SUCRE
Sucre, beyazla yıkanmış evleri ile göz alıcı. İlk bakışta kendisini sevdiren bir kent. Uyuni’den sonra bana cennet gibi geldi. Uyuni için de haksızlık etmek istemem. Aslında Uyuni benim Bolivya'da ilk gördüğüm yerleşim yeri. Gerçekten ilk etapta Kolaylıkla fark edilen fakirlik içinde şapkalı, rengarenk giysili insanların oluşturduğu fotoğraf şaşırtıcıydı. Köyden belki biraz daha büyük olan Uyuni, ilk gördüğümde hemen kaçma duygusu yaşadığım yerlerden biriydi. Ama birkaç saat vakit geçirdikten sonra hoşuma gitmeye başladı. Çünkü her şey çok değişikti. Evet Dağlık Bolivya'daydım. Şapkalı kadınlar, pançolu adamlar, sırtlarına bağladıkları renkli bezlerde çocuklarını taşıyan kadınlar, tezgahtarların dağınıklık içinde neredeyse kaybolduğu dükkanlar...
Şili'den sonra sokakta bir Amerikan Doları’nın altında lezzetli yemekler yemek inanılmazdı. Zira San Pedro’da suyu neredeyse bir Amerikan Doları’na satıyorlardı.
Merakla ve şaşkınlıkla sokaklarda gezerken herkesin fotoğrafını çekmek istedim desem fazla olmaz. Uyuni'de bir ya da iki gece kalma planım vardı. Çünkü Uyuni'nin yakınındaki Salar De Uyuni'de (Tuz Çölü) birkaç gün vakit geçirmek istiyordum. Ancak oradaki kirlilik planımı değiştirmeme neden oldu. Sırada Potosi vardı. Oraya gitmekten de yükseklik ve soğuk nedeniyle vazgeçtim. Zira Potosi dünyanın en yüksek şehri. Rotamı Sucre'ye çevirdim.
Fotoğraf çekmenin pek kolay olduğunu söyleyemeyeceğim. Aslında biraz da haklılar. Bize- bana değişik gelen halleri onların yaşam biçimi. Yoksulluğu görüntülemek etik değil. Ben genellikle ilişki kurarak fotoğraf çekmeye çalışıyorum. Fakir yerlere turistik geziler düzenlendiğini duymuştum. Turizmin de bir etiği olmalı!
Çok hoş görünüyorlardı. Güneşin altında siesta
Yaklaşık 12 saat yolculukla Uyuni’den Sucre’ye geldim. Sabaha karşı geldiğim ve önceden hazırlıklı olmadığım için (bir yere gitmeden önce nerede kalacağımı mutlaka önceden belirliyorum.) iyi bir otele gittim. Zaten böyle bir kararım vardı. Sucre’de kendimi şımartacaktım. Çölden sonra bunu fazlasıyla hak etmiştim. Kendimi şık bir otelde buldum.
Sucre, kolonyal bir kent. Evler hep avlulu. Odalar bu avluya bakıyor. Benim kaldığım otel de böyleydi. Avluda çok sayıda devasa bitki var. Bu çok sevdiğim, pahalı otelde geceliğine yaklaşık 25 lira (110 Bolivyanos) ödedim. Şimdi ise gene gayet iyi bir hostelde kalıyorum. Tek kişilik odam için geceliğine 25 Bolivyanos ödüyorum.
Bu otelde kalarak kendimi ödüllendirdim. Ama yalnızca iki gece.. Aslında hiç pahalı değil. Bolivya standartlarında yine de bu fiyat oldukça yüksek.
Uyuni-Sucre yolculuğuma gelince… O ayrı bir serüven. Küçük bir otobüs, her binen battaniyesi ile biniyor. Bavullar otobüsün üstüne konarak bağlanıyor. Ben bu fotoğrafı bir yerlerden ama çok eskilerden hatırlıyorum. Battaniyelere önce bir anlam veremedim. Avustralyalı bir başka hatun bana işaret etti. “niye battaniye taşıyorlar” diye.. Sonradan anlaşıldı otobüste ısıtma yoktu.
Otobüsten hoş bir iki şey daha… Yanımda oturan yirmili yaşlarında bir çocuk benim battaniyem olmadığını fark edince kendi uyku tulumunu teklif etti. Yokluk diz boyu ama insanlıklarını kaybetmedikleri kesin.
Otobüs, tuvalet molası için durdu. Ben ve Avustralyalı hatun şaşkın şaşkın tuvalet ararken baktık insanlar kayaların arkasına gidiyorlar. Durum anlaşıldı biz de gerekeni yaptık.
"Plaza de 25 Mayo" kentin en büyük meydanı... Gerçekten çok güzel. Büyük ağaçlar, meydanı çevreleyen beyaz evler..
