FELSEFE VE PSİKOLOJİ / Oğuz ÖZÜGÜL
Oğuz ÖZÜGÜL

Oğuz ÖZÜGÜL

FELSEFE VE PSİKOLOJİ



Genelgeçer tanımıyla ruhsal fenomenler öğretisi olan psikolojinin tarihçesi AntikçaÄŸa kadar uzanır. Eski Yunan doÄŸa felsefesinde, özellikle Thales ile Anaksimander’de “psiÅŸe”nin organı ve bunun insan faaliyeti için anlamı sorununda ilk materyalist eÄŸilimleri görmek mümkündür. Toplumun ve bilimin geliÅŸme aÅŸamasına uygun, önemli bazı pozitif bilgileri bünyesinde koruyan ve insan psikolojisine iliÅŸkin sorunları da içeren idealist gelenek Platon ve Aristoteles ile birlikte baÅŸlar.

OrtaçaÄŸda ise, özellikle Thomas Aquinas’ta psikolojik eÄŸilimler, Hıristiyan-idealist düşünceye dahil edilen Aristoteles psikolojisine dayanıyordu.

Bu materyalist ve idealist eÄŸilimler YeniçaÄŸ felsefesinde devam etti ve belirli psikolojik kategorilerin ortaya çıkmasına yol açtı. ÖrneÄŸin Descartes’ın yansı kavramı, Leibniz’in tamalgı ve bilinçdışı kavramları gibi. Locke ile Hume’un ampirizminde , ilk defa Aristoteles tarafından biçimlendirilen “çaÄŸrışım yasaları” daha da geliÅŸtirildi. Bunların yanı sıra Fransız Aydınlanmasında mekanik-materyalist eÄŸilimler görülüyordu.

Psikoloji ancak belirli, toplumsal ve bilimsel ilerlemenin gerektirdiği ön koşullar meydana çıktığı zaman, yani a) spekülasyondan vazgeçip gözleme ve deneye yönelindiği, b) belirli araştırma yöntemleri ve araçları geliştirildiği, c) belirli fizyolojik yasallıklar keşfedildiği zaman bağımsız bilimsel bir disiplin olarak gelişebildi. Psikolojide bu ilk materyalist eğilimlere hemen hemen paralel olarak gerici felsefi akımlar tarafından esinlendirilen bir dizi psikoloji okulu da görülmeye başladı. Örneğin Yeni-Kantçılık, Fenomenoloji, Yaşam Felsefesi, Varoluşçuluk, Yeni-Tomacılık gibi akımlar içinde idealist psikoloji okulları (eylem psikolojisi, geştalt psikolojisi, psikanaliz vb.) ortaya çıktı.

Psikoloji özgün bir bilim dalıdır; bilincimizdeki yansıtma sürecinin nesnel yasalarını meydana çıkarabildiği ölçüde bilgi teorisi alanına yaklaşır. Birey psikolojisi için de durum aynıdır, çünkü söz konusu toplumsal bilinçtir. Bilimsel felsefenin toplumsal bilince bağımlılık oranı ile psikolojik öğretinin bilince bağımlılık oranı tartışılacak olursa, bilimsel felsefenin psikoloji açısından tamamlanmaya ihtiyacı olmadığı, oysa psikolojideki en önemli varsayımların bilimsel bir temellendirmeye gerek duyduğu hemen görülür. Bireysel bilinç kendinden önce var olan, hazır bir dünyada oluşur. Bu durum toplumsal bilinç için de geçerlidir. İdeoloji bireysel bilinç tarafından belirlenmez; bireysel bilinç toplumsal varlık ve toplumsal bilinç tarafından belirlenir. Bilimsel olmayan bir psikolojinin ilkesel teorik önermeler formüle ettiği sürece yanılgıya düşmesi kaçınılmaz olacaktır. Bilimsel felsefeyle tekil bilimler arasında kuşkusuz karşılıklı bir ilişki vardır. Ancak tekil somut bilimlerce benimsenen malzemenin felsefe için karakteristik olan genelleştirme aşamasına ulaştığı öne sürülemez ; böyle bir davranış felsefeye pozitivist görüş açısından yaklaşmak anlamına gelir. Tekil bilimlere özgü böyle bir malzeme felsefe olmaktan henüz çok uzaktır.

Günümüzde hızla geliÅŸmesine karşın psikolojinin kimi alanlarda yetersiz kalması, örneÄŸin kiÅŸilik sorununu açıklığa kavuÅŸturamaması nedeniyle bütünüyle geliÅŸmiÅŸ, yetkin bir bilim olmadığına, sadece görünüşte bir bilim olduÄŸuna dair savlar ağırlık kazanıyor. Ayrıca psikoloji, baÅŸlangıcından davranışçılığın belirli yönlerine ve FreudculuÄŸa varıncaya kadar bilimsel felsefeyi öznel anlamda deÄŸiÅŸtirme yolları aramıştır. EÄŸer insanın özü “tek tek her bireyin doÄŸasında bulunan bir soyutlama deÄŸil de kendi gerçekliÄŸi içinde toplumsal iliÅŸkilerin bütünü” ise, o zaman en somut psikolojinin anlamı bile spekülatif hümanizmanın nüfuz ettiÄŸi sıradan bir sözcük düzeyine iner. Çünkü psikoloji psiÅŸik insanın gizini bu gizin bulunmadığı yerde, yani bireyde arar ve böylece kaçınılmaz olarak hakikatin gerisinde kalır. “Psikoloji insani hal ve keyfiyetin gizini asla mülkiyetinde tutmaz, çünkü bu giz hiç de psikolojik türden deÄŸildir.”


Oğuz ÖZÜGÜL

oguzozugul@hotmail.com



27 Temmuz 2009 Pazartesi / 2158 okunma



"Oğuz ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...