ISSN 1308-8483
Bayram ve Yılbaşı Hediyesi: El Yazısı / Senem ÖZKUL
Senem ÖZKUL    
  Yayın Tarihi: 2.1.2007    


Bayram ve Yılbaşı Hediyesi: El Yazısı

Yeni yıl ve bayram kucaklaşıyor. Elektronik posta kutumun bitişiğindeki adres defterimde, bu iki sevinci bir arada yaşayacak olan bir çok sevdiğim ismi görüyorum. Güzel ve anlamlı bir elektronik posta yazmak gerekir şimdi. İki önemli olay için de anlamlı ortak bir mesaj düşünmeli. Parmaklarım klavyenin üstünde, öylece duraklıyorum. Birinci satırı yazıyorum ve siliyorum. Edebî sözler sıralıyorum ardı ardına ve sonra vazgeçiyorum. İç sesimin dediklerini yazmak istiyorum; parmaklarım inatla kıpırdamıyor yerinden. Tek hamle bile yok.

Yorgunluktan olsa gerek, bilgisayar ekranına daha fazla bakamıyorum. Çalışma masamın başından yavaşça kalkıp köşedeki kanepenin üstüne kuruluyorum. Elimde bir kurşun kalem ve dizimin üstünde başını aşağıya eğmiş boş bir beyaz sayfa, gönlümden gelecek sözlerle birbirine kavuşmayı arzulayan sevgililer gibi yüzüme bakıyorlar. Kalemimden dökülecek güzel bir el yazısı, uzun bir gelinliğin duvağına işlenmiş nakışlar gibi süsleyecek beyaz kağıdı ve sonsuza dek birbirlerinin olacaklar.

Yeni yıl için yeni bir sayfa açmak kadar heyecanlı bir duygu sarıyor içimi. Bu göz kamaştırıcı beyazlığın üstüne ne yazsam gerçekleşecek gibi seviniyorum bir an.
„Merhaba dostum, ...“
Yine duraksıyorum. Yazdığım ilk iki kelimeye, çok uzun süredir görmediğim ve yüzünü hatırlamak için gözlerimi hafifçe kısarak incelediğim bir tanıdık gibi bakıyorum. Geriye doğru çekip bedenimi, kağıttan uzaklaşıyorum bir müddet. Bu benim yazım... Yazı Karakteri: Ben; punto: Ben; satır aralığı: Ben; yazı rengi: Ben…

Alışveriş listesi, kısa notlar ve doldurulması gereken resmî evrakların dışında kullanmaya pek gerek duymadığım el yazım, bana gerçekten “el” olmuş. Bilgisayar yazılımlarının, her türlü tercihi düşünerek sunduğu seçenekler öylesine cazip ki, kalbimin ve mantığımın süzgecinden geçerek parmaklarımın arasından “gerçeğe” dönüşen düncelerimin cazibesini tamamen unutmuşum. “B”lerin bombelerine, “K”lerin ince beline, “L”lerin keskin çizgilerine ve “S”lerin kıvraklığına ayrı ayrı ruhlar katan sihirli parmaklar, bilgisayar tuşlarına sabitlenmiş basmakalıp harflere dokununca tüm metinlerin sahibi aynı yazarmış izlenimini katıyor oysa.
Harflerin yalnızca, fikirlerin yazılı ifadesi için kullanılan semboller olduğuna inanmıyorum. Her harfin, 23 Nisan’larda yanyana sıralanarak görkemli figürler sergileyen çocuklar gibi uyumu vardır kağıt üzerinde. Okuyana, yazan kimsenin ruh hali hakkında analizler yapmasına yardım eden gizemli dizelerdir onlar. Endişeli mi yoksa mutlu muydu yazarken? Özel bir ilgi mi göstermişti harfleri yuvarlarken veya üstünkörü biraraya getirilmiş ABC’ ler mi tüm bunlar?

Yılbaşı ve bayram kucaklaşıyor. Sevdiklerim, ismimle çağrışan güzel bir gülümseme götürmeliler yanlarında 2006’dan... Yaldızlı kutudan çıkardığım renkli kartpostalları yanyana diziyorum. En yakın arkadaşım dağları sever; bu manzara kartpostalı onun olsun. Ailem, yaşadığım uzakları bilmek ister; şehrin en güzel mekanlarını kareleyen minik kart evimize gitsin. Beni içtenlikle merak eden bir öğretmenim var; çiçekli kartpostal da onun avucunu ısıtsın.

Seçtiğim kartpostalları, tamamen o anki duygularımın akışına uyarak hareket ettirdiğim kalemimle yazıyorum. Elektronik tebrik kartı almaya alışmış dostlarımın yüzünde oluşacak sevinç dolu şaşkınlığı düşünüyorum ve şaka yapmaya hazırlanan haylaz bir çocuğun heyecanını duyuyorum.

Yılbaşı ve bayram içimde kucaklaşıyor... Ve ben sevdiklerime sadece kendime özgü bir hediye veriyorum: El yazım...

29.11.2006


Senem ÖZKUL



2427










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)