Ben bir kabus gördüm / Zuhal ÖZÜGÜL
Zuhal ÖZÜGÜL

Zuhal ÖZÜGÜL

Ben bir kabus gördüm



Geçen akÅŸam “NABER KÜT” kanalında Çambalı hanımın programı vardı. Åžunlara bir bakayım dedim. Çambalı hanımın iki konuÄŸu vardı. Onları takdim ederken bu akÅŸam Cumhuriyeti masaya yatıracaklarını söyledi. Bu “Masaya yatırmak” ifadesi çoktan beri sinirimi bozuyordu. Gözümün önüne masaya yatırılan insanlar geliyor; baÅŸka ne yatırılır ki? EkmeÄŸi yatıramazsın, örtüyü serersin, tabak çatalı dizersin. Çambalı hanım aÄŸzını doldura doldura “Cumhuriyeti masaya yatıracağız” dedikçe iyice kızdım. Yüksek sesle: ”Bir o eksikti, Cumhuriyet kalmıştı, sen de onu ilk masaya yatıran ol” dedim. Çambalı hanım konunun önemine göre giyinip makyaj yapmıştı. Aşırılık yoktu. Yalnız saçındaki kuyruk abartılıydı. Konuklarını karşısına oturtmuÅŸ. Konukları erkek. Onların giyimleri önemli deÄŸil, onların aÄŸzı laf yapıyor. Konukları takdimden sonra, Cumhuriyeti masaya yatırması için ilk konuÄŸuna sözü verdi. BaÅŸta deÄŸindiÄŸim gibi bu “masaya yatırma” bende olumsuz çaÄŸrışımlar yapıyor. Aklıma hemen ameliyathane masası geliyor. Bir hasta istese-istemese bu masaya yatırılır. Ya iyileÅŸir masadan kalkar, ya da masada kalır. İşlem sırasında baygın olması gerekir. Yani üzerinde dolaÅŸan ellere, aletlere kumanda edemez. Orası deÄŸil, burası diye gösteremez artık.

Bu arada tartışma sakin yürüyor. Çambalı hanım sözü şimdi ikinci konuğuna verdi. Ben de dalmışım. Uyumuyorum, rüya görmüyorum, gözlerim açık ekrana bakıyorum ama söylenenleri duymuyorum ve anlamıyorum.

Bir ameliyathanedeyim. Tepeden bakıyorum. Birkaç doktor, bir hemşire, aletler ve meşhur masa.

Dışarıdan sesler geliyor. Baktım kalabalık bir grup kollarına girdikleri birinin çevresini sarmışlar, sıkı sıkı tutuyorlar. Dikkatli bakınca öndekinin Cumhuriyet olduğunu gördüm. Biraz dalgın ve yorgun gibi..

Cumhurların ellerinde pankartlar var. Okumaya çalıştım. ”Seni masaya yatırtmayacağız”- “Masaya yatırmalara son” -Cumhuriyet’ten elinizi çekin” O sırada beÅŸ altı takım elbiseli, kara gözlüklü kiÅŸiler Cumhuriyeti cumhurların ellerinden kopardılar ameliyat odasına ittiler. Cumhurları ite kaka aÅŸağıya götürdüler. Kapıda bekleyen siyah, içi görünmeyen koca koca ciplerin içine tıktılar. Hızla uzaklaÅŸtılar.

Ameliyat odasının ortasındaki Cumhuriyeti doktorlar hemen derdest ettiler. İkisi bacaklarından, diÄŸer ikisi omuzlarından masaya bastırdılar. İçlerinden biri aÄŸzına aleti hoyratça taktı. (Sonradan onun çok kıllı ve ÅŸiÅŸman olduÄŸunu hatırladım) Daha 10’a kadar saymadan gözleri kapanıverdi.. Doktorlar hemen iÅŸe giriÅŸtiler. Dikkatlice sağını solunu, yukarıdan aÅŸağıya incelediler. Kafalarını salladılar. Tekrar eÄŸildiler üstüne. Kuzey, güney, doÄŸu, batı.. Ümitsizce birbirlerine baktılar.

O sırada HemÅŸireanım: ”Aaa, ayol bunun bir ÅŸeyi yok ki. Ne uÄŸraşıyorsunuz? Bakın ÅŸurada bir darbe izi var. Temizleyin onu bitsin. Biz de vakitlice evimize gidelim. Evde bir dolu iÅŸimiz var.”

