ISSN 1308-8483
Şarkıların Vatanı / Senem ÖZKUL
Senem ÖZKUL    
  Yayın Tarihi: 11.12.2006    


Şarkıların Vatanı

İcadı benimle yaşıt olan Walkman’ım kulağımda... Yüreğime Ege’nin içten ve canlı şarkılarını fısıldadıkça, her şey ne kadar da renkli oluveriyor! Sihirli bir değnek gibi, donuk binaları canlandıran, durakta bekleyen bezgin insanları renklendiren ve hayatı daha yaşanası yapan küçücük bir alet.. Gözlerimi kapatıp, Türk ezgilerini cömertçe özümsemiş ve koynunda büyütmüş Yunan şarkılarına ritim tutuyorum. Konfüçyüs’ün dediği gibi, ahenkli müzik ruhumu yönetiyor, teslim alıyor tüm bedenimi sanki. Adımlarım, hislerim, bakışlarım bambaşka bir şekle bürünüyor.

Sadece dinlemiyorum müziği, keyfini çıkararak küçük bir çocuk gibi oynuyorum onunla. Masrafsız bir oyun bu; hatta bedava! Tüm gereken: Sevdiğiniz bir şarkı, gözleriniz, hayal gücünüz, sokaklar ve insanlar. Kulağımı okşayan ve birbirini adeta kucaklayan sesleri içime çekerek etrafıma bakınıyorum, gözlerim kameram oluyor. Çevremdeki herkes, bir klipin birbirinden habersiz kahramanları oluyor sanki. Yönetmeninin sadece ben olduğum bir klipin Oscar’lık oyuncuları oluyorlar birdenbire. Şarkı içimde çınlıyor, vücudumun çeperlerine çarpıp geri dönüyor. İnsanlar benim için yürüyorlar ve şehir benim için artık bakir bir Ege kasabası. Bir anne çocuğunun elini daha sıkı tutuyor; fakültenin köşesindeki çiçekçi daha güzel gülümsüyor; bisikletini ağır ağır süren yaşlı bayan profesyonel bir oyuncu edasıyla selamlıyor kitapçıyı. Her şey ve herkes gönüllü birer figüran gibi katılıyor içimdeki dansa. Parmaklarımın ucunda yürüdüğümü hissediyorum; hiç bitmese diyorum bu melodi…

Yarım yamalak çözdüğüm Yunanca sözler, karşı yakadan sesleniyor bana. Anlamaya çalışmak nafile, düşüncelere dalıyorum o zaman. Müzik beni eğlendirdiği kadar düşündürüyor da. İnandıklarımı ve değişmez dediklerimi zorluyor; katı yanlarımı yumuşatıyor tatlı tatlı.

“Sana bir kere dedim ve yine diyorum.
İnme deniz kıyısına; çünkü deniz öylesine azgın
Ve seni alıp götürür...
Eğer bu deniz beni alırsa,
Vardığım yer en derin suları olur...”

Diyor Yorgos Dalaras. Acı çekiyor; çaresiz kalıyor; kelimeler yetmiyor; şarkısını söylüyor. Ben, usulca Sezen’i mırıldanıyorum:

„Yareme tuz diye yakamoz bastım; tek şahidim aydı
Bir elimde defne bir elimde sevdan
Kalbim Ege'de kaldı...“

Birbirimizin dilini anlamadan, şarkılarla konuştuğumuz bir Ağustos gecesinde aynı masada oturuyoruz sanki. Denize fırlatıyoruz dertlerimizi ve hepsi birer hırçın dalga olup geri dönüyor; çarpıyor göğsümüze. Aynı meltem okşuyor tenimizi. Oysa, onu dinlediğim yer ne kendi ülkem; ne de kulağımdaki müziğin anavatanı bir Yunan kasabası... „Vatanı var mıdır müziğin? Aynı acılar ve sevinçler değil mi insanoğlunu çaresiz ve kelimeleri kifayetsiz bırakan; dili susturup kalbi söyleten? Sahi, haykırışlar hangi dilde daha içine işler insanın?“ soruyorum kendime.

Köşeyi dönerken, gerçek hayata çok az yol kalmışken, Walkman’ımı çantama kaldırma zamanı geliyor. Sandıktan çıkan eski bir taş plağı dinlemişçesine huzur veren bir ninniye veda vakti geliyor böylelikle. Dudaklarımda kalan bir mırıltı, deniz kokusunu, dalga sesini, insan kahkahalarını, lezzetli Ege yemeklerinin kokusunu getiriyor burnuma.

Vatanı var mıdır şarkıların,
Birileri söylesin bana.
Dilini anlamasak da,
Aynı ezgiler...
Alıp götürmez mi gönülleri
Uzaklara, başka diyarlara...“

Senem Özkul
11.12.2006

Katkılarından dolayı, Yiannis Moutsis’e teşekkürler.


Senem ÖZKUL



2432










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)