Senem ÖZKUL
Yeşim Kolyeli Balkan Güzeli Saraybosna...
Yaralarına ve acılarına raÄŸmen, tüm endamıyla dimdik duran yeÅŸim kolyeli maÄŸrur bir Balkan güzelidir Saraybosna. YeÅŸil görmüşsünüzdür görmesine de, Avrupa’nın ortasında böylesine insan eli deÄŸmemiÅŸ bir yeÅŸile bakmamıştır gözleriniz. İçinden akan ırmakları bir ÅŸal gibi boynuna dolayan ÅŸehir, uÄŸrunda savaÅŸ verilmeye deÄŸecek kadar güzelmiÅŸ dedirtir insana...
Bu kadar cezbedici sözlerin hakkını verecek gözlemler yapma fırsatı buldum Saraybosna’da. 19 Mayıs tatiline rastlayan gezimiz sırasında Türkiye’den gelen pek çok turist sayesinde kendimi ülkemde gibi hissettim. Ancak bu hissin bir baÅŸka nedeni daha vardı: Bosna halkının misafirperverliÄŸi. Türkçe selamlamalarıyla, cana yakınlıkları ve Türkiye’ye olan sevgileriyle kendinizi evinizde gibi hissettiriyorlar size. Ziyaret edilen ÅŸehirlerden pek çok ÅŸey aklınızda kalır ama ya gönlünüzde kalanlar... Türk vatandaÅŸlarına vize uygulamayan ve oldukça uygun fiyatlara gezebileceÄŸiniz Saraybosna’yı bu yazımda anlatmayı oranın güzel insanlarına bir gönül borcu biliyorum...

Vrelo Bosne Milli Parkı
Nasılmış eskiden?: Milijaka nehrinin oluÅŸturduÄŸu vadiye kurulan ÅŸehir, 1463’te Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmiÅŸtir. Bu coÄŸrafi yapısından dolayı Osmanlılar kente „Saray ovası“ ismini verdikleri için bugün pek çok dilde ÅŸehrin adı „Sarayova“ olarak geçmektedir. Burası Türklerin Avrupa’da kurduÄŸu en büyük kent olarak bilinmektedir. Saraybosna, 1878’de Avusturya-Macaristan İmparatorluÄŸu‘na ve ardından 1918’de Sırbistan yönetimine baÄŸlanmıştır. Birinci Dünya savaşının sonunda kurulan Yugoslavya devletinin baÅŸkanı Tito ölüp Sovyetler BirliÄŸi parçalanınca, Slovenya, Hırvatistan, Makedonya ve Bosna Hersek bağımsızlıklarını ilan etmiÅŸlerdir. Bu esnada Bosnalı Sırplar, Bosna Hersek’ten ayrıldıklarını duyurup daha fazla toprak edinebilmek için Bosnalı Müslümanlara karşı etnik temizliÄŸe baÅŸlamışlardır. 1992’den 1995’e kadar süren bu kanlı savaÅŸ sırasında 20. yüzyılın en vahÅŸi soykırımı yaÅŸanmıştır.

Bosna Sokakları
Nerede kalalım?: Saraybosna‘nın merkezinde pek çok pansiyon bulunmakta. Aileler tarafından iÅŸletilmesi, merkezi ve ekonomik oluÅŸundan dolayı, konaklama imkanı ve kahvaltı sunan evler (Bed&Breakfast) daha çok tercih ediliyor. Bu tür yerlerden bir tanesi de bizim kaldığımız Kandilj Pansiyon. Åžehrin hemen merkezindeki ünlü Latin Köprüsü’ne yakın Kandilj Pansiyon* temiz ve huzurlu bir aile iÅŸletmesi olduÄŸu için tavsiye edilebilinir.

Sebil ve Başçarşı (Güvercin Meydanı)
Nasıl gezelim?: Saraybosna Havalimanı‘ndan ÅŸehir merkezine ulaşım, en uygun ticari taksilerle mümkün. Havalimanının merkeze yakın olmasından dolayı (12km) yolculuk ücreti yaklaşık 15-20 KM (Bosna Hersek para birimi) arasında tutuyor. Biraz sonra bahsedeceÄŸim gezilecek yerlerin pek çoÄŸu ÅŸehir merkezinde yürüyüş mesafesinde bulunuyor. Nostalji yaÅŸamak ve ÅŸehri bir de toplu taşıma aracıyla görmek isteyenler için en güzeli, savaÅŸ öncesinde de kullanılan tramvay veya troleybüse binip tur atmaktır. Civar ÅŸehirlere, örneÄŸin Mostar’a gitmek için en isabetli seçim ise araba kiralamak olacaktır. Ancak savaÅŸ sonrası tam anlamıyla onarılmamış ve daÄŸlık bir ülke olmasından dolayı oldukça virajlı yollarda dikkatli olmak gerekiyor.
Nereleri gezelim?:

Başçarşı
* Başçarşı (Bascarsija): Osmanlı mimarisine en Sadik köşe, bu ünlü çarşıdır. Yapımına 1462’de baÅŸlanan Başçarşı ancak 16.yy’ın sonunda tamamlanabilmiÅŸtir. Buradaki Güvercin Meydanı‘nda bulunan sebil (Sebilj) Çek mimar Alexander Vitek tarafından inÅŸa edilmiÅŸtir. Bugün Saraybosna’nın sembolü olarak bilinen sebil, eskiden İstanbul’dan Venedik’e yol alan tüccarların atlarına su içirebilmesi için yapılmış.

