ISSN 1308-8483
EDEBİYATTA KADIN YAZARLARIN BASTIRILMIŞLIĞI ÜZERİNE / Tülin DURSUN
Tülin DURSUN    
  Yayın Tarihi: 23.12.2009    


EDEBİYATTA KADIN YAZARLARIN BASTIRILMIŞLIĞI ÜZERİNE

Edebiyatçılar Derneği'nin 5 - 12 Aralık tarihleri arasında Suriye'nin Rakka Kenti'nde katıldığım Abdülselam El Uceyli Roman Festivali'nde yaptığım "EDEBİYATTA KADIN YAZARLARIN BASTIRILMIŞLIĞI ÜZERİNE GİRİŞ" konuşmamdan...


Kültürümüzde dişi dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren "yasaklar"ın ortasına düşer. Daha bebek iken başkalarının yanında saklanması - örtülmesi gereken yerleri vardır. İlk ayıpları öğreten dişinin kendi öz annesi, büyüteni olan kadındır. İlk yasaklar annenin korkuyla koyduğu minik, biraz da sevimli kurallardır.

Bir kız çocuğu gelişimini tamamlayana kadar kendisiyle uğraşır. Gelişim tamamlandıktan sonra da "erkekleri" uğraşır kadının içi ve dışıyla...

Kadın, erkekler kadar çabuk hayata atılamaz. Erkek ilk deneyimlerini bile bir büyüğünün himayesinde yaşayan erkek ne kadar ilgi ve takdir görürse, kadın içinde bulunduğu sosyal toplumun kurallarına göre dışlanır. Varsa ayıpları örtülür veya işe "töre" karıştırılır. Annenin koyduğu ayıplar-günâhlar ve kınamaların ardından babanın katı kurallarla getirdiği yasaklar örseler kadını.

Kadın gelecekteki kocası-erkeği için hazırlanır adeta. Kocasına iyi davranmak, isteklerine karşılıksız ve itaatkâr boyun eğmesi, çocuklarına güzel anne olabilecek "kadın" olarak yetiştirilir.

Kadın kendini hep yeni bir oyun içinde bulacaktır. Yeni geldiği bu evde de durum eskisinden farklı değildir. Kadının fikren bastırılmışlığı onun üretkenliğini asla elinden alamaz.

Gün gelir anne olur kadın. Annesinin öğretileri onu "tıpkı"laştırmaktan öteye geçmez. Onun yeni bir oyuncağı, yeni bir oyalanacağı vardır. Yemek pişirir, çocuklarına bakar, evini toplar, temiz çamaşırlar sunar erkeğine. Gönülsüz de olsa yatağını paylaşır erkekle. Kendine zamanı yoktur. Kadın yalnızdır!

Oysa o kadının da duyguları - düşünceleri vardır paylaşacak ve aktaracak. Paylaşamaz!

Paylaşamaz; dudaklarından veya kaleminden çıkacak herhangi bir sözcük ona ters bir silah, bir bumerang gibi geri dönebilir. Kadın katlanmak, duygu ve düşüncelerini ertelemek, yok etmek zorunda kalır. Çocukları belki de kocasının sosyal durumu önceliklidir. Ona sunulan her türlü ekonomik bağışlardan, sunulardan yoksun bırakılabilir. Kocasının ismi zedelenebilir, daha fazlası çocukları elinden alınabilir. Kadının hayatı tehdit içindedir. Yüreği korkaklaşır. Savunmasızdır.

Zaman gelir karşılıksız ve habersiz aşklar da yaşayabilir kadın. İçindeki ayıbın sahibi olmak taşınılmaz bir yüktür aslında. Erkek hegomanyası bunu haber alır almaz başlar tehditlerine. Kadın bastırılmışlık ve istediği - düşlediği özgürlük arasında bocalarken; içindeki patlamaya hazır bombanın pimini çektiğinin farkında değildir.

VE HİÇBİR ERKEĞİN ANLAMADIĞI ŞEY; BİR KADIN EŞ DE OLABİLİR, ANNE DE OLABİLİR; ÂŞIK DA OLABİLİR...

Kadın cesur yürekliyse, biraz da katı kurallar karşısında esnekse kimseye aldırmadan gider yarınlara. Bu genelde sıradışılıktır.

Kadını kadından daha güzel anlatan bir yazar daha yoktur. Evet yoktur! Yoktur ama kadını anlatacak "o kadın" da hiç olmayacaktır.

