ISSN 1308-8483
KANGURU BABALAR / Hülya ÖZDOĞAN ÇAPA
  Yayın Tarihi: 19.6.2009    


KANGURU BABALAR

Foça'da en çok ilgimi çekenlerin biri nedir bilir misiniz? Yani; günbatımından, boynu bükük -küskün kedilerden, zıpır köpeklerden, duvarların, taşların arasından fışkırmış rengarenk hele de en çok eflatun çiçeklerden de önce. Özel askısıyla göğsüne iliştirdiği bebeğiyle yürüyen genç adamlar görürüm, kanguru babalar. Dişi kangurular yavrularını keselerinde taşırlarmış ya, işte bu genç babalar onlara inat bebelerini göğüslerinde taşıyorlar. O ne güzel bir sevgi sarmalıdır, izlerken içim ısınır. Bebekle baba arasındaki ten ve koku ilişkisini duyarım uzaktan. Başladıkları bu en anlamlı yolculukta ''yoldaş'' olmanın keyfini yaşarlar uluorta, meydan okurlar her şeye sanki, ''biz'' olmanın tadına varırlar. Dondurmayı çok sevdiğimden midir nedir, bazen de külahta dondurmaya benzetirim onları. Uyumlu, koruyan, tatlı, serin ve de çok hoş...

Bazen de, babasının iteklediği arabasında, keyifle kurulmuş, dünyanın en yavaş rallisini gerçekleştiren bebeklere rastlarım. Mahmur gözlerle bakarlar, ya da emin ellerde olmanın rahatlığıyla uyur kalırlar oracıkta. Hayatın ve insanın nasıl da değiştiğini düşünürüm ister istemez. ''Çocuğunu sevmenin ayıp sayıldığı'' bir toplumdan nerelere geldiğimize bakarım. Çocuklarını geceleri uyuduktan sonra öpmez miydi bunların dedeleri, hani şımarmasınlar diye. Uyandıklarında da ''erkek olmanın dayanılmaz egosuyla'' kucaklayamazlardı hani. ''Baban gelsin görürsün'' cümlesini duymayan var mıdır, hep merak ederim. Ne açıklanamaz bir şeydir bu, birisini en güvenebileceği ve en çok sevebileceği ile korkutmak... “Annemden çok dayak yedim ama babamın bakışı yeterdi. Bir defa dövdü, tam dövdü, onu hiç unutamam” cümlesi de ne kadar tanıdık değil mi? Dayakta bile yüzgöz olmamak, bütün mesele bu. Yeni moda ''seviyeli ilişki''ye ilk örnek de diyebilir miyiz?

Baba bana bağırma,
Bülbüllerimi kaçırdın ormanlarımdan......


Derken Akgün AKOVA, tüm bunları ve de pek çok şeyi bu iki mısraya mı sığdırmış acaba?

Kimi, babasını tekerlekli sandalyeye oturtmuş, deniz kıyısında dolaştıran oğullar görürüm. Devran dönmüştür acımasızca. Neşe kaybolmuş, hüzün oturmuştur sandalyeye. Ben bu üç resimdeki babaları ve oğulları alkışlarım avuçlarım patlayıncaya kadar, kimseye göstermeden. Sevginin, merhametin, vefanın galibiyetini kutlarım.

Analık içgüdüseldir, tüm canlılarda. Babalığın ''öğrenilebilir'' olduğuna inanıyorum. Bu yüzden erkeklerin işi daha zor, ev ödevleri fazla. Sosyalleşmek işi kolaylaştırıyor. Bu nesilden çok ama çok umutluyum. Kanguru babalar umudumu tazeliyor.


Hülya ÖZDOĞAN ÇAPA



1887










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)