Sebil ve Başçarşı (Güvercin Meydanı)
* Brusa Bezistan: 1551’de Kanuni Sultan Süleyman’ın veziri Rüstem PaÅŸa tarafından kurulan Brusa Bezistan, zamanında ipek ve küçük ev eÅŸyalarının satıldığı bir pazar olarak kullanılmış. Aynı zamanda tüccarlar için kervansaray görevi yapmış olan tarihi binanın içinde, günümüzde ise pek çok hediyelik eÅŸya dükkanı bulunmaktadır.

Gazi Hüvrev Begova Camii ve Saat Kulesi
* Gazi Hüsrev Begova Camii: Saraybosna’nın en önemli ibadethanelerinden biri olarak görülen camii, 1531’de ÅŸehre daha pek çok eserler armaÄŸan etmiÅŸ Bosna sancak beyi Gazi Hüsrev Bey tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.

Latin Köprüsü
* Latin Köprüsü (Latinska Cuprija): Okul zamanında tarih kitaplarında okuduÄŸumuz ÅŸu olayı hatırlayanlarınız olacaktır elbet: “I. Dünya Savaşı, bir Sırp milliyetçisinin Avusturya-Macaristan kralı Ferdinand ve eÅŸi Sofia’yı 28 Haziran 1914’te öldürmesiyle baÅŸlamıştır.” 16. Yüzyıldan kalma olan bu köprünün ünü, bu tarihi suikasta tanıklık etmesinden kaynaklanır.

Alifakovaç’tan Saraybosna’ya Bakış
* Alifakovac: Saraybosna’nın en eski ve bakımlı Müslüman mezarlığıdır. Zamanında ÅŸehri ziyarete gelip vefat eden misafirler de bu mezarlığa defnedildiÄŸi için ikinci ismi Musafir’dir. Burayı görünür kılan birinci neden ünlü lider Aliya Izzetbegovic’in anıt mezarının bulunmasıdır. İkinci neden ise, mezarlığın bulunduÄŸu tepenin üst tarafında ÅŸehre panaromik bakış yapıp harika fotoÄŸraflar çekeceÄŸiniz bir zirve bulunmasıdır.

Gradska Trznica

Markale
* Markale ve Gradska Trznica: Saraybosna‘da en tanınmış halk pazarı Markale’dir. Her gün taze sebze, meyve ve çiçek satılan bu güzel pazar ne yazık ki savaşın en kanlı günlerinden olan bir katliama tanıklık etmiÅŸtir. Pazar yerinin arka duvarındaki anıt, 5 Åžubat 1994 tarihindeki bu katliamda hayatını kaybeden 67 ve yaralanan 200 Bosnalının anısına ithaf edilmiÅŸtir. Markale’nin hemen karşısında giriÅŸ kapısı bulunan Gradska Trznica, yörenin geleneksel et ve süt ürünlerinin satıldığı kapalı çarşıdır.

Umut Tüneli girişindeki Müze
* Umut Tüneli: Saraybosna Havalimanı’ndaki pistin hemen altına 28 Mart-30 Temmuz 1992 tarihleri arasında gizlice kazılan 800 metre uzunluÄŸundaki tünel, modern tarihin en uzunu sayılan dört yıllık kuÅŸatma (1992-1996) boyunca ÅŸehrin dış dünyayla tek baÄŸlantısı olmuÅŸ. SavaÅŸ boyunca her türlü gıda ve su ihtiyacı 1,5-2 metre yüksekliÄŸindeki bu tünelden, metal el arabalarıyla Saraybosna‘ya taşınmış. Bu taşıma iÅŸlemi iyi hava koÅŸullarında 45 dakika civarında sürüyormuÅŸ. Bugün sadece 20 metresi ziyarete açık olan tünelin giriÅŸ noktası olan müstakil ev de müze haline getirilmiÅŸ. Bu evi, tünelin gizlice kazılabilmesi için tahsis eden Kolar ailesinin en yaÅŸlı üyesi olan nine hala orada yaÅŸamakta ve tarihe tanıklık etmiÅŸ ulu bir çınar gibi ziyaretçilere eÅŸlik etmektedir. Savaşın en acı ve bir o kadar da umut dolu yönüne ışık tutan bu müzeye ulaşımın çok zor olması gözlerden kaçmıyor. Toplu taşıma araçlarının gitmediÄŸi müzeyi, yol iÅŸaretleri olmadığı için kendi aracınızla da bulmanız hayli zaman alacaktır. Åžehre uzak olmadığı için en iyi seçenek taksi ile gitmektir.

