Prof.Dr.Serkan ODAMAN
HÜZÜNLÜ BİR YILBAŞI YAZISI
Yine Eylül geldi, yine serinlik baÅŸladı, yine ufaktan yaÄŸmur görmeye baÅŸladık, yine toprak mis gibi kokmaya baÅŸladı, yine benim için yeni yıl kutlaması zamanıdır. Bilmiyorum ama benim için 1 Ocak hiçbir zaman yılbaşı olmadı. Hep okulun ilk günüdür yeni bir senenin baÅŸlangıcı benim açımdan. İlk dönemlerde bu doÄŸaldı, çünkü “yılbaşında ÅŸu kadar içtim abi” sohbetleri benim için çok uzaklardaydı, ben Karşıyaka’daki Refik amcanın sahibi olduÄŸu KardeÅŸler Kırtasiye’deki kalem, silgi ve kitap defter kokusundaydım o dönemlerde, zaten sonraki yıllarda da hiç böyle bir içki yarışı muhabbetinin içinde olmadım. Yıllar ilerledikçe benim öğrenciliÄŸim bir türlü bitmedi. Ben, babası dilediÄŸi kadar okuyamadığı için çocuÄŸuna etki eden ve okuması için çırpınanlardanım. Babamın en büyük dileÄŸi hep benim çok okumam oldu, hatta bunun için, iyi sayılacak geliri olan iÅŸini bile benim devam ettirmemi hiç istemedi. Hatta bir gün bunu ima eden amcama bile “hayır, Serkan okuyacak, baÅŸka ihtimal yok” ÅŸeklinde çıkıştığını bile hatırlıyorum. Ben ise bu motivasyona hiç ihtiyacı olmayacak derecede kitapları arasında boÄŸulan bir çocuk ve gençtim. Ne bulursam okuyordum ama iÅŸin suyunu çıkardığımdan mıdır nedir, öğrencilikten hiç kurtulamadım. Yetmedi, akademisyen oldum ve iÅŸin sonunun olmayacağı o gün netleÅŸti. Belki bu yüzden midir nedir, öğrenciliÄŸim bitse dahi, hoca olarak yine fakültenin açılışını bekler oldum. Zira yeni yılın baÅŸlangıcı tam da o gündü.
İşte yine yeni yıl geldi çattı. HoÅŸ geldin yeni yıl, güle güle eski yıl demek ve yeni yılı bir bebekle, eski yılı da yaÅŸlı bir adamla tasvir etmek bana hiç çekici gelmedi, zira eski yılın vefat günleri aslında tam da Eylül’e denk geldi benim için ve ben böyle bir sevimsiz kaderi Eylül’e hiç yakıştırmadım. Çünkü Eylül yazın sonuydu, çünkü Eylül keyifli bir hüzündü. Çünkü Eylül Foça’da bir baÅŸka güzel.
Bu hafta sonu yaÄŸan yaÄŸmurda gece vakti yine evden çıkıp sahil boyunca yürüdüm ve ıslak yollarında yansıyan Foça’yı seyrettim. Ben galiba gerçekten aşığım buraya. YaÄŸmur sonrası keyfini çıkaran insanları gördüm belediyenin altında kahvede. Ben de katıldım onlara ve sadece seyrettim, hiç konuÅŸmadan seyrettim. Kokuyu hissetmeye çalıştım, İzmir’deki hayatımın yoÄŸunluÄŸunu ve bin tane çekilmez sıkıntısını bir kenara bıraktım, birkaç saat önce koÅŸuÅŸan ben’i fırlatıverdim denizin sularına ve hafifçe ürpererek seyrettim gelmeyen ve geçmeyenleri ve olmayıp bitmeyenleri.
Uyumak bir baÅŸka güzeldi bu defa Foça’da yaÄŸmurun sesini dinlerken. Geçen hafta ter içinde diktiÄŸim armut ve ÅŸeftali aÄŸacımın toprağının ıslandığını seyretmek bir cumartesi sabahı ve tüm çabama raÄŸmen kupkuru bahçe toprağımın can bulduÄŸunu. Sonra akÅŸam üstü tarifsiz “batan güneÅŸi” izlemek ve güneÅŸin bir baÅŸka burca geçtiÄŸi dakikalarda deniz kokusunu, balık kokusunu hissederken, teknelerin motor sesinde kaybolmak.
Prof.Dr.Serkan ODAMAN
"Prof.Dr.Serkan ODAMAN" bütün yazıları için tıklayın...
