ISSN 1308-8483
Sabahlara Karşı Çıkan Adam: Özden Alpdağ / Tarık Dursun K.
  Yayın Tarihi: 5.10.2009    


Sabahlara Karşı Çıkan Adam: Özden Alpdağ

Ben de sabahları erken uyanırım, ama onun kadar erken değil. Coşku ile anlatıyordu: ”Siz kör karanlık dersiniz, ama yanlış, elbette tam tamına bir aydınlık kol gezmez o saatlerde. Kasaba henüz derin uykularından uyanmamıştır. Ben hep söylerim, burası hoş ama sıradan bir kasabadır. Sabahları ayaklarına demir nal yerine otomobil lastiğinden papuççuklar çaktırdıkları sütçü beygirleriyle sütçüler dıgı dık dıgıdık, mahalleleri dolaşmazlar. Evet, doğru, devran değişmiştir çünkü.

O size kadar gelen ses, sessizliğin sesidir; özlediğiniz ise, şafakla beraber rüzgarsız ve çarşaf gibi denizden doğru çıkıp gelecek herhangi bir teknenin ardı sıra bırakacağı köpüklü sularla suya vuran patpatların beklentisidir, hepsi hepsi budur.

Sabahın ilk ışıklarına İngiliz Burnu’ndan dev bir siluetle birileri hoş geldine çıkar, elinde üç çatal asası olsa Tanrı Poseidon sanabilirsiniz. Uzun sakal ince seher yelinde tıpkı bir tanrıya ait saç ve sakalmışçasına kıpır kıpır yüzünü gölgelendirmiştir. Sessiz çığlıklarla Siren Kayalıkları’nın oradan “doğ güneşim, doğ!” diye bağırır. Sesini yalnız sabah kuşları duyar ve hepsi bağrışıp çığrışarak ona uyup güneşi doğdururlar. Ve sonra güneş doğar ve kuşlar susar. Arada bir, yalnız kalmış bir kumrunun dem çekişini duyarsınız..

Onun güneşi eski zaman törenleriyle her sabah doğurttuğu doğrudur, saatlerce yüzdüğü de. Göz açıp kapayıncaya dek Eski Foça’dan Yeni Foça’yı yayan (sözü açıldığında da “şöyle bir yürüyüş olsun demiştim be çocuk!” der.) Bir saat bilmem kaç dakikada aldığı da doğrudur, adı ağzından “hanım”sız düşmeyen eşi Nazan da onun adını bugüne bugün “bey”siz kullanmamışlığı da.. (Hadi Özden bey aşağı, hadi Nazan hanım yukarı) gibi.

Her zaman gazetecidir, önce gazeteciydi ve baktığını görüyordu ondan. DP”yi, Celal Bayar’ı, Menderes’i, 27 Mayıs’ı, 22 Şubatı, Türkeş’leri, Gürsel’leri, Menderes’leri (“Çocuk hatırlıyor musun, Menderes ne kadar uzun süre ipte kalmış, canını ne kadar zor teslim etmişti?”) Sonra Gürcan’lar, Aydemir’ler, Yaşa varollar, sivil mivil el eleler, Kıbrıs Türktür Türk kalacaktırlar, sonra “netekim”ler, üçler, beşler, 14”ler ve falanlar filanlar, solcular sağcılar, eski tüfekler… Koşun, koşun, hayat zaten bir koşudur. (Çocuk, al sevdiğin kadınını yanına, ben de Nazan hanımı alayım, varalım cennetin kapısına, duralım, ya alırlar ya alırlar. Sorgu sual edildiğinde de ben dünyadaki bütün kadınları sevdim, Özden Alpdağ ağabeyim de. Ona göre ne ise cezamız kessin, bırak! Olmadıysa olmadı, ne yapalım, Nazan Hanım sağolsun, senin gülbeşeker yüzlü kadının da. Gökyüzünde başka cennet mi yok çocuk? Tamam mı? Tamam!

…ve efendim hepimiz kendi başımıza bela kesilmişiz. Koşun koşabildiğiniz kadar, hadi koşun! (Çocuk, lafımı dinle hayat bir koşudur, demiyor muyduk? Vakit tamamdır.)


Tarık Dursun K.



1718










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)