Vrelo Bosne Milli Parkı
* Vrelo Bosne: Çınar aÄŸaçları, tahta köprüler ve ÅŸelalelerle kaplı bu milli park, geziniz sırasında tabiatla iç içe kalarak yorgunluk molası vermek için ideal bir mekandır. Parkın 3 km uzunluÄŸundaki 3 farklı yürüyüş parkuru Romalılar zamanından termal sularıyla ünlü olan Ilıca’ya (Ilizdja) varır. Faytonla da gezilebilen parkın içinde yeme ve içme molası için tesisler de mevcuttur.

Savaşın Çirkin Yüzü
* Eski Belediye Binası (Vijecnica): Saraybosna’nın sembollerinden olan bu bina 1896’da yapılmış ve İkinci Dünya Savaşı‘nın sonuna kadar ÅŸehir yöneticilerinin merkezi olarak kullanılmış. SavaÅŸtan sonra milli kütüphane olarak kullanılmaya baÅŸlanan bina 1992’deki bombardımanlar sırasında ağır hasar almıştır ve içindeki deÄŸerli kitapların yüzde doksanına yakını yok edilmiÅŸtir. Binanın savaÅŸtan kalan yaraları, hala devam etmekte olan restorasyonla iyileÅŸtirilmeye çalışılıyor.

Svrzo Evi, Salon
* Svrzo Evi (Svrzo Kuca): 18. Yüzyılda inşa edilen Osmanlı konağı türünün en güzel örneklerinden biridir. Odalarında zamanın Osmanlı yaşam tarzını en iyi şekilde temsil edilen ev günümüze kadar korunmuştur.

Mostar Köprüsü
* Mostar: Saraybosna’ya kadar gelmiÅŸken iki buçuk saat seyahat mesafesindeki Mostar ÅŸehrini ziyaret etmeden dönmeyin. Åžehrin ismini aldığı Mostar köprüsü, 1565’te mimar Hayrettin tarafından Neretva nehri üstüne inÅŸa edilmiÅŸtir. Adını Bosnakça’da köprü bekçisi anlamına gelen mostari’den alan Mostar‘da, köprünün tarihini anlatan bir fotoÄŸraf galerisi ve Türkiye Cumhuriyeti KonsolosluÄŸu bulunmaktadır.

Bosna Sokakları
* Sokaklar ve evler: Her ÅŸehirde gününün belirli bölümünü, sokakları bir hedef koymaksızın arşınlamaya ayırmak gerekir. Bunu lütfen Saraybosna‘da biraz daha uzun yapabilmek için kendinize zaman ayırın. Osmanlı devletini, komünizmi ve sonrasında acı dolu bir savaşı baÄŸrında hissetmiÅŸ bir ÅŸehir, gülümseyen yüzüyle içine çekecek sizi. SavaÅŸ sırasında ÅŸarapnel parçaları ve kurÅŸun izleriyle elek haline gelmiÅŸ evlerin duvarlarındaki oyuklardan fışkıran çiçekleri göreceksiniz. Kafanızı kaldırıp daÄŸlara çevirdiÄŸinizde, henüz az önce kar yaÄŸmışçasına yamaçlarda koyun koyuna yatan binlerce 92-95 tarihli beyaz mezara karşın kardeşçe yükselen camii ve kiliselere inanamayacaksınız. Bir çan sesi bir de ezan duyacaksınız; sinagogların önünden geçeceksiniz. Bu özelliÄŸinden dolayı Saraybosna’ya Avrupa’nın Kudüs’ü ünvanı takıldığını duyacaksınız insanlardan. Bu kadar çeÅŸitliliÄŸi arasında sizi oralıymış gibi hissettirecek baÅŸka bir ayrıntı ise Osmanlıca’dan kalma sokak isimleri olacak (örneÄŸin Alipasina (Ali PaÅŸa), Mehmeda (Mehmet AÄŸa), Kovacı).

Kilise, Camii ve Osmanl Mezar Taşları
Gecenin karanlığı çöktüğünde insanların akın ettiği Ferhadija caddesi İstiklal caddesini aratmayacak renkliliğe bürünüyor. Lüks mağazalar ve birbirinden güzel eğlence merkezleri geç saatlere kadar açık. İnsanların bakımı ve modern giyimi gözleri dolduruyor.

Cevabdzinice
Neyi nerede yiyelim?: Bosna’nın ünlü Cevabdzinice’sinden mutlaka tatmalısınız. İnegöl köfteye çok benzeyen bu yemek, pide ve bol soÄŸanla servis yapılıyor. Özen gösterenler için ince bir ayrıntı: Bosna’da yemeklerde domuz eti kullanılmıyor; bu nedenle gönül rahatlığı ile et yemek mümkün. Genellikle, Cevabdzinice’nin yanına yoÄŸurt diye isimlendirilen ayran ile kefir arası bir içecek ısmarlanıyor. Bunu yiyebileceÄŸiniz en güzel mekanlardan biri Başçarşı içindeki Zeljo ve Galatasaraylı eski futbolcu Tarik Hodzic’in yeridir.

