Uyumayan Güzel: Barselona / Senem ÖZKUL
Senem ÖZKUL

Senem ÖZKUL

Uyumayan Güzel: Barselona



Her ne kadar yazdan kalma günler yaÅŸasak da, elimde küçük bir valizle Barselona’ya Akdeniz sıcağına kaçarken buldum kendimi. Kısa bir gezi için gerekli olan her ÅŸey yanımdaydı; ancak, son dakika yolculuklarının sinir bozucu yanı olan “pratik gezi rehberi” hâlâ eksikti. Gidilecek ÅŸehir hakkında uzun uzun kitaplar okumaya fırsatımız olmadığında, kısa bir seyahatin her anını dolu dolu yaÅŸamamızı saÄŸlayacak bilgilere ihtiyaç duyarız. Uyumayan güzel Barselona’yı henüz görmemiÅŸler veya tam görememiÅŸler için konsantre bilgileri gezgin ruhumla sizler için not ettim. İşte yapmadan dönmeyecekleriniz...

Görmeden Dönmeyin
Kristof Kolomb Heykeli: Amiral Kolomb ilk seferinden baÅŸarıyla döndüğünde limandaki heykelinin bulunduÄŸu bu meydanda zamanın kraliçesi tarafından büyük bir törenle karşılanmış. 60 metre yüksekliÄŸindeki sütunun tepesindeki Kolomb figürü, parmağıyla Akdeniz’in engin sularını iÅŸaret ediyor. Bu sütunun en üst noktasına asansörle çıkıp tüm ÅŸehre tepeden bir “Kolomb” bakışı yapabilirsiniz. Heykelin denize bakan ön yüzündeki tarihi liman binası Portal de La Pau (Port de Barcelona), özellikle çatısındaki heykellerin ince işçiliÄŸi ile alıcı gözle incelemeye deÄŸer.

Denizcilik Müzesi: Liman’dan ünlü Paral lel caddesi istikametine doÄŸru ilerlerken sol tarafta kalan bu müze de denizciliÄŸe ilgisi olanlar için görülmeden dönülmemesi gereken yerler arasında. Tekneler, kadırgalar, çapalar ve denizle alakalı akla gelebilecek her türlü ayrıntının sergilendiÄŸi tarihî bir bina burası.

Liman: :Tarihî liman binasından ünlü alışveriÅŸ merkezi Maremagnum’a uzanan tahta iskele, yat limanına ve Dünya Ticaret Merkezi’ne karşı deniz manzaralı fotoÄŸraf çekmek isteyen turistlerin akınına uÄŸrar. Maremagnum’un hemen bitiÅŸiÄŸinde bulunan L’Aquarium, denizde yaÅŸayan her türlü hayvan ve bitkinin sergilendiÄŸi devasa akvaryumların bulunduÄŸu bir merkez. Avrupa’nın en büyük akvaryumu kabul edilen L’Aquarium’u görmek özellikle çocuklar için oldukça maceralı bir gezi.

Montjuic Tepesi: :Dünya Ticaret Merkezinin hemen yanındaki teleferik veya Paral lel’den furnicular sistemiyle ulaşılabilen Montjuic Tepesi, botanik bahçesi, panoramik parklar ve olimpik tesislerin bulunduÄŸu bir tepe. Zirvesinde tarihi Montjuic kalesi bulunuyor. 1992 Olimpiyat oyunlarının düzenlendiÄŸi Anella Olimpica da bu tepeye kurulmuÅŸ. Åžehrin kuzey kısmını tepeden izleme imkânı sunan olimpik tesislerin hemen önünde, hemen her noktadan görülebilen Torre de Calatrava bulunuyor. Aslında telekominikasyon kulesi olarak kullanılan bu simge futuristik dizaynıyla boÄŸa boynuzlarını andırıyor.

