Tülin DURSUN
AÅžKLAR DA KANDIRIR
Yüksek lisansımı bitirdikten sonra bulduğum bu iş para sıkıntımızı biraz olsun azaltmıştı. Kocam bana öylesine destek olmuştu ki; bu ikimiz arasındaki aşka saygıyı büyüterek katmıştı. Her sabah onun sıcacık kollarında uyanmak, hazırladığım sıcak ekmekleri burnuna doğru tutarak onu kahvaltıya çağırmak, gülüşerek ve öpüşerek evden ayrılmak, akşam eve mutlulukla dönmek, heyecan duymak çok güzeldi.
Son zamanlarda iÅŸim oldukça yoÄŸunlaÅŸmıştı. Bu günler arkadaÅŸlar arasında yardımlaÅŸma artıyordu. Bölüm ÅŸefimiz son derece anlayışlı ve deneyimli biri olarak bizlere fazla yorulmadan her iÅŸin üstesinden gelmeyi öğretiyordu. Bazı akÅŸamlar eve geç gidiyorduk ama bu hiç birimiz için sorun olmuyordu. İş yerimizde çalışanlar hemen hepimiz aynı yaÅŸlardaydık. İş bitiminde her birimizin sevgilisi, kocası veya niÅŸanlısı geliyordu. Artık bir aile gibiydik. Beraber sinemaya, tiyatroya veya bir gece kulübüne gittiÄŸimiz de oluyordu. Engin akÅŸamları eve geldiÄŸinde eskisi kadar yorgun olmadığından; salatayı yapmama, masayı hazırlamama yardım ediyordu. O kadar mutluyduk ki; annemin “ Yeter artık! İkinizin de çocuk istediÄŸinizi biliyoruz. Dünürümün ve benim kucağıma torun verin bakalım.” Demesi ikimizi kıkırdatmaya yetiyordu. Aslında ikimiz böyle çok mutluyduk. Daha çocuk yapmaya zamanımız vardı.
Çalıştığım yerde çocuğu olmayan yalnızca üç çifttik.
O sabah erkenden uyandım. Engin daha yataktaydı. Bölüm şefimize söz verdiğim evrakları bu gün teslim etmeliydim. İyi hazırlandığımı düşünüyordum. Vereceğim bilgilendirme şirket ortaklarının da dinleyeceğini umuyordum. Bu gelecekte bana şef yardımcılığını getirebilirdi.
Dosyayı özenle çantama yerleştirdim. Hazırladığım diaları kutuya koyarken heyecanımı da yenmeye çalışıyordum. İlk kez bir toplantıyı yönetecektim.
“ Engin’ciÄŸim ben çıkıyorum!”
“ Tamam, gülüm, ben de az sonra kalkacağım.”
“ Aman hayatım geç kalma! Senin patronu biliyorsun.” Engin’in patronu benimkiler gibi deÄŸildi. HoÅŸgörüden uzak, asla ödün vermeyen tiplerdi. En ufak detaylarda bile gözlerini kapatırlar ve dinlemezlerdi. Gözleri kapandığında da etrafta yalnızca onların sesi duyulurdu. Zavallı Engin! Hep bir gün iÅŸten atılma korkusuyla yaÅŸardı. Aslında benim bölüm ÅŸefim ona bizim ÅŸirkete geçsin diye baskı yapıp duruyordu. Belki de daha iyi olurdu.
Bölüm şefimiz Kaan Bey; otuz sekiz yaşlarında, oldukça okuyan, her soruya ve soruna anında yanıt veren, yakışıklı bir adamdı. İlk evliliğinde aradığı mutluluğu bulamamış ve biraz da korkmuş olacak ki; evlenmeyi hiç düşünmüyordu. Ofiste çalışan bekâr kızların yüreğini oynatıyordu. Onun gözü iş yerindekilere değil de, dışarıdan geleceklerdeydi.
Toplantı bittiÄŸinde Kaan Bey’in gülen gözleriyle karşı karşıya geldim. Anladığım kadarıyla bu iÅŸi de baÅŸarmıştım.