Bosna Sahan ve YoÄŸurt
Bosna’nın diÄŸer bir lezzet durağı ise börekçileridir (Buregdzinice). Zevkler ve renkler tartışma dışı bırakılmakla beraber, ünlü BoÅŸnak böreklerinin en sevilen türü patatesli olanıdır. TaÅŸ fırınlarda yapılan bu börekleri yemek için Başçarşı’daki sebilin hemen yakınındaki Bosna Börekçisi’ni tavsiye edebilirim.

Boşnak Böreği
Bosna’nın mutfağı Osmanlı’ninkine çok benzediÄŸi için sunulan yemeklerin pek çoÄŸu tanıdık geliyor. Örnek verecek olursak: Burek, Kadun butici, Bamija, Sis Kebap ve Pastrmka. En ünlülerinden biri Bosna Sahan denilen ve gerçekten bakır sahanda ikram edilen dolma çeÅŸitleridir. DiÄŸer geleneksel yemekleri tatmak için ÅŸehir içindeki Pod Lipom, Aeroplan ve ÅŸehre kuÅŸbakışı manzarası olan Park Princeva’yı deneyebilirsiniz.

Restoran Zdrava Voda’da Cevirme Keyfi
EÄŸer Mostar’a gidecek olursanız kesinlikle önünden geçip gitmemeniz gereken bir baÅŸka yer ise Restoran Zdrava Voda**. Saraybosna’ya akan yemyeÅŸil, saÄŸlıklı daÄŸ sularının toplandığı cennetten bir köşeyi andıran restoranda kuzu çevirme yapılıyor. Mostar’a yapılan yolculukta verilecek bir yemek ve fotoÄŸraf molası için daha ideal bir mekan düşünemiyorum.

Restoran Zdrava Voda’da Manzara
YemeÄŸinizin damaklarda bıraktığı tadı Başçarşı’daki Morici Han’da içeceÄŸiniz bir fincan kahve ile taçlandırabilirsiniz. Eskiden kervansaray olarak kullanılan bu bina ÅŸimdilerde halıcılara ve ortasında huzur dolu bir çay bahçesine ev sahipliÄŸi yapıyor. Burada kahvelerimizi yudumlarken çok ilginç ve bir o kadar da komik bir ayrıntıyı öğreniyoruz. Türk kahvesini çok seven ve aynı isimle satan Bosnalılar günün hangi saatinde ikram edildiÄŸine göre birer isim takmışlar kahve seremonilerine: Sabah içilen kahve razgalica, öğleden sonra genellikle dostlarla içilen kahve razgovorusa, eve gelen misafirlerin gitme vaktinin geldiÄŸini nazikçe ima eden kahveye ise sikterusa deniliyor.
Çantada kalanlar: HoÅŸ anılarınızın dışında, Bosna’dan çantanıza koyup sevdiklerinize götürebileceÄŸiniz en anlamlı hediye, Başçarşı’da satılan kahve takımları veya gümüş ve bakır iÅŸlemeli el yapımı süs eÅŸyaları olabilir. Ancak benim gibi damak tadına düşkünseniz, taÅŸ fırında yapılan nefis böreklerden de hediyelik paket yaptırabilirsiniz. Özellikle patatesli olanı „YediÄŸin içtiÄŸin senin olsun; bize gördüklerini anlat“ diyenlere sözünü geri aldıracak cinsten.

Mostar Köprüsü
Akılda Kalanlar: Önemli ölçüde Türk misafir ağırlayan ÅŸehirde, aynı zamanda pek çok Türk öğrenci de yaşıyor. Buradaki üniversitelerde İngilizce eÄŸitim alan öğrenciler sayesinde ÅŸehirde bol bol Türkçe duymak mümkün oluyor. Gezi sırasında sokakların Bosna ve Türk bayraklarıyla donandığı dikkatimi çekti. O akÅŸam Eurovision Åžarkı Yarışması’nın final gecesiydi ve Bosnalıların kalbi her iki ülke için de atıyordu. Åžehrin merkezindeki büyük alışveriÅŸ merkezinin önündeki meydana kurulan dev ekranda Türkiye belirince, ortalık yerinden inledi sanki.

Tarihini Unutma... Mostar Köprüsü
Gönülde Kalanlar: Osmanlı kültürüne bağlılıkları nedeniyle Türk oldukları için türlü şiddete maruz kalmış bu insanların, tüm olumsuzluklara karşın bu kültüre candan bağlı kalmaları insanı mahcup ediyor. Bizim yapamadığımız değerlerin devamı ve tanıtılması için tarihine inatla sahip çıkan bu şehir, Osmanlı geleneklerinin pek çoğunu sürdürüyor. Son yorgunluk kahvemi yudumluyorum çınarların altında. Bir parça lokumla servis yapılan ve bende kırk yıl hatırı kalacak acı kahve. Bosna, son yudumuma yaklaşırken, fincanın dibinde yaldızla kazınmış ay yıldızla veda ediyor bana...