Katalonya Ulusal Sanat Müzesi (MNAC: Museu Nacional d’Art de Catalunya):: Olimpik tesislerden çıkarak yolun karşısındaki merdivenlerden aÅŸağıya doÄŸru indiÄŸinizde yeÅŸillikler arasına gizlenmiÅŸ bir baÅŸka tarihi binaya rastlarsınız: Katalonya Ulusal Sanat Müzesi. Katalonya’daki kiliselere ait tarihi esyalar, roman eserleri, duvar tabloları ve her ay farklı bir sergi etkinliÄŸinin düzenlendiÄŸi iÅŸlemeli binayı gezmek tam bir kültür ziyafeti. Ancak, bu müzenin içindekilerden çok giriÅŸindeki merdivenlere oturarak izlemeye doyamayacağınız ÅŸehir manzarası ilginizi çekecektir. Sokak müzisyenlerinin eÅŸliÄŸinde hülyalara dalmak baÅŸka bir tat! Müzenin önündeki basamak ÅŸeklindeki havuzlarda, yaz aylarında gece saat 22’de klasik müzik eÅŸliÄŸinde su oyunları gösterisi oluyor. Bu unutulmaz showu, Barselona’da mutlaka yapılması gerekenler listenize almayı unutmayın.

Palau de la Musica Catalana: :Katalonya Müzik Sarayı, yaldız işlemeli ünlü konser salonu ile turistlerin daimî ilgi odağı. UNESCO tarafından dünya kültür mirasi ilan edilen bu sarayı, bir saat kadar süren ve İngilizce/İspanyolca dillerinde yapılmakta olan turlarla gezmek mümkündür. Ne yazık ki bina içerisinde film ve fotoğraf çekimi yasak; ancak, girişteki kafeteryayı gezerek dekorasyonların güzelliğine göz atabilirsiniz.

Picasso Müzesi:: Jaume I metro durağının çok yakınında bulunan Picasso Müzesi’nin muhiti, dar sokaklar ve tipik katalan evleriyle kaplı. Empresyonizm ve sembolizm akımlarının öncülerinden olan ünlü ressamın 3500 eseri, bir zamanlar kendisinin yasadığı evinde kronolojik düzene göre sergileniyor. Hafta sonu gittiÄŸimde ucunu göremediÄŸim ziyaretçi kuyruÄŸuyla karşılaÅŸtığım için, buraya hafta içinde bir gün ayırsanız isabetli olur. Müzeye giriÅŸin, her ayın ilk pazarı ücretsiz olduÄŸunu da hatırlatayım. Müzik Sarayı’ndaki fotoÄŸraf ve film çekimi yasağı burda da geçerli. Buradaki geziniz bittikten sonra eÄŸer hala vaktiniz ve enerjiniz varsa, çıkışın hemen karşısındaki Tekstil Müzesi’ni veya hediyelik eÅŸya dükkanlarını dolaÅŸabilirsiniz.

Hospital de La Santa Creu: :Pek çok ÅŸehir gördüm; ancak, ÅŸimdiye kadar renklerin bu denli canlı ve ahenkli olduÄŸu tarihî bir hastane kompleksine tanık olmamıştım. 1401’de inÅŸaa edilmiÅŸ bu hastanenin binaları, en az hastalar kadar turistlerin de akınına uÄŸruyor.