Yine Eylül geldi, yine serinlik baÅŸladı, yine ufaktan yaÄŸmur görmeye baÅŸladık, yine toprak mis gibi kokmaya baÅŸladı, yine benim için yeni yıl kutlaması zamanıdır. Bilmiyorum ama benim için 1 Ocak hiçbir zaman yılbaşı olmadı. Hep okulun ilk günüdür yeni bir senenin baÅŸlangıcı benim açımdan. İlk dönemlerde bu doÄŸaldı, çünkü “yılbaşında ÅŸu kadar içtim abi” sohbetleri benim için çok uzaklardaydı, ben Karşıyaka’daki Refik amcanın sahibi olduÄŸu KardeÅŸler Kırtasiye’deki kalem, silgi ve kitap defter kokusundaydım o dönemlerde, zaten sonraki yıllarda da hiç böyle bir içki yarışı muhabbetinin içinde olmadım. Yıllar ilerledikçe benim öğrenciliÄŸim bir türlü bitmedi. Ben, babası dilediÄŸi kadar okuyamadığı için çocuÄŸuna etki eden ve okuması için çırpınanlardanım. Babamın en büyük dileÄŸi hep benim çok okumam oldu, hatta bunun için, iyi sayılacak geliri olan iÅŸini bile benim devam ettirmemi hiç istemedi. Hatta bir gün bunu ima eden amcama bile “hayır, Serkan okuyacak, baÅŸka ihtimal yok” ÅŸeklinde çıkıştığını bile hatırlıyorum. Ben ise bu motivasyona hiç ihtiyacı olmayacak derecede kitapları arasında boÄŸulan bir çocuk ve gençtim. Ne bulursam okuyordum ama iÅŸin suyunu çıkardığımdan mıdır nedir, öğrencilikten hiç kurtulamadım. Yetmedi, akademisyen oldum ve iÅŸin sonunun olmayacağı o gün netleÅŸti. Belki bu yüzden midir nedir, öğrenciliÄŸim bitse dahi, hoca olarak yine fakültenin açılışını bekler oldum. Zira yeni yılın baÅŸlangıcı tam da o gündü.
İşte yine yeni yıl geldi çattı. HoÅŸ geldin yeni yıl, güle güle eski yıl demek ve yeni yılı bir bebekle, eski yılı da yaÅŸlı bir adamla tasvir etmek bana hiç çekici gelmedi, zira eski yılın vefat günleri aslında tam da Eylül’e denk geldi benim için ve ben böyle bir sevimsiz kaderi Eylül’e hiç yakıştırmadım. Çünkü Eylül yazın sonuydu, çünkü Eylül keyifli bir hüzündü. Çünkü Eylül Foça’da bir baÅŸka güzel.
Bu hafta sonu yaÄŸan yaÄŸmurda gece vakti yine evden çıkıp sahil boyunca yürüdüm ve ıslak yollarında yansıyan Foça’yı seyrettim. Ben galiba gerçekten aşığım buraya. YaÄŸmur sonrası keyfini çıkaran insanları gördüm belediyenin altında kahvede. Ben de katıldım onlara ve sadece seyrettim, hiç konuÅŸmadan seyrettim. Kokuyu hissetmeye çalıştım, İzmir’deki hayatımın yoÄŸunluÄŸunu ve bin tane çekilmez sıkıntısını bir kenara bıraktım, birkaç saat önce koÅŸuÅŸan ben’i fırlatıverdim denizin sularına ve hafifçe ürpererek seyrettim gelmeyen ve geçmeyenleri ve olmayıp bitmeyenleri.
Uyumak bir baÅŸka güzeldi bu defa Foça’da yaÄŸmurun sesini dinlerken. Geçen hafta ter içinde diktiÄŸim armut ve ÅŸeftali aÄŸacımın toprağının ıslandığını seyretmek bir cumartesi sabahı ve tüm çabama raÄŸmen kupkuru bahçe toprağımın can bulduÄŸunu. Sonra akÅŸam üstü tarifsiz “batan güneÅŸi” izlemek ve güneÅŸin bir baÅŸka burca geçtiÄŸi dakikalarda deniz kokusunu, balık kokusunu hissederken, teknelerin motor sesinde kaybolmak.
Prof.Dr.Serkan ODAMAN
"Prof.Dr.Serkan ODAMAN" bütün yazıları için tıklayın...