*Kandilj Pansiyon: www.kandilj.com
** Restora Zdrava Voda: Jablanica Mevkii +387 36 753 151

Mostar

Meryem Ana Kilisesi

Markale 5 Şubat 1994 Katliamında Ölenlerin Anısına Anıt

Savaşın Yaraları

Svrzo Evi, Haremlik

En Çok Tahrip Edilen Yüksek Binalar

Duvardaki Kurşun İzleri
Senem ÖZKUL
"Senem ÖZKUL" bütün yazıları için tıklayın...
Yaralarına ve acılarına raÄŸmen, tüm endamıyla dimdik duran yeÅŸim kolyeli maÄŸrur bir Balkan güzelidir Saraybosna. YeÅŸil görmüşsünüzdür görmesine de, Avrupa’nın ortasında böylesine insan eli deÄŸmemiÅŸ bir yeÅŸile bakmamıştır gözleriniz. İçinden akan ırmakları bir ÅŸal gibi boynuna dolayan ÅŸehir, uÄŸrunda savaÅŸ verilmeye deÄŸecek kadar güzelmiÅŸ dedirtir insana...
Bu kadar cezbedici sözlerin hakkını verecek gözlemler yapma fırsatı buldum Saraybosna’da. 19 Mayıs tatiline rastlayan gezimiz sırasında Türkiye’den gelen pek çok turist sayesinde kendimi ülkemde gibi hissettim. Ancak bu hissin bir baÅŸka nedeni daha vardı: Bosna halkının misafirperverliÄŸi. Türkçe selamlamalarıyla, cana yakınlıkları ve Türkiye’ye olan sevgileriyle kendinizi evinizde gibi hissettiriyorlar size. Ziyaret edilen ÅŸehirlerden pek çok ÅŸey aklınızda kalır ama ya gönlünüzde kalanlar... Türk vatandaÅŸlarına vize uygulamayan ve oldukça uygun fiyatlara gezebileceÄŸiniz Saraybosna’yı bu yazımda anlatmayı oranın güzel insanlarına bir gönül borcu biliyorum...

Nasılmış eskiden?: Milijaka nehrinin oluÅŸturduÄŸu vadiye kurulan ÅŸehir, 1463’te Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmiÅŸtir. Bu coÄŸrafi yapısından dolayı Osmanlılar kente „Saray ovası“ ismini verdikleri için bugün pek çok dilde ÅŸehrin adı „Sarayova“ olarak geçmektedir. Burası Türklerin Avrupa’da kurduÄŸu en büyük kent olarak bilinmektedir. Saraybosna, 1878’de Avusturya-Macaristan İmparatorluÄŸu‘na ve ardından 1918’de Sırbistan yönetimine baÄŸlanmıştır. Birinci Dünya savaşının sonunda kurulan Yugoslavya devletinin baÅŸkanı Tito ölüp Sovyetler BirliÄŸi parçalanınca, Slovenya, Hırvatistan, Makedonya ve Bosna Hersek bağımsızlıklarını ilan etmiÅŸlerdir. Bu esnada Bosnalı Sırplar, Bosna Hersek’ten ayrıldıklarını duyurup daha fazla toprak edinebilmek için Bosnalı Müslümanlara karşı etnik temizliÄŸe baÅŸlamışlardır. 1992’den 1995’e kadar süren bu kanlı savaÅŸ sırasında 20. yüzyılın en vahÅŸi soykırımı yaÅŸanmıştır.

Nerede kalalım?: Saraybosna‘nın merkezinde pek çok pansiyon bulunmakta. Aileler tarafından iÅŸletilmesi, merkezi ve ekonomik oluÅŸundan dolayı, konaklama imkanı ve kahvaltı sunan evler (Bed&Breakfast) daha çok tercih ediliyor. Bu tür yerlerden bir tanesi de bizim kaldığımız Kandilj Pansiyon. Åžehrin hemen merkezindeki ünlü Latin Köprüsü’ne yakın Kandilj Pansiyon* temiz ve huzurlu bir aile iÅŸletmesi olduÄŸu için tavsiye edilebilinir.

Nasıl gezelim?: Saraybosna Havalimanı‘ndan ÅŸehir merkezine ulaşım, en uygun ticari taksilerle mümkün. Havalimanının merkeze yakın olmasından dolayı (12km) yolculuk ücreti yaklaşık 15-20 KM (Bosna Hersek para birimi) arasında tutuyor. Biraz sonra bahsedeceÄŸim gezilecek yerlerin pek çoÄŸu ÅŸehir merkezinde yürüyüş mesafesinde bulunuyor. Nostalji yaÅŸamak ve ÅŸehri bir de toplu taşıma aracıyla görmek isteyenler için en güzeli, savaÅŸ öncesinde de kullanılan tramvay veya troleybüse binip tur atmaktır. Civar ÅŸehirlere, örneÄŸin Mostar’a gitmek için en isabetli seçim ise araba kiralamak olacaktır. Ancak savaÅŸ sonrası tam anlamıyla onarılmamış ve daÄŸlık bir ülke olmasından dolayı oldukça virajlı yollarda dikkatli olmak gerekiyor.
Nereleri gezelim?:

