi gibi güncelimizi işgal eden herşey dumura uğrar. Bellek; aceleci bir sincap gibi aynı ağacı biteviye inip çıkar bir küçük ceviz için, bir aşağı bir yukarı... Düşüncelerimizi zapt edemeyiz o anlarda. Ah nasıl olmuş, neden, niçin, çok gençti, ya da hasta mıydı gibi saçma sapan sözcüklerle afallamanın her türü sergilenir. Ardından iç titremeleri başlar, ne çok yaklaştığımız gelir sona doğru. Düşüncelerimiz bellek kayıtlarına girer ana kart bilgilerine ulaşan bilgisayar gibi. Gider gelir yorulana dek, gider gelir...
Yorulduğunda uyur ve unutmak için en hızlı oyuncaklarına verir kendini, dur ölüm, bekle, iyisi mi hiç bekleme burada, hatta git gidebildiğince uzağa. Ölüm buraya hiç uğramamış olsun isteriz, hiç gelmese bize!
Ayvalık yeşil gurmesini kaybetmiş.
İlk duyduğumda aklıma üşüşenleri hatırlamaya çalışıyorum; yeşil renk keskin bir kılıç gibi asılı kaldı bir an ve sonra başarıları, özlemleri, yaptığı ve yapmak istedikleri geldi aklıma ki, ben Erkan Acurol'u hiç tanımadım. Sadece kitapları, internet sitesi ve grup yazışmalarından tanıyabildiğimdir bütün ilgi ve bilgim. Ama; çok yakınımı kaybetmiş gibi bir duyguya gark oldum ilk duyuşumda. Yazışmalardan bilebildiğim bir coşku vardı güncelinde onun, insilün kullanan bir şeker hastası olmasına rağmen zevkle anlattığı o günkurusu reçellerini, meyve tatlılarındaki zerafetini, özendiriciliğini nasıl unuturum...
Reçel ve şekerlemelerimde kendi dünyamın yaratıcılığını yakalamamda payı olduğunu biliyorum. Evet bunu hiç itiraf etmemiştim ama; şeker hastası bir insanın renkli ve mis gibi kokulu reçellerle kendini ve çevresini mutlu etmesini anlamaya çalışırken, bir baktım ki ben de dalmışım deneysel şekerli meyve dünyasına!
Evet yanılmıyorum, Yeşil Mutfak'ın reçelleri kanıma girip kan şekerimle oynamış olabilirler! Bundan emin olamamakla birlikte bu satırları yazmaya iten gücü sorgulamak istemiyorum. Aslolan; bugün Erkan Acurol'un hayatta olmadığı ve ardından onu konuşuyor olduğumuzdur...
Gittiği yerde ruhu huzura kavuşsun, ışık onunla olsun, elbette sevenlerine de sonsuz sabırlar...
http://yesilmutfak.blogcu.com/
www.ascifok.com
|