KEŞKE...<br>(senin adına,senin için) / Özgür HANCIOĞLU
Özgür HANCIOĞLU

Özgür HANCIOĞLU

KEÅžKE...
(senin adına,senin için)




Nasıl baktığını görebilseydin keÅŸke…

Gözlerime her deÄŸiÅŸin, tanımadığım uzak iklimlerden su kenarı serinlikleri taşırdı yüreÄŸime. Ve gözlerini her kırpışın, ıssız karanlıklarla tehdit ederdi dünyamı. Bereket, anlıktı kirpiklerinin iç çekiÅŸleri…

Nasıl baktığını görebilseydin, ufkun her köşesine gülücükler bırakırdın. DaÄŸları, denizleri ve papatyaları hatta, güç olmazdı anlamlandırmak. BelleÄŸimi minik bir tebessüme rehin bırakıp, balıklama dalardım gündüz düşlerine. Masmavi sulardan yüzerek geçerdim huzur uykularına. Sen örterdin üstüme gözlerini, ben tasa etmezdim tanyeri ürpertilerini…

Sen giderken yaklaşır kokun, gidiÅŸin yakın der gibi… Sahi, yakın mı terkediÅŸin nergisleri? TaÅŸ sokaklardan uçuÅŸan eteklerinle iner gibi düştün ya yüreÄŸime, ÅŸimdi yazılmış bir kitabın arasından harf çıkarmaya özdeÅŸtir seni sevmeyiÅŸim.

Åžimdilerde, sen yokken ne yaparımın provasında yorgun yüreÄŸim. Karşımda oturmuyorsun misal, sıcacık bir ekmek gibi uzanmıyor ellerin, gözlerimin buÄŸusunu silmiyor derin denizlerin, gözlerin… KonuÅŸmuyoruz uzun uzun kitaplardan, sokaklardan, hayatın tüm ışıklarının süzüldüğü duvarlardan, acı ve sefaletin sessiz sancılarından doÄŸurduÄŸu çocuklardan… Uzakta bir yerlerden akarken üstümüze kentin kirli suları, sen taşımadın mı hayallerimi gözlerinin berraklığında? Öyleyse tam da ÅŸimdi, ne çare bu zamansız gidiÅŸin?

Her yer yaÄŸmur… Üstümde kara bulutlar… GökkuÅŸağının kemeri tutmuyor renksiz hayatımın bayram takını. Tüm renkler ölgün, vazoda çiçekler solgun… Elim ÅŸakağımda hain bir tetik gibi, yüzümde derin vurgun. Omuzlarının üzerinden baktığım tüm camlar sımsıkı kapalı, yaÄŸmur yorgun… Hatırlar mısın eÅŸikte kıvranan, yönünü arayan o huzursuz esintiyi? Senin her giriÅŸinde kapıdan, saçlarına tutunur, yanağıma dolanırdı hani. Ben bir tek senin yanağında duydum doÄŸmamış bebeÄŸimin kokusunu. Ilık ılık aktın ya damarlarımdan, ÅŸimdi bitimsiz uykular sonrası yüzüme çarptığım sevimsiz suların geri akışıdır seni sevmeyiÅŸim…

Bugünlerde, sen yokken ne yaparımın provasında yorgun yüreÄŸim. Yeniden öğrenmeli belki de yürümeyi, koÅŸmayı, konuÅŸmayı… Sevmek hariç her ÅŸeyi yeni baÅŸtan öğrenmeli! Bozarken tüm ezberleri, ezbersiz dualar gibi sensizliÄŸe sığınmalı. Üzerine konuÅŸtuÄŸumuz tüm sokakları sessizliÄŸe açmalı, hayalini taÅŸ duvarlara asmalı. Ve belki de omzuna dokunan ipek bir ÅŸal gibi düşmeli gözlerinden…

Nasıl baktığını görebilseydin keÅŸke…

Gülmekle hıçkırmak arasında bir tarifsizliktir bakışın. Sevmekle sevememek arasında harap bir istasyon saatidir bakışım.

KeÅŸke! Görebilseydin, nasıl? baktığını… O vakit anlardın! GidiÅŸinle, nasıl? yaktığını…


Özgür HANCIOĞLU

ozgur.hancioglu@hotmail.com



26 Haziran 2009 Cuma / 2764 okunma



"Özgür HANCIOĞLU" bütün yazıları için tıklayın...