* Başçarşı (Bascarsija): Osmanlı mimarisine en Sadik köşe, bu ünlü çarşıdır. Yapımına 1462’de baÅŸlanan Başçarşı ancak 16.yy’ın sonunda tamamlanabilmiÅŸtir. Buradaki Güvercin Meydanı‘nda bulunan sebil (Sebilj) Çek mimar Alexander Vitek tarafından inÅŸa edilmiÅŸtir. Bugün Saraybosna’nın sembolü olarak bilinen sebil, eskiden İstanbul’dan Venedik’e yol alan tüccarların atlarına su içirebilmesi için yapılmış.

* Brusa Bezistan: 1551’de Kanuni Sultan Süleyman’ın veziri Rüstem PaÅŸa tarafından kurulan Brusa Bezistan, zamanında ipek ve küçük ev eÅŸyalarının satıldığı bir pazar olarak kullanılmış. Aynı zamanda tüccarlar için kervansaray görevi yapmış olan tarihi binanın içinde, günümüzde ise pek çok hediyelik eÅŸya dükkanı bulunmaktadır.

* Gazi Hüsrev Begova Camii: Saraybosna’nın en önemli ibadethanelerinden biri olarak görülen camii, 1531’de ÅŸehre daha pek çok eserler armaÄŸan etmiÅŸ Bosna sancak beyi Gazi Hüsrev Bey tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.

* Latin Köprüsü (Latinska Cuprija): Okul zamanında tarih kitaplarında okuduÄŸumuz ÅŸu olayı hatırlayanlarınız olacaktır elbet: “I. Dünya Savaşı, bir Sırp milliyetçisinin Avusturya-Macaristan kralı Ferdinand ve eÅŸi Sofia’yı 28 Haziran 1914’te öldürmesiyle baÅŸlamıştır.” 16. Yüzyıldan kalma olan bu köprünün ünü, bu tarihi suikasta tanıklık etmesinden kaynaklanır.

* Alifakovac: Saraybosna’nın en eski ve bakımlı Müslüman mezarlığıdır. Zamanında ÅŸehri ziyarete gelip vefat eden misafirler de bu mezarlığa defnedildiÄŸi için ikinci ismi Musafir’dir. Burayı görünür kılan birinci neden ünlü lider Aliya Izzetbegovic’in anıt mezarının bulunmasıdır. İkinci neden ise, mezarlığın bulunduÄŸu tepenin üst tarafında ÅŸehre panaromik bakış yapıp harika fotoÄŸraflar çekeceÄŸiniz bir zirve bulunmasıdır.


* Markale ve Gradska Trznica: Saraybosna‘da en tanınmış halk pazarı Markale’dir. Her gün taze sebze, meyve ve çiçek satılan bu güzel pazar ne yazık ki savaşın en kanlı günlerinden olan bir katliama tanıklık etmiÅŸtir. Pazar yerinin arka duvarındaki anıt, 5 Åžubat 1994 tarihindeki bu katliamda hayatını kaybeden 67 ve yaralanan 200 Bosnalının anısına ithaf edilmiÅŸtir. Markale’nin hemen karşısında giriÅŸ kapısı bulunan Gradska Trznica, yörenin geleneksel et ve süt ürünlerinin satıldığı kapalı çarşıdır.

* Umut Tüneli: Saraybosna Havalimanı’ndaki pistin hemen altına 28 Mart-30 Temmuz 1992 tarihleri arasında gizlice kazılan 800 metre uzunluÄŸundaki tünel, modern tarihin en uzunu sayılan dört yıllık kuÅŸatma (1992-1996) boyunca ÅŸehrin dış dünyayla tek baÄŸlantısı olmuÅŸ. SavaÅŸ boyunca her türlü gıda ve su ihtiyacı 1,5-2 metre yüksekliÄŸindeki bu tünelden, metal el arabalarıyla Saraybosna‘ya taşınmış. Bu taşıma iÅŸlemi iyi hava koÅŸullarında 45 dakika civarında sürüyormuÅŸ. Bugün sadece 20 metresi ziyarete açık olan tünelin giriÅŸ noktası olan müstakil ev de müze haline getirilmiÅŸ. Bu evi, tünelin gizlice kazılabilmesi için tahsis eden Kolar ailesinin en yaÅŸlı üyesi olan nine hala orada yaÅŸamakta ve tarihe tanıklık etmiÅŸ ulu bir çınar gibi ziyaretçilere eÅŸlik etmektedir. Savaşın en acı ve bir o kadar da umut dolu yönüne ışık tutan bu müzeye ulaşımın çok zor olması gözlerden kaçmıyor. Toplu taşıma araçlarının gitmediÄŸi müzeyi, yol iÅŸaretleri olmadığı için kendi aracınızla da bulmanız hayli zaman alacaktır. Åžehre uzak olmadığı için en iyi seçenek taksi ile gitmektir.