Bunun üzerine doktorlarda bir kıpırdanma oldu. Bön bön baktılar birbirlerine. İçlerinden biri “ÅŸey yani, ÅŸey “ diye baÅŸladı. Devamını getiremedi. (Bana bu ses yabancı gelmedi ama hadi hayırlısı) O sırada bir kadın sesi çınladı. ”Hayır hayır. Bana haber geldi. İşimiz var bununla” MeÄŸer içlerinden biri kadın doktormuÅŸ. Onu da bir yerlerden hatırlıyor gibiyim.. O anda, ameliyathanenin kapısı kuvvetlice açıldı. HemÅŸireleriyle bir doktor hızla girdi. HemÅŸirelerden biri maskesini takıyor, biri önlüğünü baÄŸlıyor, diÄŸeri eldivenlerini giydiriyor. Tanımadım onu. Ama önemli bir kiÅŸi olmalı.. “Hi Boys” dedi. Doktorlar hemen hazrola geçtiler. Topuklarının sesi duyuldu, neredeyse asker selamı vereceklerdi. Anlamıştım önemli bir kiÅŸi olduÄŸunu. “Yes Sir” diye selamladılar. Doktor (adının Co. olduÄŸunu anladım) dikkatlice inceledi masada yatanı. Kafasını kaldırdı süklüm püklüm bekleyen doktorlara nefretle baktı. Sesi odada çınladı. Sanki kükrüyordu. “Stupids”, köşelerinizde ÅŸakır ÅŸakır yazıyorsunuz, kanal kanal dolaşıp bangır bangır konuÅŸuyorsunuz. Ama BEN olmadan baÅŸlayamıyorsunuz. Daha nerede olduÄŸunu bile bulamamışsınız. Kaç kez anlattık. Bıktık sizlerden!” Araya doktor hanım girdi. Sular seller gibi İngilizce konuÅŸuyor. Maraf gibi kelimeler geldi kulağıma. Erkek doktorlar sessizce dinliyorlar, hatta desteklercesine kafalarını sallıyorlar. Åžan şöhret, para pul Co. doktorun iki dudağı arasında. Bende ÅŸimÅŸek çaktı. Bunlar köşe yazarları. Sizi gidiler sizi, gündüz yazar gece keser ha.

Åžey yani bey hayranlıkla izledi “Bayan” meslektaşını. Kadın ÅŸakır ÅŸakır İngilizce konuÅŸuyor. Orada yetiÅŸtiÄŸi nasıl da belli. Ya ben ne yaptım gençliÄŸimde.? Devrimcilik, mevrimcilik, kadın hakları filan. BoÅŸa zaman harcadık diye düşündü. Maraf gazetesinden olan kadına Dr.Co. sevecen yaklaşıyordu. Onu azarlamadı. KonuÅŸtukça “Yes honey”, “All right baby” diye onaylıyordu. Dr.Co. tekrar Cumhuriyetin üzerine eÄŸildi. Dikkatle inceledi. “Okey, now” dedi. Başını hemÅŸireanıma çevirdi. Keskin baktı. Bizim hemÅŸireanım böyle keskin bakışlara pabuç bırakır mı? O kimlerle çalışmıştı. Hiç istifini bozmadı. Her zamanki gibi ellerini önünde kavuÅŸturdu başını hafifçe yana eÄŸdi. Bekledi. Doktor Co.” NeÅŸter” dedi.

Ben hemen başımı çevirdim. Kan göremem de. Kendimi teselli etmeÄŸe baÅŸladım. 86 yıldır başına gelmeyen kalmadı. Ne savaÅŸlar yaÅŸadı. Kurtuldu. Adını Cumhuriyet koyduklarında bir ÅŸevk geldi. Kalkındı, silkelendi. Ama kaç kez masaya yatırıldı. Bazen isyan etti. ”Ne istiyorlar benden” diye Cumhurlara yakındı. İyi ki onlar vardı da dertleÅŸiyorlardı. Bir de doÄŸal afetler yokluyordu. Deprem, su baskınları, orman yangınları. “Åžu 86 yıldır neler yaÅŸadım. Anlatsam film olur valla” diye düşünürdü bazen. Ben, bunun da üstesinden gelir O, diye rahatlattım kendimi. Birden Çambalı hanımım sesi geldi;

“Åžimdi kısa bir ara vereceÄŸiz. Aradan sonra Cumhuriyeti masaya yatırmaya devam edeceÄŸiz.” Hay senin masana deyip baÅŸka kanala geçtim. Orada ıslak belgeyi masaya yatırıyorlardı. DiÄŸer kanalda Nefes filmi masada yatmaktaydı. Almanlara geçtim. Onlar da yeni kurulan koalisyon hükümetini masaya yatırmaÄŸa uÄŸraşıyorlardı. Bana sıkıntı bastı. Mutfaktan OÄŸuz’un sesi geldi: ”Hadi masayı hazırlayalım”. Beni bir gülme aldı, bir gülme….

Nice nice 86 yıllara


Zuhal ÖZÜGÜL




30 Ekim 2009 Cuma / 2322 okunma



"Zuhal ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...