FOÇA İSTANBUL’DA OLABİLİR Mİ? / Prof.Dr.Serkan ODAMAN
Prof.Dr.Serkan ODAMAN

Prof.Dr.Serkan ODAMAN

FOÇA İSTANBUL’DA OLABİLİR Mİ?



Yer İstanbul, Bostancı’da sahil yolundayım, ilginçtir ki trafik fazla yoÄŸun deÄŸil, halbuki Cuma akÅŸamı. Tam da yaÄŸmur kendisini göstermeye baÅŸlamışken Maltepe’ye doÄŸru ilerliyorum. Hava soÄŸuk mu soÄŸuk, kış iyice bastırmış İstanbul’a. Niyetimiz yoÄŸun ve yorgun bir günün sonrasında birkaç lokma bir ÅŸeyler atıştırıp uyumak. Hatta bir ara bir çorba içip otelde sızmayı bile düşünüyorum ama ah ÅŸu gırtlak zevki, hangi coÄŸrafyada olursa olsun, insanın peÅŸini bırakmıyor. SaÄŸ tarafta deniz sol tarafta sırayla dizilmiÅŸ mekanlar. İşte o anda ne olduysa oldu. Aman Tanrım, “Foça” yazıyor iÅŸte. Birkaç saniye içinde bu mekanı gazete yazısında okuduÄŸumu hatırlıyorum. Geleneksel düşüncem kendini gösteriyor: “Demek orası burasıymış”. Åžeytan diyor gir içeri ve yaÅŸa bu zamanı. Ama duruyorum bir anda, hayal kırıklığına uÄŸramaktan korkuyorum, Foça öylesine etkileyici, öylesine büyüleyici ki ruhumda, bu sihrin zarar görmesinden, zedelenmesinden çekiniyorum. Girmiyorum içeriye. Kimbilir belki de neler kaçırıyorum.

Oldum olası bir yerin isminin baÅŸka bir coÄŸrafyada kullanılmasına karşıyımdır. Köln’deki “Pamukkale” ya da “KuÅŸadası” adını taşıyan lokantalar ya da iÅŸi daha da beter hale getirip Paris’teki kebapçıya doÄŸrudan “Elazığ” adının koyulması. Üstelik içeride domuz etinden çakma İskender ve Adana-Urfa benzerleri yapılırken. Elazığ’a da hakarettir bu bence. Bunun benzerlerini İzmir’de de görürüz. Saint Joseph yıllarımdaki ünlü mekan, Mahmut abinin “İstanbulburger”i gibi. Sevemedim gitti ÅŸu ismi, kendisine de söyledim kaç defa. En rahatsız olduÄŸum konu ise kırk yıllık Amerikan hamburgerine “İstanbulburger” adını takması ve öyle pazarlamasını yapmasıydı. Ama Allah’ı var, her ÅŸeyi çok güzel yapıyordu. Ben ise hamburger ve türevlerine toptan karşı olduÄŸumdan yine de Mahmut abiye gider ancak ya bizim köftemizden ya da ciÄŸer, böbrek, yürek karışık yerdim ekmek arasında. İçeridekilerin tiksinen bakışları arasında sadece tuz atarak ve etin tadını bozmadan yuvarlardım yarım ekmeÄŸi.

Ama yine de deniz insanıyız biz. Balık severiz, hem de iyisini severiz. Deniz çipurası isteriz rahmetli PiriÅŸtina gibi. Kahkahalarla güleriz rakı masalarında ama adabını bilir, saygı duyarız masaya. Rakıya soÄŸuk su katar, buzun rakıyı bozduÄŸunu biliriz. Büyüklere saygı duyarız masada, biz varken onlara sakilik yaptırmayız. Küçüğümüzden de bunu bekleriz elbette. En çok da Foça’da severiz bu mereti. Ama Foça’nın ismine baÅŸka yerde dayanamayız, o nedenle de girmeyiz mekana. Peki ne yaparız? Biraz daha ilerler ve Maria’nın Bahçesine dalarız. İçerde Rumca ÅŸarkılar, saat 22.00 itibariyle sirtaki için kalkan misafirler, benzerini Cunda’da Bay Nihat’ta bulabileceÄŸiniz mezeler ve iÅŸte teklif zamanı. Hangi balığı tercih ederiz? Çipura mı levrek mi? Hayır sevgili garson kardeÅŸim, hayır, geç bunları anam babam, geç bunları, bilirim ben yiyeceÄŸimi. O saydığın balıkların kralını yerim ben Foça’da. Anne sütünden kesildiÄŸimizde bu balıklarla baÅŸladık biz yaÅŸamaya. Sen kalkan getir ama biliyorum daha yeteri kadar yaÄŸlanmadı sizin balık. Izgara olmayacak, sen tava yap o zaman. Mekan da güzel, girdim lavaboya, sanki otel banyosu, o ne samimiyettir, o ne hoÅŸ bir havadır. “Hayatta ya tozu dumana katarsın, ya tozu dumanı yutarsın”. Güzel yazmışlar da mekana uymamış, zira mekanda hayat durmuÅŸ gibi, böyle iddialı olmaya ne lüzum var ki? Az sonra çıkacağız soÄŸuÄŸa ve ertesi sabah baÅŸlayacak yarış, o zaman hatırlarız belki bu satırları.

Feride ÇiçekoÄŸlu ne diyordu “Suyun Öte Yanında”? “……….. ve mutlak rakıdır buralarda”. İçimiz biraz buruk, memleketten ayrı olmanın verdiÄŸi keyifsizlikle kadehlerimizi kaldırıyoruz Foça’ya ve onu yaÅŸayabilen geniÅŸ yürekli güzel insanlara…..


Prof.Dr.Serkan ODAMAN




14 Aralık 2009 Pazartesi / 2236 okunma



"Prof.Dr.Serkan ODAMAN" bütün yazıları için tıklayın...