Sucre daha önce de söylediğim gibi kolanyal bir kent. UNICEF tarafından dünya mirası olarak ilan edilmiş. Hoş bir mimarisi var. Bunun yanısıra yeşil. İklimi mükemmel. Neredeyse kış yok! Yaz mevsimi ortalaması 25 derece kışın ise 15 derece... Tam istediğim gibi!
Burada çok sayıda Avrupalı yaşıyor. Genellikle gönüllü işler yapıyorlar. Bugün katıldığım toplantı, aileleri ile problemi olan ve yaşamak için sokakta bir şeyler satan çocukları desteklemek amacıyla yapıldı. Gönüllü işler çok çeşitli. Ayrıca yerlileri destekleyen çok sayıda grup ve organizasyon var.
Bu fotoğraf çocukları desteklemek için düzenlenen geceden. Bilgi yarışması yapıldı. Bu yarışmanın geliri çocuklar için kullanılacak. Soruları yanıtlarken hiç de fena değildim. :)))
Burası yerlilerin el sanatlarının sergilendiği bir müze. Ülkede çok sayıda yerli grup var. İspanyolca bilmiyorlar. Hayat onlar için oldukça zor. Onları desteklemek için çeşitli fonlar bulunmakta. Bu müze de onlardan biri. Burası yerlilerle ilgili bir etnografya müzesi. Çok hoşlandım. Hele giysileri.. Rengarenk.. Yerliler, el sanatlarını sürdürmeleri konusunda çeşitli fonlar tarafından destekleniyorlar.
Sözünü ettiğim müzede halı dokuyan bir kadın.. Arkaları dönük olduğu için fotoğraf çekilmesine izin veriyorlar.
Yine müzeden
Sucre'de yaşayan çok sayıda Avrupalı var. Gönüllü işlerde çalışıyorlar. Geçmişte sömürdükleri “Sur America’yı” küçük çabalarıyla var etmeye çalışıyorlar. Belki de bir özür dileyiş! Belki de refahlarını borçlu oldukları Güney Amerika’ya bu bir minnet borcudur.
Beş gün kaldığım Sucre’de hep şehir içinde vakit geçirdim. Muhteşem büyük bir hali var. Orada nefis meyve suları içtim. Büyük porsiyon meyve salataları yedim, hiçbir yerde yemediğim kadar.. Sabah uyanır uyanmaz kendimi bu çok keyifli büyük pazara atıyor, nerdeyse bedavaya tüm tropik meyvelerden yapılmış salataları yiyordum. Birçok yerde meyve salatası tattım ama hiç bu kadar lezzetli olanları ile karşılaşmamıştım. Aynı şeyi meyve suları için de söyleyebilirim.
Sözünü ettiğim pazar çok büyük. Et, sebze ve meyve bölümleri olan bu pazarda kadınların çalıştığı basit lokantalar da var. Tamamiyle kültürü yansıtan bir yer. Tam bir görsel şenlik.. Orada lezzetli meyve suları içmenin, meyve salataları yemenin yanısıra Bolivya mutfağından bir şeyler tatmak fırsatım da oldu. Aslında her çeşit meyve ve sebze var. Sebzeleri hakkıyla kullandıkları söylenemez. Bolivya mutfağında et çok önemli .
Sucre’de alış verişe gelince....Her şey için pazarlık yapmak mümkün. Çok ısrarcı değiller biraz direndikten sonra hemen kabul ediyorlar. İstediğimi alıp pansiyona döndüğümde “niye pazarlık yaptım” diye utandığımı itiraf etmeliyim.
Bir şeyler satan bu Perulu kadının kulağında bir küpe gördüm. Çok beğendim. Senin için yeni bir tane yapabilirim dedi. Ben kısa sürede yapabileceğini düşünmüştüm. İki saatten fazla uğraştı. Fiyatı konusunda anlaşmıştık. Ama onun emeğini görünce anlaştığımızdan daha fazlasını verdim. O bile hiçbir şeydi!
Sucre’de hemen her akşam pub ya da disco tarzı bir yerlere gittik. Bazı kafeler Avrupalılar tarafından işletiliyor. Bu nedenle çok tanıdık. Böylece Sucre’nin gece yaşamını gözleme fırsatım oldu. Kimi kızlar gerçekten çok güzel. Ama çok makyajlılar ve giyimleri çok abartılı.. Bu arada fakirliği gizlemek de mümkün değil. Kızlar kabul edilebilir de genç oğlanlar gerçekten iticiydi.
Fransa'dan Nadia, Yeni Zellanda'dan Linsel.. Onlarla keyifli vakit geçirdim.
Sucre’de çok cici insanlarla karşılaştım. Sucre benim Bolivya’da ilk ziyaret ettiğim şehir. Güzel anılarla Sucre’den ayrıldım. Bundan sonraki durak Cochabamba.
Haziran 2009