ISSN 1308-8483
BİR ERKEĞİN MADALYASI: AŞK YARASI <br>(eyvallah…) / Özgür HANCIOĞLU
  Yayın Tarihi: 19.7.2009    


BİR ERKEĞİN MADALYASI: AŞK YARASI
(eyvallah…)


Bir gaziye kahramanlık nişanının yakıştığı kadar yaraşır aşk yarası erkeğin gönlüne.

Ve her erkek, gururla taşımalıdır yaralarını göğsünde. Belki apolet yapıp omuzlarındaki yüklere asmalı, bir rütbe daha yükselmeli aşkta açılan her bir yarada…

İşte bu yüzdendir ki sevgili, korkma üzmekten beni. Yüreğimin mangalına sürdüğün kor alevler, dönüştürür can çekişen bu bedeni. Devinir hayat, usulca karışır sular yatağına. Değişim bana rağmen başlar, hayata karşın sürer, ölüme kadar gider…

Hiçbir ölüm çekemez yüzümden teslim bayrağını gidilmez topraklara. Belki de ölmeden önce ölmeyi bilmeli, sevilmek yerine seni sevmeyi seçmeli. Sabretmeyi gönülden istemeli, özlemeyi iple çekmeli…

Gönlümün şeref madalyası, alnımdaki derin çizgilerim, denizleri aşan sezgilerim, övgülerim, bitimsiz öykülerim, nedensiz sevinçlerim! Onurum, ağzımdaki sakız kadar çiğnediğim lanet gururum, başımın tacı, yaralarımın uzak ilacı… Ne vakit uzansam ellerine, nedendir bu geri kaçışın? Hayat kadar önümdeyken, nasıl düşebildin ki ölüm kadar ardıma? Hasretle beklediğim hiç oluşum, yok oluşlarımın görkemli düğünü!

Söyle şimdi nerelerdesin, hangi zamansız iklimlerin peşindesin? Hayat kadar akarken gözlerimden, nasıl kurudun ölüm kadar avuçlarımda?

Yarım kalmış bir bulmacayı katlayıp yatmaya benzer seni düşünmeyişim! Etimden kirli kanlar akıtmaya, ruhumu katillere satmaya benzer özlemeyişim! Huzursuz uykularımın davetsiz rüyalarından, açılmamış sandıklarımdan, hayallerimin kırık camlarından çık gel ocağıma. Yak yeniden küllenmiş tüm alevleri, sönmeye yüz tutmuş o eski ocakları. Kanla doldur içinden büyük boşluklar geçen damarlarımı, çağlat derin uykulardaki pınarlarımı, besle kurumuş dallarımı, düze çevir sana çıkmayan tüm sarp yamaçlarımı. Yaralarımdan düş gel gözlerime, sağanak yağmurlar gibi indir sensiz geçen günlerime…

Fethedilmemiş kalelerin burcuna astım bu gece gözlerini. Hiç bilemezsin. Bir uzak istila arayışında gönlümün sözsüz şarkıları. Yaralarım taze, penceremde kan kırmızı dolunay. Yüzün kadar hüzün çekmiş dolunay gözlerine. Ay yüzünde, yıldızlar gözlerinde tutsak ve şimdi bir uzak özgürlük arayışında isyan çığlıklarım…

Ömrümün taze baharı, dalımdaki tek yeşil yaprağım, yoluna gizli hislerimi ektiğim huzurlu toprağım; denizden esen ılık meltemler kadar girdin kıyılarımın içlerine. Kokunu bıraktığın gün rüzgarlarıma, uçuşan bembeyaz eteklerin dansına yazdım ben gözleri görmez talihimi, akışına uydum tadını bilmediğim suların ve inatla bekledim… Yüzüme göz değdirmedim, odamdan bir parça ışık süzdürmedim. Sürdürmedim insan içine karışmaları, saklandım kuytularında. Kendime, seçilmemiş eski kaderlerden yeni sayfalar açtım, suskunluğumdan taptaze şiirler besteledim. Şiirlerimi göğsünde yazdım ya, kendime bile söylemedim gecenin ay şahit saatlerinde…

Gittiğin topraklardan yeni sessizlikler göndermişsin, bu sabah geçti elime. Balkonumda çektiğim ilk nefesle buyur etmiştim ya seni gönlüme, bir çırpıda büyüttüm emanetini kendi sessizliğimde. Eyvallah dedim, senden gelen senden güzel olmasın! Astım boynuma duymadığım sesini, buldum yönümü.

Sessizliğin, uzaklardan bir ney sesi artık kulaklarımda. Yoksun ki neylersin!

Sana olduğu gibi sensizliğe de tek bir söz eylersin:

Eyvallah…


Özgür HANCIOĞLU

ozgur.hancioglu@hotmail.com


2281










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)