COPACABANA / Güzin TÜMER
Güzin TÜMER

Güzin TÜMER

COPACABANA





La Paz’dan sonra Copacabana’ya geçecektim ki yerel halkın, ÅŸoförleri protesto etmek için yolları kapattığı haberi geldi. Nasıl gidecektim Copacabana’ya! Neyse sonunda çözüm bulundu. Halk yollara dökülmeden önce biz yollara dökülecektik. Sonuç olarak 22 Haziran, sabah dört buçukta yola çıktık. Bu saatlerde uyanmak aslında bana hiç uygun deÄŸil ama gezme motivasyonuyla yola düşmeyi becerdim. Daha önce okuduÄŸum gezi bloglarından birinde gezgin arkadaÅŸ şöyle demiÅŸti “Bolivya’da protesto etmek milli spor gibidir” aslında bunu pekiÅŸtirecek benim de pek çok gözlemim oldu.

Sabah erkenden ilk önce Copacabana’ya, bir saat mesafedeki bir yere geldik. Gölün karşısına geçmemiz gerekiyordu. Otobüsten inmemiz söylendi. Biz tekne ile karşıya geçtik. Otobüsten indirilme nedenimizi önce anlamamıştım. Otobüs, sal gibi bir ÅŸeyle karşıya geçti. Anlaşıldı ki biz içinde olduÄŸumuz zaman o eften püften salla geçmek imkansızdı. Copacabana, La Paz’dan üç buçuk saat mesafede Titikaka gölünün kıyısına kurulmuÅŸ 3800 metre yükseklikte turistik, küçük bir kasaba. Kiliseleri ile ünlü. Bu nedenle birçok dini içerikli toplantıya ev sahipliÄŸi yapıyor.



Copacabana, Peru sınırına çok yakın. Peru’nun önemli ÅŸehirlerinden Cusco’ya geçmeden önce dinlenmek için de iyi bir yer.

Ancak birkaç ÅŸikayetimi dile getirmek isterim. Bolivya’nın bazı yerleri tropikal iklime sahip. Kış mevsiminde ortalama sıcaklığın 15 derece yaz mevsiminde ise 25 derece olduÄŸu söyleniyor. YaÅŸamak için ideal! DaÄŸlık olması nedeni ile gece ile gündüz arasında büyük sıcaklık farkı var. Gece sıcaklık sıfırın altına düşüyor. Hiçbir ısıtma sistemi kullanılmıyor. Åžu anda bu yazıyı ancak yatağımın içine termofor koyarak yazabiliyorum. Aksi takdirde çok soÄŸuk. Isınmak için sabahı beklemek durumundayım. Bir de ciddi doÄŸal gaz kaynakları varmış. Buna ne demeli! Neyse bu da ufak bir ÅŸikayetti. Dikkat ettim hiçbir evin bacası yok.

Sıcak su anlayışlarına gelince sanırım ılık ve sıcak kavramını pek bilmiyorlar.

DuÅŸlar uyduruk elektrikli duÅŸlardan. DuÅŸ alırken vücudun aynı anda her tarafının ıslanması pek mümkün deÄŸil! Suyla vücudumu buluÅŸturmak için biraz çaba sarfetmem gerekti. Åžimdiye kadar yazmadım. Belki deÄŸiÅŸir diye… Copacabana benim Bolivya’daki son durağım. Burada da durum aynı olunca Bolivya’ya ait bir gözlem olarak belirtmek isterim. Copacabana’ya ait baÅŸka bir gözlem ise Bolivya’nın diÄŸer ÅŸehirleri ile karşılaÅŸtırıldığında oldukça pahalı olması. Aslında Copacabana oldukça güzel bir yer. Titikaka gölden öte deniz gibi… Gündüz güneÅŸli bir havası var. Gece ise oldukça soÄŸuk. Gün batımı çok güzel. Hep böyle midir bilemem ama gökyüzü olaÄŸanüstü güzel..

Düzensiz yapılaÅŸma ve sokakların pisliÄŸi (Yere her ÅŸeyi atmak, sokaklara tükürmek Bolivya’da sanki kültürel bir alışkanlık! Tuhaf ama gerçek!) buranın etkileyici güzelliÄŸini bozamıyor. Sanki bakımsız çok güzel bir kız gibi!



Çok sayıda kafe ve restoran var. Hizmetin iyi olduğunu söyleyemeyeceğim. Nasıl hizmet edeceklerini ve nasıl sunacaklarını asla bilmiyorlar. Bu kadar çok çeşitli sebzenin olduğu bir yerde nasıl bu kadar az çeşit sebze yemeği olur anlamak mümkün değil.

Bugün yediÄŸim omletin içine taze fasulye koymuÅŸlardı. Bu da ilginç geldi bana.. Lezzetli miydi derseniz cevabım "farklıydı" olur. Ama evde denemeye deÄŸmez! Bu arada yediÄŸim lezzetli balığın hakkını yememeliyim. Trucha, somon balığını andırıyor. Çok sayıda trucha çiftliÄŸi var. Gerçekten çok lezzetli. Bu balığı, pilav ile veriyorlar. Ne alaka demeyin! İşte öyle… Ben patates kızartması ile yedim. Salata, balık ve kızartılmış patates küçük bir tabak içinde olunca yemesi biraz zor oluyor ama çok ucuz ve lezzetli olunca insanın gözü hiçbir ÅŸey görmüyor. Hepsine ödediÄŸim para 3 Amerikan Doları’ndan az. Titikaka gölünden yakalanmış bu balık, tatlı su balığı olmasına raÄŸmen oldukça lezzetliydi.

