Turunç’a AB vizesi…
Elinizi çabuk tutun. Çok kısa bir süre sonra AB vizesi olmadan giriş yapamazsınız. Çünkü İngilizler Didim’den sonra, önce Marmaris İçmeler’i ardından da Turunç’u artık ele geçirmiş. Onlarca ev ile arsanın yanında barlar, kafeteryalar artık onların. Doğal olarak gelen İngiliz turistler de o mekanları tercih ettiği için, bizimkilere kepenk indirmek düşmüş, İngilizler her türlü ticarete yatkın insanlar oldukları için pansiyonculuğa bile el atmışlar. Yıllar önce çekinerek geldikleri Turunç beldesinde, önce mülk sahibi olmuşlar. Ardından da bu mülklerini ülkelerindeki eşe ve dosta açmışlar. Bedava değil tabi. Yerleşik halkla ettiğimiz sohbetlerden bu rakamın on beş günlük süre için 500 sterlinden başladığını anlatıyorlar. Fena para değil!
Milliyet Gazetesinde çalıştığım yıllarda Turunç’a şöyle bir uğramıştım. O zamanlar Turunç denilince insanların aklına Emel Sayın Koyu geliyordu. Gel zaman git zaman bu koyun ardında devasa boyutlarda Turunç Otel yükselmiş. Emel Sayın’a ait olan binanın alt katında ES Restaurant levhası göze çarpıyor. Rengarenk neon ışıklarının süslediği, adına ayıp olmasın diye İngilizler tarafından kentin girişine Turunç fidanlarının dikildiği bu güzel beldeye gidince, gerçekten insanın yerleşesi ve buralarda kalası geliyor. Turunç ağaçları lüks ve havuzlu villalarla yer değiştirdiği için çevredeki çam ormanlarının yeşili ve masmavi deniziyle insana huzur veren bu tatil beldesinde yedi gün yedi gece geçirdik. Ayşe ile adım attığımız Turunç beldesinde dikkatimizi ilk olarak sessizlik çekti. Gün boyunca kent içinde araçlar cirit atmıyor. Ana caddeye araç girişi yasaklanmış ve buna herkes uyum sağlamış. Korna sesi duymak ise ne mümkün.
Turunç yeşiller içinde
Herkes gibi biz de tekne turuna katılıp koyların serin sularında kulaç salladık. Her turist gibi kazıklandık, bir fantaya dört lira, küçük biraya da beş lira ödedik. Teknede yemek yedik, suya ayrı para verdik. Yine de yılmadık ve keyif aldık. Hazır Turunç’a gelmişken; Datça ve Bozburun’a da uğradık. Bozburun’a ve Datça’ya ikinci gidişim. Yine yıllar önce Milliyet’te çalıştığım yıllarda. Bozburun’a SHP Genel Başkanı rahmetli Erdal İnönü ile birlikte bir bayram tatilinde gitmiştik. Korel Göymen’e ait restoranda yemek yemiş rakı içmiştik. O günden bu güne değişen sadece pıtrak gibi çıkan villalar olmuş. Dağlar taşlar yine boz, yine yeşil çok yetersiz. Çevrede biraz yeşillendirme çalışmaları yapılmış ama göze hitap etmiyor. Bozburun’da yüzüp serinlemek için bir plaj aradık, bulduk ama kanal çalışması yapıldığı için denizin içi çamur içinde ve çok bulanık. Burada denizin keyfini çıkarmak için tekne turlarına çıkmak gerekiyor.