Eve erken döndüğümde Engin evdeydi. Perişan bir hâlde karşıladı beni. Mutlaka bir nedeni vardı.
“ HoÅŸ geldin tatlım!”
“ Erkencisin Engin?”
“ Çıkışımı verdiler Gülden!”
O an ne diyeceğimi bilemeden, yanına gidip yanağını okşamakla yetindim.
“ Canın saÄŸ olsun bir tanem! Biraz dinlenirsin, sonra da iÅŸ bakarız.”
Üzülmesini istemiyordum ama canım çok sıkılmıştı. Buna bir çözüm üretebileceÄŸimi sanmıyordum. Engin iÅŸ konusunda seçici davrandığından aracı olmaktan korkuyordum. Ne olursa olsun, yarın Kaan Bey’le konuÅŸmalıydım.
…………………….
Engin bizim ÅŸirkette iÅŸe baÅŸladığından beri daha az görüşür olduk. O pazarlama ÅŸefliÄŸine getirildiÄŸinden dolayı genelde dışarı iÅŸlere gitmek zorundaydı. Pek ÅŸikâyetçi deÄŸildi ama yorgunluÄŸunu hissediyordum. Kaan Bey Engin’in çalışmasından oldukça memnun olduÄŸunu sıkça vurgularken; içimde belirsiz bir kıskançlık duymaya baÅŸlamıştım.
Bu hafta seminer baÅŸkanı ben seçildim. Antalya’daki oturumu ben yöneteceÄŸim. Engin beni destekliyor. Benimle gurur duyuyor. Bunu hissediyorum.
Hava limanına giderken trafiÄŸi hiç düşünmedim. Antalya uçağında zor yer buldum. Arabamı park yerine bırakırken, son bir kez dosyalarımı kontrol ettim. Her ÅŸey yanımdaydı. Bir aksilik çıkacak endiÅŸesi yaÅŸamanın tam sırasıydı. Yadsımıyorum. Heyecanlıyım. Allah’tan uçak yoÄŸun kar ve sisten dolayı kırk dakikaya yakın bir zaman gecikmeli. İkinci anonsun sonunda İstanbul kalkışlı tüm uçuÅŸlar iptal edildi. Yine panik içindeyim. Yarına kadar düzelir umuduyla arabama gidiyorum. Kararsızlık içinde yola çıkıyorum. Önce ofise mi gitmeliyim, yoksa eve mi? Yanımda ufak bir valiz var. İçindekileri askıya asmam gerekiyor.
Kapıyı açmak için anahtarlarımı çıkarıyorum. Ne olursa olsun insanın evi gibi yok. Mantomu çıkarıp, yatak odasına valizi götürüyorum.
İki çift şaşkın ve öfkeli göz üzerimde.
“ Ne iÅŸin var senin burada?”
“ Åžeyy! Ben. Uçak.”
Konuşamıyorum. Boğazım yumruklaşıyor. İstemeden akıtıyorum gözyaşlarımı. Kaçarak uzaklaşıyorum evden.
Aradan üç yıl gibi bir zaman geçti. Ne mi yaptım? Eski kocamın benim yatağımda beni, genel müdürümle aldattığından beri tüm insanlara güvenimi yitirdim. İnsanlarla tanışırken, onlara kuÅŸkuyla ve “ acaba” larla yaklaÅŸtım. İçimde onlara karşı önceleri duyduÄŸum nefretin yerini acıma aldı. Uzun bir tedavinin arkasından sonra ise her ÅŸeyi kabullendim. Åžimdilerde özgür olmanın mutluluÄŸu ile yeni aÅŸklar peÅŸinde koÅŸuyorum.
Sahi! Size söylemeyi unuttum. İki erkek köpek besliyorum minicik bahçemde. Bendeki de ne ÅŸans ama köpeklerimde eÅŸcinsel çıktı…
Tülin DURSUN
"Tülin DURSUN" bütün yazıları için tıklayın...
