Su gibiydi...
bilge sessizliğin üşüyen dipsizliğinde kırılan iki yıldızdır anımsanan...
k ı r ı k c a m ü s t ü yürümelerinden arta kalan... su gibiydi.
Üzgünüm, gölgesiz bir zifirdeyim…
Uzun siyah saçlarını savuran rüzgârın koynuna bıraktı bütün düşlerini. Böyle değildi önceleri. Gözleri böyle uzak, böyle tuzak değildi… üşütmez yakardı. Alıp başını giderdi uzak ülkelere, çocuk olurdu. Merhaba bulur, kül gecelerde ışık olurdu her cümlesi. Herkes giderken o gelirdi.
Nerede bitti kokuların nefesi. Elmas köpüklere tanık değil miydi kor yıllar. Böyle değildi…
Uzun zifir saçları boğazına dolanıyor, nefes alamıyordu. Geceden kirpiklerine dökülen yıldızlardan habersiz, dili canına sarılıyordu.
Umut, saydam titreşimleriyle açardı perdelerini. Çivilenirken dili, duvarlara resmederdi iki çiçek, bir böcek suretini. Deliren ayak seslerinden kulakları sağır, inerdi merdivenleri… nerede bitti. Gece tut ellerimi, bağını çöz gözlerimin. Merak eden yok her kıyısı kum, kabuk, kan uykularımı. Kanatma.
Gelir geçer, gelir geçer iz kapımdan. Gelir geçeriz uçurumdan… ey mavi, düş dokunduğun kapımdan. Nerede bittik ömrüm.
Mevsim gelir geçerken zifir saçlarından, yıldızlar kayar gözlerinden bir yaşamın. Usul biter akşamlar. Toprak ve su özlerken birbirini, kırık bir ayna tozlanır kapı arkasında. Bilmezler. Birikir yürümeler kırıkcam öykülerinde. Uyurken melekler böyle değildik.
düş olur su,
yola vurur kendini çığlık
bitti gider ömrün ışıksız uykusudur
yanmalar, mum ışığına kanmalar
ölüm sokul koynuma…
Sabahın ayazında bir balıkçının ağına uzun zifir saçlar takılır… birkaç yıldız göz kırpar arasında, balıklar…
www.azimeayazici.blogspot.com
|