Yandı Zeytinliklerimiz
Bu sene zeytinlikleri yanan, yakılan bütün Egelilere ithafımdır.
Ekmeğimizi kendi yağımıza banmaya alışmışız, para verip satın almak öyle zor ki bizim için!
Sonbahar ortalandığında burnumuz morarır, ellerimiz donar duyarsızlaşırdı soğuktan, sabah erken başlardık zeytin toplamaya. Bizim zeytinliğimiz dağın denize bakan yüzünde olduğu için günün ilk ışıklarını hissetmemiz biraz zaman alırdı, o yüzden çok üşürdük sabahın erkeninde. Üşürdük ama yine de gülüş cümbüş, sele sepet çıkardık her sabah yola.
Ekimin sonu Aralık başı başka işimiz olmazdı artık. Her gün giderdik zeytinliklerimize, yemeklerimizi akşamdan yapardık. Sulu sıcak yemeği akşamdan akşama yerdik, yanımıza kuru şeyler hazırlardık götürmek için. Çoğu zaman zeytin, peynir, balık tuzlama, börek, mücver gibi kuru yiyeceklerden oluşurdu zeytinlik sofralarımız, ha bir de kara çaydanlığımızı götürürdük yanımızda. Çay şeker bardak faslıyla, çalı çırpı toplayarak yaktığımız odun ateşinde demlenen çayın tadını hiçbir şeye değişmezdik. Kuruyan zeytin yongaları öyle güzel yanarlardı ki, üşüyen ellerimizi ısıtmak ve bir bardacık çay içmek için toplanırdık ateşinin etrafına...
Zeytin toplama ve işleme faslımız bir iki ay sürerdi, ilk topladıklarımız yeşil çekiçke ve turşu salamuralıklardır, ardından bir kat diri tuz bir kat zeytin olmak üzere sepet yada çuvallara bastığımız siyah sele zeytinlerimiz gelirdi. Kendi ailemize yetecek kadar yaptığımız sofralık zeytinlerimizden sonra yağlık toplamaya gelirdi sıra. Bizim zeytinler toplanıp yağhaneye gitse de, konu komşu zeytinliklerine yardıma giderdik...
Şimdi ne bizde var bir avuç zeytin, ne de komşularımızda...
Acımadı alevler zeytin bebelere, acımadı. Henüz yeni çekirdeğe durmuştu yeşil bebeciklerimiz. Kıyamazdım dalından tekini bile ziyan etmeye, kıyamazken bir taneciğinin yere düşmesine, dalının incinmesine... Nasıl kıydılar size nasıl? Zeytin dolu ormanlarımız, dağlarımız yok artık. Yandı. Yaktılar zeytinliklerimizi, açız biz.
Açız bu sene ve bundan sonra...
İşte geldi zeytin hasat zamanı, geldi ama; elimiz böğrümüzde gözümüz kapkara dağlarda, boynumuz bükük öksüzüz. Zeytinim, ağacım, gölgem, hayat damarım, ekmeğimin katığı, soframın bereketi, evlatlarımın geleceği yok artık.
Ekmeğimizi kendi yağımıza banmaya alışmışız, hiç parayla zeytinyağı almadık ki!
Yok bir şişecik zeytinyağımız, yok bir avuç zeytinimiz. Koskoca zeytin dağlarımız yok yerinde. Yandı zeytinliklerimiz, yandı umutlarımız, yanığız biz.
Açız bu sene. Zeytine, zeytinyağına açız dostlarım.
|