La Sangrada Familia Tapinagi: :Barselona deyince akla gelen ilk yapı Kutsal Aile Kilisesi La Sangrada Familia. Åžehri bugünkü otantik çehresine kavuÅŸturan ünlü mimar Antoni Gaudi’nin neo-gotik tarzda dizayn ettiÄŸi kilise, karşıdan bakıldığında sahilde avcumuzun içinden damlatarak yaptığımız kumdan kaleleri andırıyor. Mimar Gaudi, kilisenin yapımı sırasında talihsiz bir tramvay kazasında ölünce yapımı tamamlanamayan kilisenin diÄŸer bir ismi de “Bitmeyen Kilise” olmuÅŸ (Kilisenin 2020’de son haline kavuÅŸması bekleniyor).
Dışarıdan göğü delercesine yükselen kulelerinin cazibesine kapıldığınız kilisenin içine girince biraz hayal kırıklığına uÄŸrayabilirsiniz (GiriÅŸ ücreti: 8€ normal/5€ öğrenci). Kilisenin tam ortasında, 170 metrelik kubbesine yükselen vinçleri ve her yere yığlmış inÅŸaat malzelerini görünce tüm estetik fotoÄŸraflar çekme hevesiniz kaçıyor. “Buraya kadar geldim, bari tepesine tırmanayım.” diyorsanız, içerideki asansörlere binerek 65 metreye kadar çıkabilirsiniz (2 €). Ondan sonrası basamaklara tırmanarak ulaşılan kilisenin minik balkonlarından çok güzel bir ÅŸehir manzarasına ulaşıyorsunuz. AÅŸağıya inerken basamakların spiral oluÅŸu ve ortalarında korunak olmamasından dolayı, çocuklu aileler için asansörün tercih edilmesi bence ÅŸart.

BoÄŸa GüreÅŸleri Arenası: :La Sangrada Familia’dan yürüyüş mesafesiyle 10`uzaklıkta bulunan arena (metro durağı Monumental), kış aylarında kapalı oluyor. Toprak rengi duvarlarının üstüne iÅŸlenmiÅŸ mavi beyaz mozaiklerin harika bir görünüm oluÅŸturduÄŸu binanin resimlerini çekmek için kapalı da olsa gitmeye deÄŸer. EÄŸer ÅŸehri yazın ziyaret edenlerdenseniz, La Ramblas baÅŸta olmak üzere turistik caddeler üzerinde bulunan turist bilgilendirme noktalarından veya üstünde”Toros” yazan giÅŸelerden bilet almanız mümkün. Çok sayıda meraklısı olduÄŸu için biletleri iki gün önceden almanız iyi olur.

Casa Mila: :Gaudi’nin taÅŸları yuvarlak hatlı kesimlerle ÅŸekillendirerek dizayn ettiÄŸi Casa Mila veya Barselonalı’ların deyimiyle “TaÅŸ Ocağı (La Pedrera)”, lüks maÄŸazaların yer aldığı ünlü Diagonal Bulvarı üzerindedir. Ünlü mimarın en tanınmış ve son eseri (1910) olarak bilinen Casa Mila’nin dış görünümü Çakmak TaÅŸ çizgi filmindeki evleri andığı için açıkçası estetik olmayan ama sevimli bir görünüm sergiliyor.

Parc Güell: :Barselona’ya hakim diÄŸer bir tepe üzerine Gaudi tarafından tasarlanarak inÅŸaa edilmiÅŸ. Gaudi’nin bir zamanlar yaÅŸadığı ve ÅŸimdi müze haline getirilmiÅŸ evini takip eden patikanın sonunda ÅŸehre nazır terası andıran bir alan bulunuyor. Alanın çevresi, birbirinden canlı fayans parçacıklarıyla oluÅŸturulmuÅŸ kolajlarla kaplı banklarla çevrili. Buradan ÅŸehre karşı bol bol hatıra fotoÄŸrafı çekildikten sonra terasın altında bulunan sütunlu salona geçebilirsiniz. Tavanı muhteÅŸem süslemelerle kaplı bu salonun akustiÄŸi çok iyi olduÄŸu için sokak müzisyenlerinin mekanı haline gelmiÅŸtir. Sütunlu salonun hemen önündeki merdivenlerde ise, hediyelik eÅŸyalara konu olan ejderha figürü bulunuyor. Park Güell’deki renk cümbüşünün doyasıya tadına varmak istiyorsanız bir hatırlatma: Parkın pek cok yeri toprak kaplı olduÄŸu için uygun ayakkabı giyilmesi tavsiye olunur.