Bozburun yollarında koylar birbirinden güzel
Gidiş gelişlerimiz sırasında yollarda o kadar çok tilkiyle karşılaştık ki, hayvanlar insanlara alışmış kedi köpek gibi bir oraya bir buraya geçip gidiyorlar araçların önünden. Bir sonraki gün Datça’ya kadar uzandık. Datça’nın yoları yenilenmiş, dar ve virajlı yolların yerini, rahat ve huzurlu bir yolculuğun yapıldığı yollar almış. Çevrede ne kadar boş alan varsa ağaçlandırılmış. Zaten yeşil olan bölge daha da yeşillenmiş. Sadece geçtiğimiz yıllarda yanan Bördübet Koyu’nun çirkinliği uzaktan göze çarpıyor. Datça’da fiyatlar Turunç’a göre daha keseye uygun. Ev yemeklerinin yapıldığı bir lokantada karnımızı iyice doyurduk, giderken yanımıza o bölgeye özgü damat tatlısından almayı ihmal etmedik, Yolda acıkınca damat tatlısını yiyerek kan şekerimizi normal sınırına çektik.
Datça genel görünüm
Tatilimizin önemli bir bölümünü Turunç’da geçirdik. İngilizler beldede kadın platformu oluşturmuşlar ve dar gelirli kız çocuklarını okutmaya başlamışlar. Şimdiden altı kız çocuğu platformun desteği sayesinde eğitimlerini sürdürüyor. Platform bununla da yetinmemiş sokak kedilerine de destek vermişler. Cadde üzerinde yardım severlerin ulaştırdığı her çeşit giysi, kitap, cd, terlik, ıvır zıvır ne varsa üç-beş liraya satılıyor. İki dükkandan biri kızlara, diğeri de kedilere yardım ulaştırıyor. Sokakta dolaşan kediler aldıkları yardımlar nedeniyle bayağı etli butlu olmuşlar. Turunç’ta fiyatlar çok yüksek. İyi ki Şok mağaza açılmış da fiyatları kırmış. Bize göre tüm bu olumsuzluklara karşın Turunç yaşanacak bir belde, eğer daha sonraki yıllarda yapılaşma nedeniyle bozulmaz ise. Düzenli yolları, iki katı geçmeyen yapıları yeşillendirme çalışmaları ile daha çok güzelleşecek. Ama o zamana kadar İngilizler hemen tüm arsa ve evlere sahip olduğu için Turunç’a AB vizesi ile girmek zorunda kalacağız gibi görünüyor.
Turunç Deresi
Yüksek dağların hemen önünde dar bir alana sıkışıp kalan Turunç beldesinin deniz ile buluşan kıyısı yaklaşık bir kilometre ve sahil mavi bayraklı. Birçok beldede yaşanan şezlong terörüne Turunç Belediyesi son vermiş. Sahil boyunca uzanan yüzlerce şezlong ve gölgelik için ödenen bedel sadece 3.5 TL. Bu para da belediye kasasına giriyor. Kıyı boyunca uzanan işletmeler dahil gelen müşteriler herkes aynı bedeli ödüyor. Kimse kimseyi rahatsız etmiyor. Kimse kimseye dönüp bakmıyor.
Mavi bayraklı Turunç plajı
Tatilimiz ucuza geldi, çünkü Ayşe’nin kız kardeşi Ülkü Turunç’ta ev tuttu ve kadın platformuna ait standlarda takı satıyor. Biz de onun evinde kaldık bir hafta boyunca. Şok mağazasından satın aldığımız yiyecekler ile idare ettik. Güzel bir tatildi ve fırsat buldukça Turunç’a geleceğim;eğer olanağım olursa emeklilikten sonraki yaşamımı burada sürdürmek isterim.
Turunç'dan tekneler Marmaris ve İçmeler'e sürekli yolcu taşıyor
Amos plajı
Bayır Köyü'ndeki 1880 yaşındaki dev çınar ağacı
Çınar'ın künyesi
Dalyan körfezine uzanan yolculuk
Datça plajı
Datça yarımadasında denize uzanan girintili çıkıntılı kıyılar
Datça'da yel değirmenleri
Derede yüzlerce balık var ama avlanmak kesinlikle yasak. Seyretmek ve yem atmak serbest
Dilek mağarası
Karşıda Marmaris
Kumlubük
Selimiye Köyü
Turunç ve adalar
isikteoman@gmail.com