Gün batımında, gökyüzünde hilali, karşıda tekneleri izleyerek balığımı yemek bana Foça duygusu yaşattı. Tek fark burasının deniz seviyesinin 3800 metre üstünde olması. Bu yüksekliğin de beni epeyce yorduğunu itiraf etmeliyim. Bolivya'da kaldığım sürece sürekli soluk soluğa idim.

Copacabana’ya geldiÄŸimde ilk dikkatimi çeken ÅŸeylerden biri pencerelerin ikizkenar yamuk ÅŸeklinde olmasıydı. Güzel de görünmüyordu. "Neden" demekten kendimi alamadım. Bir de bu pencerelerin dış kenarlarına küçük çakıl taÅŸları yapıştırılmıştı. Ufff! Sonradan anladım ki bu pencerelerin yapımında İnka mimarisinden esinlenilmiÅŸ. İnkaların kullandıkları yaygın mimari biçimi, ikizkenar yamuk. İnka mimarisinde kullanışlılık ve sadelik baskın özellikler olmasına raÄŸmen bu pencereler için bunu söylemek pek olanaklı deÄŸil.

Copacabana’dan gidilebilecek iki yer var. Bunlardan biri “Isla Del Sol” GüneÅŸ Adası diÄŸeri “Isla De La Luna” Ay Adası.





GüneÅŸ Adası, İnka mitolojisinin doÄŸduÄŸu yer. İnkaların yerleÅŸmek için çok yüksek yerleri seçmiÅŸler. Böylesi yerlerde yaÅŸamlarının nedeni korunma amaçlı ve güneÅŸe yakın olma isteÄŸinden kaynaklandığı belirtildi. GüneÅŸ Adası’nda, güzel bir manzara eÅŸliÄŸinde yaklaşık on kilometre yürüdüm.



Kalıntı çok fazla yoktu. Ama orada yaşadıkları için tarihi yer olarak kabul edilmiş. Güneş adasında, Challapampa ve Yumani adlı iki büyük yerleşim yeri var. Bu yürüyüş sırasında bu yerleşim yerlerini de görme imkanım oldu.


Challapampa




Yol boyunca karşılaştığım çocuklar fotoğraflarını çekmem için hemen poz veriyorlardı. Hemen ardından da para istiyorlardı. İstedikleri parayı alana kadar da peşimi/ peşimizi bırakmıyorlardı. İşlerinde oldukça profesyonel oldukları belliydi.



Bolivya, oldukça ucuz ama her türlü basit hizmetin bedeli var. Kaldığım otelde termofora koymak için sıcak su istediğim zaman bile bunun bir bedeli vardı. Böyle bir kültürün içinde yaşayan çocukların elbette farklı olması beklenemezdi.



GüneÅŸ Adası’nda karşılaÅŸtığım cefakar Bolivya kadınına gelince… Onlar bana Karadenizli kadınları anımsattı. İniÅŸli çıkışlı yollarda ya -sırtlarına baÄŸladıkları örtü içinde- sürekli bir ÅŸeyler taşıyorlardı ya da lamaları güdüyorlardı. Öylesine bir yükseklikte bu iÅŸi yapmak gerçekten çok zor. Ben kendimi zor taşırken daÄŸlık yerlerde adeta keçi gibi sekiyorlar. Çok fazla çalışan erkek gördüğümü söyleyemeyeceÄŸim. Mutlaka erkeklerin vakit geçirdiÄŸi kahve benzeri bir yer olmalı diye düşündüm. Bolivya’nın kadınları gerçekten çok çalışkan.. Sırtlarında çocuklarını taşırken bir yandan da çok farklı iÅŸlerde çalışıyorlar.



Copacabana’ya iki günlüğüne gelmiÅŸtim. Planıma uygun olarak Peru’ya geçecektim. Geçmesine geçtim ama. Peru topraklarında ancak yarım saat kalabildim. GittiÄŸimiz otobüsle geri dönmek zorunda kaldık Copacabana’ya. Çünkü yerliler hükümeti protesto etmek için tüm yolları kapatmışlardı. Yerlilerin ekim yaptıkları topraklarda petrol bulunmuÅŸ. Hükümet topraklar sizindir ama petrol devletindir demiÅŸ. Yerlilere bu topraklarda ekim yapabilecekleri ama çıkan petrolden yararlanamayacakları hükümet tarafından bildirilmiÅŸ. Bunun üzerine yerliler tüm yolları kapatmışlar. Biz turistler de böyle olunca olduÄŸumuz yerlerde düşündüğümüzden daha fazla kalmak zorunda kaldık. Copacabana’dan Peru’daki Puno’ya gitmek oldukça kolay. Yaklaşık üç buçuk saat. 4 Amerikan Doları civarı. Yollar kapanınca akıllı Bolivyalılar hemen bir çözüm oluÅŸturdular. Copacana’dan Puno’ya tekne koydular. Aslında böyle bir sefer yok. YaÄŸmur yağınca ÅŸemsiye satıcılarının birdenbire ortaya çıkması gibi bu seferi hemen organize ettiler. Ama fiyatı 50 Amerikan Doları’ndan fazla. Bundan sonra ÅŸayet gidebilirsem Peru’dan yazacağım.

Haziran 2009


Güzin TÜMER




30 Ekim 2009 Cuma / 4160 okunma



"Güzin TÜMER" bütün yazıları için tıklayın...