Stadions Camp Nou: :Buraya kadar gelip de 120bin kiÅŸilik Barselona futbol stadyumunu görmeden gitmek istemeyenler için, Avrupa’nın en büyük ve dünyanın ikinci büyük stadyumuna turlar düzenleniyor. Tur ve maç biletleri turist bilgilendirme merkezlerinden edinilebilinir. Maçlar genelde Pazar günleri oynanıyor.

Sahiller ve Plajlar: :Farklı versiyonlari olmakla birlikte, ÅŸehrin biraz dışından merkeze doÄŸru yaptığım sahil turunu önermek istiyorum. Poblenou metro durağına kadar metroyla gittim ve yukarıya çıkar çıkmaz deniz istikametini sordum. Sahile çok yakın bu duraktan denize vardığımda sonu yokmuÅŸcasına uzanan bir plaj beni bekliyordu. Sahil boyunca kaldırımdan da yürüyebiliyorsunuz; ancak, merdivenlerden asağıya inip plajin kenarındaki yürüyüş yolunu tercih ederseniz, caddenin altına gizlenmiÅŸ bar ve restoranları kaçırmamış olursunuz. Kumun dingin renginin ve Akdeniz’in kıyıya yolladığı bol köpüklü dalgaların güzelliÄŸi kelimelerle ifade edilemez. Sahilde yürüdükçe, karşınızda gün batımıyla portakal rengine bürünen gökyüzü sizi koynuna çekiyor sanki. Åžehire yaklaÅŸtıkça insan trafiÄŸi artıyor. Port Olimpic’teki restoranların önündeki garsonlar çoktan turist avına çıkmışlar bile. Port Olimpic’in hemen yanındaki Grand Gazino de Barcelona ve yanındaki lüks alisveriÅŸ merkezi Marina Village, ikiz kuleler görünümüyle sahilin doÄŸallığını bozmuÅŸ bence. Bu binaların önündeki bronz balık figürü güneÅŸin veda rengiyle birleÅŸince inanılmaz ışık oyunları yapıyor.

Rambles: :Sahil turunu, Barselona’yı büyük ölçüde uyumayan güzel yapan La Rambla ile noktalıyorum. Liman ile Placa Catalunya arasında uzanan bu 1,5 km lik sokak eÄŸlence, alışveriÅŸ, sanat, yemek, barınma ve gezme gibi daha pek çok ihtiyacı karşılamak için ortak nokta ilan edilmiÅŸ sanki. Gecesi ve gündüzü ayrı güzellik taşıyan bu caddede, çiçekçiler, kuÅŸ satıcıları, sokak sanatçıları, ressamlar, ÅŸans oyunları oynatanlar, pantomim sanatçıları, hediyelik eÅŸya maÄŸazaları, restoran ve cafeler sayesinde 24 saat insan kalabalığı görmek mümkün. EÄŸer gece geziyorsanız, ellerinde koyu kırmizi teneke kutularla dolasan satıcıları görürsünüz. Bu koyu kırmızı kutular, Barselona birası Estrella...
La Rambla’da görülmesini mutlaka tavsiye ettiÄŸim iki yer var. Bunlardan birincisi, bizim halk pazarlarına benzeyen; her türlü taze meyve sebze, balık, deniz mahsülleri, ÅŸarkuteri ürünleri ve hatta İspanyol’ların severek yedikleri salyangoz satılan Mercat de Sant Josep. İkincisi ise Bal Mumu Müze’sinin bahçesinden girer girmez saÄŸ taraftaki koridorda giriÅŸi olan kafe. Bu kafe, içinin tamamen aÄŸaçlarla dekore edilip orman atmosferi oluÅŸturulmasuyla yerli halkın ve turistlerin ilgisini çeken mekanlar arasında...