Yüksek lisansımı bitirdikten sonra bulduğum bu iş para sıkıntımızı biraz olsun azaltmıştı. Kocam bana öylesine destek olmuştu ki; bu ikimiz arasındaki aşka saygıyı büyüterek katmıştı. Her sabah onun sıcacık kollarında uyanmak, hazırladığım sıcak ekmekleri burnuna doğru tutarak onu kahvaltıya çağırmak, gülüşerek ve öpüşerek evden ayrılmak, akşam eve mutlulukla dönmek, heyecan duymak çok güzeldi.
Son zamanlarda iÅŸim oldukça yoÄŸunlaÅŸmıştı. Bu günler arkadaÅŸlar arasında yardımlaÅŸma artıyordu. Bölüm ÅŸefimiz son derece anlayışlı ve deneyimli biri olarak bizlere fazla yorulmadan her iÅŸin üstesinden gelmeyi öğretiyordu. Bazı akÅŸamlar eve geç gidiyorduk ama bu hiç birimiz için sorun olmuyordu. İş yerimizde çalışanlar hemen hepimiz aynı yaÅŸlardaydık. İş bitiminde her birimizin sevgilisi, kocası veya niÅŸanlısı geliyordu. Artık bir aile gibiydik. Beraber sinemaya, tiyatroya veya bir gece kulübüne gittiÄŸimiz de oluyordu. Engin akÅŸamları eve geldiÄŸinde eskisi kadar yorgun olmadığından; salatayı yapmama, masayı hazırlamama yardım ediyordu. O kadar mutluyduk ki; annemin “ Yeter artık! İkinizin de çocuk istediÄŸinizi biliyoruz. Dünürümün ve benim kucağıma torun verin bakalım.” Demesi ikimizi kıkırdatmaya yetiyordu. Aslında ikimiz böyle çok mutluyduk. Daha çocuk yapmaya zamanımız vardı.
Çalıştığım yerde çocuğu olmayan yalnızca üç çifttik.
O sabah erkenden uyandım. Engin daha yataktaydı. Bölüm şefimize söz verdiğim evrakları bu gün teslim etmeliydim. İyi hazırlandığımı düşünüyordum. Vereceğim bilgilendirme şirket ortaklarının da dinleyeceğini umuyordum. Bu gelecekte bana şef yardımcılığını getirebilirdi.
Dosyayı özenle çantama yerleştirdim. Hazırladığım diaları kutuya koyarken heyecanımı da yenmeye çalışıyordum. İlk kez bir toplantıyı yönetecektim.
“ Engin’ciÄŸim ben çıkıyorum!”
“ Tamam, gülüm, ben de az sonra kalkacağım.”
“ Aman hayatım geç kalma! Senin patronu biliyorsun.” Engin’in patronu benimkiler gibi deÄŸildi. HoÅŸgörüden uzak, asla ödün vermeyen tiplerdi. En ufak detaylarda bile gözlerini kapatırlar ve dinlemezlerdi. Gözleri kapandığında da etrafta yalnızca onların sesi duyulurdu. Zavallı Engin! Hep bir gün iÅŸten atılma korkusuyla yaÅŸardı. Aslında benim bölüm ÅŸefim ona bizim ÅŸirkete geçsin diye baskı yapıp duruyordu. Belki de daha iyi olurdu.
Bölüm şefimiz Kaan Bey; otuz sekiz yaşlarında, oldukça okuyan, her soruya ve soruna anında yanıt veren, yakışıklı bir adamdı. İlk evliliğinde aradığı mutluluğu bulamamış ve biraz da korkmuş olacak ki; evlenmeyi hiç düşünmüyordu. Ofiste çalışan bekâr kızların yüreğini oynatıyordu. Onun gözü iş yerindekilere değil de, dışarıdan geleceklerdeydi.
Toplantı bittiÄŸinde Kaan Bey’in gülen gözleriyle karşı karşıya geldim. Anladığım kadarıyla bu iÅŸi de baÅŸarmıştım.
