ÇOCUK GÖZÜYLE BÜYÜMEK İSTER
Katran karası, korkulası karanlık!
Yine de yavaştan alışıyor gözler. Seçilmiyor kapının yeri.
Çıkışsızlarda, uğultulardayız.
Hangi ülkede, hangi unutmalarda, hangi zamandayız?
Anıların iyiliğindeyken, kötülükleri kimlere verdik?
Karanlıkta bir ışık hüzmesi! Zerreler dağılıyor. Gümüş
su sağıyoruz korkulu denizlerimizden. Deliceler suluyoruz başak
tarlalarında...
Sancısı tutuyor toprağın. İnliyor derinden. Kara(lı) kadınlar
yasa duruyorlar saygıyla. Bir dağdan hoyrat, bir kırsaldan bozlak
figanı yükseliyor; babalar büyümüyor çocuk gözlerde, anneler unutuyor
"a" harfini...
Namlunun ucuna öyle güller falan sürülmemiş. Yalan! Kurşunlar
parçalıyor düşleri. Canımdan içeri giriyor hiç çocukluğum. Ve içim kalabalık.
İçim koca bir ev. Odalarının sayısını ezber edemiyorum. Kapıları sevgiye,
bilgeliğe açılıyor habersiz. Korku yerini geleceğin telaşına bırakmış...
Çocuk koşuşturmaları yarınların uğultusunda; hepsinin dilleri lal,
şekerleri yok!
Ah sevgiye özensiz çocuklar!
Onlar büyürken ölülerini doğurdular geleceğe. Çocuk avuçlarında umar
sakladılar.
Yarın gece gökyüzüne yıldızları asacaklar.
Öbür gün?
Daha sonraki gün?
Güneş' te yıkanacaklar.
Ölümü çocuklar oynayamaz ki...
09. 09. 2009 büyükada
|