Şarkıların Vatanı / Senem ÖZKUL
Senem ÖZKUL

Senem ÖZKUL

Şarkıların Vatanı



İcadı benimle yaşıt olan Walkman’ım kulağımda... YüreÄŸime Ege’nin içten ve canlı ÅŸarkılarını fısıldadıkça, her ÅŸey ne kadar da renkli oluveriyor! Sihirli bir deÄŸnek gibi, donuk binaları canlandıran, durakta bekleyen bezgin insanları renklendiren ve hayatı daha yaÅŸanası yapan küçücük bir alet.. Gözlerimi kapatıp, Türk ezgilerini cömertçe özümsemiÅŸ ve koynunda büyütmüş Yunan ÅŸarkılarına ritim tutuyorum. Konfüçyüs’ün dediÄŸi gibi, ahenkli müzik ruhumu yönetiyor, teslim alıyor tüm bedenimi sanki. Adımlarım, hislerim, bakışlarım bambaÅŸka bir ÅŸekle bürünüyor.

Sadece dinlemiyorum müziÄŸi, keyfini çıkararak küçük bir çocuk gibi oynuyorum onunla. Masrafsız bir oyun bu; hatta bedava! Tüm gereken: SevdiÄŸiniz bir ÅŸarkı, gözleriniz, hayal gücünüz, sokaklar ve insanlar. Kulağımı okÅŸayan ve birbirini adeta kucaklayan sesleri içime çekerek etrafıma bakınıyorum, gözlerim kameram oluyor. Çevremdeki herkes, bir klipin birbirinden habersiz kahramanları oluyor sanki. Yönetmeninin sadece ben olduÄŸum bir klipin Oscar’lık oyuncuları oluyorlar birdenbire. Åžarkı içimde çınlıyor, vücudumun çeperlerine çarpıp geri dönüyor. İnsanlar benim için yürüyorlar ve ÅŸehir benim için artık bakir bir Ege kasabası. Bir anne çocuÄŸunun elini daha sıkı tutuyor; fakültenin köşesindeki çiçekçi daha güzel gülümsüyor; bisikletini ağır ağır süren yaÅŸlı bayan profesyonel bir oyuncu edasıyla selamlıyor kitapçıyı. Her ÅŸey ve herkes gönüllü birer figüran gibi katılıyor içimdeki dansa. Parmaklarımın ucunda yürüdüğümü hissediyorum; hiç bitmese diyorum bu melodi…

Yarım yamalak çözdüğüm Yunanca sözler, karşı yakadan sesleniyor bana. Anlamaya çalışmak nafile, düşüncelere dalıyorum o zaman. Müzik beni eğlendirdiği kadar düşündürüyor da. İnandıklarımı ve değişmez dediklerimi zorluyor; katı yanlarımı yumuşatıyor tatlı tatlı.

“Sana bir kere dedim ve yine diyorum.
İnme deniz kıyısına; çünkü deniz öylesine azgın
Ve seni alıp götürür...
Eğer bu deniz beni alırsa,
Vardığım yer en derin suları olur...”

Diyor Yorgos Dalaras. Acı çekiyor; çaresiz kalıyor; kelimeler yetmiyor; ÅŸarkısını söylüyor. Ben, usulca Sezen’i mırıldanıyorum:

„Yareme tuz diye yakamoz bastım; tek ÅŸahidim aydı
Bir elimde defne bir elimde sevdan
Kalbim Ege'de kaldı...“

Birbirimizin dilini anlamadan, ÅŸarkılarla konuÅŸtuÄŸumuz bir AÄŸustos gecesinde aynı masada oturuyoruz sanki. Denize fırlatıyoruz dertlerimizi ve hepsi birer hırçın dalga olup geri dönüyor; çarpıyor göğsümüze. Aynı meltem okÅŸuyor tenimizi. Oysa, onu dinlediÄŸim yer ne kendi ülkem; ne de kulağımdaki müziÄŸin anavatanı bir Yunan kasabası... „Vatanı var mıdır müziÄŸin? Aynı acılar ve sevinçler deÄŸil mi insanoÄŸlunu çaresiz ve kelimeleri kifayetsiz bırakan; dili susturup kalbi söyleten? Sahi, haykırışlar hangi dilde daha içine iÅŸler insanın?“ soruyorum kendime.

Köşeyi dönerken, gerçek hayata çok az yol kalmışken, Walkman’ımı çantama kaldırma zamanı geliyor. Sandıktan çıkan eski bir taÅŸ plağı dinlemişçesine huzur veren bir ninniye veda vakti geliyor böylelikle. Dudaklarımda kalan bir mırıltı, deniz kokusunu, dalga sesini, insan kahkahalarını, lezzetli Ege yemeklerinin kokusunu getiriyor burnuma.

Vatanı var mıdır şarkıların,
Birileri söylesin bana.
Dilini anlamasak da,
Aynı ezgiler...
Alıp götürmez mi gönülleri
Uzaklara, baÅŸka diyarlara...“

Senem Özkul
11.12.2006

Katkılarından dolayı, Yiannis Moutsis’e teÅŸekkürler.


Senem ÖZKUL




11 Aralık 2006 Pazartesi / 2717 okunma



"Senem ÖZKUL" bütün yazıları için tıklayın...