Gitmek ve Dönmek :
Barselona’da metroyla seyahat, en kolayı ve maddî yönden uygunu. Havalimanından, ÅŸehrin belirli ana metro duraklarna baÄŸlantısı olan tren hattı R1 geçiyor. Bu hat, aynı zamanda ana istasyon olan Sants Estacio’dan da geçiyor. Paral lel, Catalunya, Liceu, Diagonal durakları ÅŸehrin merkezi konuma sahip metro duraklarındandır.
Metro biletleri, duraklardaki otomatlardan veya giÅŸelerden alınabiliyor. Havalimanından ÅŸehre ulaÅŸmak için normal ÅŸehir içi biletin geçerli olduÄŸunu gördükten sonra rahatlıkla söyleyebilirim ki, diÄŸer Avrupa ÅŸehirlerine kıyasla toplu taşıma araçlarıyla seyahat oldukça ucuz. Tüm turistik mekanları görmek için birinci bölge bileti almanız yeterli. Benim tavsiyem, T10 (Zone1, ücreti 6,90 €) olarak bilinen 10 biniÅŸlik bileti almanız. Bu bilet ucuz olmakla birlikte, basıldığı andan itibaren 1saat 15 dakika içerisinde diÄŸer toplu taşıma araçlarına ücretsiz binme olanağı sunuyor. Bileti saÄŸdaki makine yerine soldaki makinede damgalatıyorsunuz ve sağındaki turnikeden geçiyorsunuz. Bu fark, bir çok turistin ÅŸaÅŸkın bakışları arasında bastığı biletin yanmasına neden olabilecek türden. Ayrıca, az önce saydığım büyük metro istasyonlarının içinde bir baÅŸka hatta binmek için okları izlediÄŸinizde ÅŸehrin altına kazlmış köstebek yuvası gibi uzun koridorlardan dakikalarca yürümek gerekiyor. Oldukça kalabalık olan metrolarda, yan kesicilere dikkat etmekte fayda var.

Yemeden Dönmeyin:
İspanyollar günde dört öğün yiyorlar: Sabah, öğlene yakın (10-11), akÅŸam üstü (14-16) ve gece (22-23). Bu güne kadar gezdiÄŸim hiç bir ülkede, gecenin 11’inde restoran önlerinde kuyruk görmemiÅŸtim. Sabahları genellikle sıcak çikolata ve churros denilen tulumba tatlısı benzeri tatlı yiyorlar. Tortilla a la Espanola denilen patatesli omlet de severek yeniliyor. Öğlen yemeÄŸinde ise, her yerde satılan ve içinde peynirden tutun da ton balığına kadar binbir çeÅŸit malzemeyle hazırlanmış baguette ekmekleri tercih ediliyor.
AkÅŸam ve gece yemeÄŸi ise en önemli öğünlerden. Bunlar sadece karın doyurma amaçlı deÄŸil, Akdeniz insanının sevdikleriyle bir araya gelmek için bir fırsat olarak da deÄŸerlendiriliyor. Restoranlara göz attığınızda yalnız yemek yiyen insan sayısı yok gibi. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken bir konu da İspanyol’ların restoran anlayışı. Dışardan bakıldığında “Aaaa burası bar, restoran deÄŸil.” diyerek önünden geçip gittiÄŸim her mekanın aslında akÅŸam yemeÄŸi için mükemmel yerler olduÄŸunu keÅŸfetmem biraz zaman aldı. Barın (Tapas-Bar) etrafındaki açık büfeden aparatif olarak tapaslarınızı seçebiliyorsunuz. Deniz ürünlerinden patates kızartmasına kadar deÄŸiÅŸen tapasların ardından, ana yemek olarak Barselona’aya özgü Paella’yı deneyebilirsiniz. Paella, deniz ürünleri, sebzeler, veya tavuk gibi deÄŸiÅŸik malzemelerle hazırlanmış safranlı pilava verilen isim. PiÅŸirildiÄŸi tava ile servis yapılan bu yemek, yanında sunulan ünlü İspanyol ÅŸarabı Sangria ile sadece midelere deÄŸil gözlere de hitab ediyor. Gece öğününde ise en çok tercih edilen, sıcak peynir soslu mısır cipsi Nachos’tur. SoÄŸuk servis yapılan nachos ları bandırmak için çeÅŸitli soslar da sunuluyor. Mutlaka denenmesi gereken ve alışkanlık yapan soslardan biri sarmısaklı avakado sosu. Ve son olarak yemeÄŸin üstüne, ünlü Katalan tatlısı krem karameli deneyebilirsiniz. Tadı krem karamelle kazan dibi arasında olan bu sütlü tatlı, yemek sonrasında hoÅŸ bir ferahlık bırakıyor damaklarda.