* Vrelo Bosne: Çınar aÄŸaçları, tahta köprüler ve ÅŸelalelerle kaplı bu milli park, geziniz sırasında tabiatla iç içe kalarak yorgunluk molası vermek için ideal bir mekandır. Parkın 3 km uzunluÄŸundaki 3 farklı yürüyüş parkuru Romalılar zamanından termal sularıyla ünlü olan Ilıca’ya (Ilizdja) varır. Faytonla da gezilebilen parkın içinde yeme ve içme molası için tesisler de mevcuttur.

* Eski Belediye Binası (Vijecnica): Saraybosna’nın sembollerinden olan bu bina 1896’da yapılmış ve İkinci Dünya Savaşı‘nın sonuna kadar ÅŸehir yöneticilerinin merkezi olarak kullanılmış. SavaÅŸtan sonra milli kütüphane olarak kullanılmaya baÅŸlanan bina 1992’deki bombardımanlar sırasında ağır hasar almıştır ve içindeki deÄŸerli kitapların yüzde doksanına yakını yok edilmiÅŸtir. Binanın savaÅŸtan kalan yaraları, hala devam etmekte olan restorasyonla iyileÅŸtirilmeye çalışılıyor.

* Svrzo Evi (Svrzo Kuca): 18. Yüzyılda inşa edilen Osmanlı konağı türünün en güzel örneklerinden biridir. Odalarında zamanın Osmanlı yaşam tarzını en iyi şekilde temsil edilen ev günümüze kadar korunmuştur.

* Mostar: Saraybosna’ya kadar gelmiÅŸken iki buçuk saat seyahat mesafesindeki Mostar ÅŸehrini ziyaret etmeden dönmeyin. Åžehrin ismini aldığı Mostar köprüsü, 1565’te mimar Hayrettin tarafından Neretva nehri üstüne inÅŸa edilmiÅŸtir. Adını Bosnakça’da köprü bekçisi anlamına gelen mostari’den alan Mostar‘da, köprünün tarihini anlatan bir fotoÄŸraf galerisi ve Türkiye Cumhuriyeti KonsolosluÄŸu bulunmaktadır.

* Sokaklar ve evler: Her ÅŸehirde gününün belirli bölümünü, sokakları bir hedef koymaksızın arşınlamaya ayırmak gerekir. Bunu lütfen Saraybosna‘da biraz daha uzun yapabilmek için kendinize zaman ayırın. Osmanlı devletini, komünizmi ve sonrasında acı dolu bir savaşı baÄŸrında hissetmiÅŸ bir ÅŸehir, gülümseyen yüzüyle içine çekecek sizi. SavaÅŸ sırasında ÅŸarapnel parçaları ve kurÅŸun izleriyle elek haline gelmiÅŸ evlerin duvarlarındaki oyuklardan fışkıran çiçekleri göreceksiniz. Kafanızı kaldırıp daÄŸlara çevirdiÄŸinizde, henüz az önce kar yaÄŸmışçasına yamaçlarda koyun koyuna yatan binlerce 92-95 tarihli beyaz mezara karşın kardeşçe yükselen camii ve kiliselere inanamayacaksınız. Bir çan sesi bir de ezan duyacaksınız; sinagogların önünden geçeceksiniz. Bu özelliÄŸinden dolayı Saraybosna’ya Avrupa’nın Kudüs’ü ünvanı takıldığını duyacaksınız insanlardan. Bu kadar çeÅŸitliliÄŸi arasında sizi oralıymış gibi hissettirecek baÅŸka bir ayrıntı ise Osmanlıca’dan kalma sokak isimleri olacak (örneÄŸin Alipasina (Ali PaÅŸa), Mehmeda (Mehmet AÄŸa), Kovacı).

Gecenin karanlığı çöktüğünde insanların akın ettiği Ferhadija caddesi İstiklal caddesini aratmayacak renkliliğe bürünüyor. Lüks mağazalar ve birbirinden güzel eğlence merkezleri geç saatlere kadar açık. İnsanların bakımı ve modern giyimi gözleri dolduruyor.

Neyi nerede yiyelim?: Bosna’nın ünlü Cevabdzinice’sinden mutlaka tatmalısınız. İnegöl köfteye çok benzeyen bu yemek, pide ve bol soÄŸanla servis yapılıyor. Özen gösterenler için ince bir ayrıntı: Bosna’da yemeklerde domuz eti kullanılmıyor; bu nedenle gönül rahatlığı ile et yemek mümkün. Genellikle, Cevabdzinice’nin yanına yoÄŸurt diye isimlendirilen ayran ile kefir arası bir içecek ısmarlanıyor. Bunu yiyebileceÄŸiniz en güzel mekanlardan biri Başçarşı içindeki Zeljo ve Galatasaraylı eski futbolcu Tarik Hodzic’in yeridir.