Eve erken döndüğümde Engin evdeydi. Perişan bir hâlde karşıladı beni. Mutlaka bir nedeni vardı.
“ HoÅŸ geldin tatlım!”
“ Erkencisin Engin?”
“ Çıkışımı verdiler Gülden!”
O an ne diyeceğimi bilemeden, yanına gidip yanağını okşamakla yetindim.
“ Canın saÄŸ olsun bir tanem! Biraz dinlenirsin, sonra da iÅŸ bakarız.”
Üzülmesini istemiyordum ama canım çok sıkılmıştı. Buna bir çözüm üretebileceÄŸimi sanmıyordum. Engin iÅŸ konusunda seçici davrandığından aracı olmaktan korkuyordum. Ne olursa olsun, yarın Kaan Bey’le konuÅŸmalıydım.
…………………….
Engin bizim ÅŸirkette iÅŸe baÅŸladığından beri daha az görüşür olduk. O pazarlama ÅŸefliÄŸine getirildiÄŸinden dolayı genelde dışarı iÅŸlere gitmek zorundaydı. Pek ÅŸikâyetçi deÄŸildi ama yorgunluÄŸunu hissediyordum. Kaan Bey Engin’in çalışmasından oldukça memnun olduÄŸunu sıkça vurgularken; içimde belirsiz bir kıskançlık duymaya baÅŸlamıştım.
Bu hafta seminer baÅŸkanı ben seçildim. Antalya’daki oturumu ben yöneteceÄŸim. Engin beni destekliyor. Benimle gurur duyuyor. Bunu hissediyorum.
Hava limanına giderken trafiÄŸi hiç düşünmedim. Antalya uçağında zor yer buldum. Arabamı park yerine bırakırken, son bir kez dosyalarımı kontrol ettim. Her ÅŸey yanımdaydı. Bir aksilik çıkacak endiÅŸesi yaÅŸamanın tam sırasıydı. Yadsımıyorum. Heyecanlıyım. Allah’tan uçak yoÄŸun kar ve sisten dolayı kırk dakikaya yakın bir zaman gecikmeli. İkinci anonsun sonunda İstanbul kalkışlı tüm uçuÅŸlar iptal edildi. Yine panik içindeyim. Yarına kadar düzelir umuduyla arabama gidiyorum. Kararsızlık içinde yola çıkıyorum. Önce ofise mi gitmeliyim, yoksa eve mi? Yanımda ufak bir valiz var. İçindekileri askıya asmam gerekiyor.
Kapıyı açmak için anahtarlarımı çıkarıyorum. Ne olursa olsun insanın evi gibi yok. Mantomu çıkarıp, yatak odasına valizi götürüyorum.
İki çift şaşkın ve öfkeli göz üzerimde.
“ Ne iÅŸin var senin burada?”
“ Åžeyy! Ben. Uçak.”
Konuşamıyorum. Boğazım yumruklaşıyor. İstemeden akıtıyorum gözyaşlarımı. Kaçarak uzaklaşıyorum evden.
Aradan üç yıl gibi bir zaman geçti. Ne mi yaptım? Eski kocamın benim yatağımda beni, genel müdürümle aldattığından beri tüm insanlara güvenimi yitirdim. İnsanlarla tanışırken, onlara kuÅŸkuyla ve “ acaba” larla yaklaÅŸtım. İçimde onlara karşı önceleri duyduÄŸum nefretin yerini acıma aldı. Uzun bir tedavinin arkasından sonra ise her ÅŸeyi kabullendim. Åžimdilerde özgür olmanın mutluluÄŸu ile yeni aÅŸklar peÅŸinde koÅŸuyorum.
Sahi! Size söylemeyi unuttum. İki erkek köpek besliyorum minicik bahçemde. Bendeki de ne ÅŸans ama köpeklerimde eÅŸcinsel çıktı…
Tülin DURSUN
"Tülin DURSUN" bütün yazıları için tıklayın...