Şiir, roman yazan, resim yapan erkekler dişi bedenleri kendilerine baş malzeme seçerler. Ressamlar tuvalleri boyarlar hiç yaratılmamış renklerle. Etimizden, tenimizden söz ederler edepsizce. Alınmayız biz; güleriz bu hoşluklara. Aslında kadından söz ederken kendi içlerindeki güvensizlikler, yaşanmamışlıklar, hasretlikler çıkar ortaya. Kendileri de farkında değildir bunların. İlişkilerindeki başarısızlıklar romanlarına, tablolarına, şiirlerine "kahraman" olarak aktarılır...

Kadın "özgür" olmadığı için öylesine ayıplardan, öylesine derin sevgiden söz edemez. Ettiğinde okuyan karar verir; "o kadın"ın çatlamıştır ar damarı...

Erkek hiç bilmez oysa. Kadının isteği öylesine yoğun istekler değildir. Onun güvendiği erkeğinin tutacağı eli, yaslanacağı omuzudur. Kadın yaratıldığından beri kendine bir "efendi" değil; bir arkadaş, gerçek bir sevgili aramıştır. Ve "yasak elma"yı çaldığından beri kadın sahipsizdir...

Türkiye'de erkek bastırılmışlığına karşı koyabilen kadın şair-yazar sayısı giderek artmaktadır. Bu bir başkaldırı değil; tam tersi kadının hak ettiği, olması gerektiği yerde olmak için çabalamasıdır. Okur birkaç uçtaki kadın yazardan başkasını tanımamaktadır. Uçta yazmak ise ülkemizde yazar tarafından istenmese de "feminist" olarak algılandı. Kadın yazarın sınıflandırmaya hiç ihtiyacı olmadığını anlatmaya hiç gerek yok kanısındayım.

Bir Duygu Asena için her zaman kadınların savunucusu dendi. Şiddet gören, bastırılan her kadını korumak, haklarını onlara anlatmak feminist yaklaşımdan önce "insan" davranış modelinin en güzel örneklerinden biridir. Duygu Asena bir zamanlar "Kadının Adı Yok" dediğinde Türkiye ayağa kalkmıştı. Evlenmeden önce babasının, evlendikten sonra da kocasının soyadını alan kadının bugün halâ bir adı yoktur!...

Bu yılın hemen başında bir tiyatro oyunu sansürlenmiştir. Fazla müstehcen bulunduğu için. Oysa müstehcenlik günlük yaşamımızdaki erkeğin küfürlü, saldırgan, şiddete yönelik davranışlarının, duygu ve düşüncelerinin yanında hiçbir şey değildir. Acaba gerçekçiliği mi oyunu sansüre götürdü?

Sevgili Ayşe Kilimci elliye yakın kadın yazardan "kadınlara özel" öyküleri toplayarak kısa bir zaman önce "KADINDAN SAKINCALI ANTOLOJİ"yi çıkararak kadınların artık bir şeylere "dur" demenin zamanının geldiğini anlatmaya çalışmaktadır.

Bunun yanında sevgili yazarlarımızdan Meltem Arıkan'ın kadına yönelik şiddete - baskıya karşı yazdığı eserlerle genç yazarların bu yönde bizlerden daha şanslı olduğunu ispatlaması gelecek kadın yazarlar adına çok güzel bir gelişmedir.

Şimdiye kadar (kısaca) sözünü ettiğim kadının davranış nedenlerinin başında gelen ürkeklik onun egemeni olduğu kişilerce bastırılmışlığı, salt bizlerde değil; batıda da kendini göstermektedir. Bu da kadının edebiyat yönünden kısırlaştırılmasıdır.

Sözlerimi toparlarsam; erkekler kronik muhalifliği bıraktıklarında, her bireye "önce insan" olarak yaklaştıklarında "asılacak kadın"lar azalacaktır. İçinde kadının her daim var olduğu edebiyat dünyası daha da zenginleşecektir.

En özgür düşüncedeki kadın yazarların bile korkarak hatta fikirlerine ısmarlama yazılarla yazdığı gerçeğini düşünürsek; erkeklere söylenecek tek bir şey var.

ARTIK KADINLARI PARSELLEMEYİ BIRAKIN!

Çünkü;

Kadın sizin bir yarınız, bırakın özgürce yazsınlar; sizi tamamlasınlar...

Kim bilir belki size, sizi anlatırlar...


Tülin DURSUN



1923










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)