Almadan veya Bakmadan Dönmeyin:
Limana doÄŸru bir yürüyüşe çıktıysanız, World Trade Centre (Dünya Ticaret Merkezi) karşında bulunan Maremagnum’a uÄŸramadan geçmeyin. Barselonalı’lar için olduÄŸu kadar turistler için de gözde olan Maremagnum, alışveriÅŸ dışında denize karşı bir kahve molası vermek için de ideal mekanlar arasında. Büyük gemilerin limana demir atmalarını, sürekli hareket halindeki insan kalabalığını ve gün batımını izlerken yorgunluÄŸunuzun nasıl geçtiÄŸini anlamayacaksınız. Maremagnum’un en üst katındaki restoranlar da birbirinden güzel Akdeniz lezzetlerini tatmak için enfes ortamlar sunuyor.
Placa Catalunya, alışveriÅŸ merkezlerinin bulunduÄŸu caddelerin kesiÅŸtiÄŸi Barselona’nın en büyük meydanı. Dışarıdan bakıldığında çok dikkati çekmeyen ve gri rengiyle daha çok resmi binalari andıran El Corte Ingles, aslında 9 katlı bir alışveriÅŸ merkezi. Buranın en üst katındaki self-service restoranlarda oldukça lezzetli ve uygun İspanyol yemekleri yemek mümkün. YemeÄŸi lezzetli kılan en önemli ayrıntı, muhteÅŸem ÅŸehir manzarasında saklı.
Placa Catalunya’ya açılan ünlü caddelerden biri Avenue Portal de l’Angel. Araç trafiÄŸine kapalı bir cadde üzerinde, İspanyol markaları Zara ve Mango dahil olmak üzere her türlü maÄŸazayı bulmak mümkün. Özellikle ayakkabı dükkanlarının sunduÄŸu çeÅŸitler ve Camper ayakkabılarının fiyatlarının uygunluÄŸu, deÄŸerlendirilmesi gereken fırsatlar arasında. AlışveriÅŸ konusunda önemli bir bilgi ise katolik bir ülke olan İspanya’da maÄŸazaların çoÄŸunun Pazar günleri kapalı oluÅŸu...

Havaalanına doÄŸru yola çıkmadan önce, kış güneÅŸinin verdiÄŸi tatlı miskinlikle son kahvemi yudumluyorum limanda. Bir gezinin sonunda söylenebilecek en güzel cümle dökülüyor dudaklarımdan: “İyi ki gelmiÅŸim, her saniyesine deÄŸdi doÄŸrusu...”
Yaz kış uyumayan bir güzeli izledim beş gün boyunca ve parlak güneş ışıklarının altında bin bir yüzünü sundu bu güzel... Geriye dönüp baktığımda, bir fotoğraf makinesi dolusu ölümsüzleşen anlar ve onlara baktıkça bir daha gelebilmek için tutulan dilekler...


Senem ÖZKUL




19 Mart 2007 Pazartesi / 3000 okunma



"Senem ÖZKUL" bütün yazıları için tıklayın...