Bosna’nın diÄŸer bir lezzet durağı ise börekçileridir (Buregdzinice). Zevkler ve renkler tartışma dışı bırakılmakla beraber, ünlü BoÅŸnak böreklerinin en sevilen türü patatesli olanıdır. TaÅŸ fırınlarda yapılan bu börekleri yemek için Başçarşı’daki sebilin hemen yakınındaki Bosna Börekçisi’ni tavsiye edebilirim.

Bosna’nın mutfağı Osmanlı’ninkine çok benzediÄŸi için sunulan yemeklerin pek çoÄŸu tanıdık geliyor. Örnek verecek olursak: Burek, Kadun butici, Bamija, Sis Kebap ve Pastrmka. En ünlülerinden biri Bosna Sahan denilen ve gerçekten bakır sahanda ikram edilen dolma çeÅŸitleridir. DiÄŸer geleneksel yemekleri tatmak için ÅŸehir içindeki Pod Lipom, Aeroplan ve ÅŸehre kuÅŸbakışı manzarası olan Park Princeva’yı deneyebilirsiniz.

EÄŸer Mostar’a gidecek olursanız kesinlikle önünden geçip gitmemeniz gereken bir baÅŸka yer ise Restoran Zdrava Voda**. Saraybosna’ya akan yemyeÅŸil, saÄŸlıklı daÄŸ sularının toplandığı cennetten bir köşeyi andıran restoranda kuzu çevirme yapılıyor. Mostar’a yapılan yolculukta verilecek bir yemek ve fotoÄŸraf molası için daha ideal bir mekan düşünemiyorum.

YemeÄŸinizin damaklarda bıraktığı tadı Başçarşı’daki Morici Han’da içeceÄŸiniz bir fincan kahve ile taçlandırabilirsiniz. Eskiden kervansaray olarak kullanılan bu bina ÅŸimdilerde halıcılara ve ortasında huzur dolu bir çay bahçesine ev sahipliÄŸi yapıyor. Burada kahvelerimizi yudumlarken çok ilginç ve bir o kadar da komik bir ayrıntıyı öğreniyoruz. Türk kahvesini çok seven ve aynı isimle satan Bosnalılar günün hangi saatinde ikram edildiÄŸine göre birer isim takmışlar kahve seremonilerine: Sabah içilen kahve razgalica, öğleden sonra genellikle dostlarla içilen kahve razgovorusa, eve gelen misafirlerin gitme vaktinin geldiÄŸini nazikçe ima eden kahveye ise sikterusa deniliyor.
Çantada kalanlar: HoÅŸ anılarınızın dışında, Bosna’dan çantanıza koyup sevdiklerinize götürebileceÄŸiniz en anlamlı hediye, Başçarşı’da satılan kahve takımları veya gümüş ve bakır iÅŸlemeli el yapımı süs eÅŸyaları olabilir. Ancak benim gibi damak tadına düşkünseniz, taÅŸ fırında yapılan nefis böreklerden de hediyelik paket yaptırabilirsiniz. Özellikle patatesli olanı „YediÄŸin içtiÄŸin senin olsun; bize gördüklerini anlat“ diyenlere sözünü geri aldıracak cinsten.

Akılda Kalanlar: Önemli ölçüde Türk misafir ağırlayan ÅŸehirde, aynı zamanda pek çok Türk öğrenci de yaşıyor. Buradaki üniversitelerde İngilizce eÄŸitim alan öğrenciler sayesinde ÅŸehirde bol bol Türkçe duymak mümkün oluyor. Gezi sırasında sokakların Bosna ve Türk bayraklarıyla donandığı dikkatimi çekti. O akÅŸam Eurovision Åžarkı Yarışması’nın final gecesiydi ve Bosnalıların kalbi her iki ülke için de atıyordu. Åžehrin merkezindeki büyük alışveriÅŸ merkezinin önündeki meydana kurulan dev ekranda Türkiye belirince, ortalık yerinden inledi sanki.

Gönülde Kalanlar: Osmanlı kültürüne bağlılıkları nedeniyle Türk oldukları için türlü şiddete maruz kalmış bu insanların, tüm olumsuzluklara karşın bu kültüre candan bağlı kalmaları insanı mahcup ediyor. Bizim yapamadığımız değerlerin devamı ve tanıtılması için tarihine inatla sahip çıkan bu şehir, Osmanlı geleneklerinin pek çoğunu sürdürüyor. Son yorgunluk kahvemi yudumluyorum çınarların altında. Bir parça lokumla servis yapılan ve bende kırk yıl hatırı kalacak acı kahve. Bosna, son yudumuma yaklaşırken, fincanın dibinde yaldızla kazınmış ay yıldızla veda ediyor bana...

*Kandilj Pansiyon: www.kandilj.com
** Restora Zdrava Voda: Jablanica Mevkii +387 36 753 151







Senem ÖZKUL
"Senem ÖZKUL" bütün yazıları için tıklayın...
