DÜŞ KİRPİKLERİMDEN MAVİ SESSİZLİĞİM
( bahçemde ayrılığın yıldönümü )
Sen ile ben, yaka ve koldaki iki düğme gibiydik; iliklenmezdi kader üstümüze. İki yakası biraraya gelmezdi sevdamızın ve ayrılık hep bir gömlek üstündü ikimizden. Yana yakıla bir tükenişin kıyısındaydık. Yanan hayallerimiz, yakılan sen ile ben...
Gittiğin gün, sensizlik oturdu kanayan gözlerime. Nereye baksam yoksunluğum düşer kirpiklerimden. Ve ne vakit sussam bir gemi yol alır uzak maviliklerden. Gözlerimde masmavi kanlar, limanlar sus pus…
Şimdi her gece bahçemde yalınayak bir ayrılık. Kapıma bıraktığın dipsiz karanlık, simsiyah bir kedi gibi dolanır yalnızlığıma. Ayla birlikte batar gemilerim. Ay batar gözlerimden, gülüşlerini özlerim ve her gece bahçeme dualarımı gizlerim.
Gittin, avuçlarıma hayat denilen koskoca bir yalan bırakarak. Şimdi yalandan roller yazıyorum utanarak kendime ve ne yazarsam ona kanıyorum. Misal gözlerin düşer sabahları aklıma, hiddetle yıkarım yüzümden, gidişini. Bahçemde sardunyalar, sarısı solgun, beyazı ölgün papatyalar ve bir su kenarı yenikliği. Uykumdan hain düşlerimi siler, yine sana gelirim. Elimde sigaram, başım işte öyle dumanlı. İki lokma yalnızlık, masanın uzak ucunda bir parça sitem ve yüzümden düşen bin parça sensizlik.
Gittin, omuzlarıma olanca yüküyle bir geçmiş bıraktın. Ellerimde taşınmaz kederler, kırık dökük hayaller… Susuyorum vakitsiz. Çiçeklerim susuyor, topraklarımdan yüzünü çekmiş yağmurlar. Sen çektin diye gözlerini yüzümden o eylül sabahı, artık her yer sonbahar... Sararıp düşüyorum köksüz ağaçlardan. Suskunluk vuruyor saatleri ve yitik duvar kenarlarından süpürüyor hayallerimi kokunu taşıyan rüzgarlar.
Nerdesin mavi gülüşlüm? Ne alemi vardı da gizlendin o eski şarkıların unutulmuş sözlerine? Kim düşürdü ceplerimden bakışlarını ve söyle Allah’ını seversen neye inat bu soğuk terkedişin? Dizlerim ağrıyor, söyle nereye saklandı yağmurlar?
Çare yok, erkenden uyuyorum akşamları. Kurumuş bir kuyunun dibinden uzatıyorum ellerimi mutsuzluğa. Bağırıyorum, çıkmıyor sesim! Nefesim öyle derinde, göğsümde örülü taş duvarlar ve yarası kanayan bir ayrılık acısı… Rüyalarım isimsiz, gözkapaklarım bitkin, yüreğim lime lime. Yüreğimden sıradağlar uzanıyor gittiğin ufuklara. Özlemim soluyor ellerimde ve kimbilir hangi dağların ardından düşüyor gözlerim yollarına?
Nerdesin gönül gözüm? Bilmez misin özlemi? Niçin duymazsın sessizliğimi? Daha kaç sonbahar dalında asılı kalır ki yutkunduğum sözlerim? Daha kaç mevsim düşer avlunun soğuk taşlarından çürüyen bedenime? Ne vakit döneceksin saçlarımdan sürüdüğüm yitikliğime?
Seni nasıl özlerim, hiç mi görmezsin?
Dönmelisin kıyısız denizim… Dönmelisin ki dillensin tüm sahipsiz çocuklar. Gemilerim yüzsün yeniden gözlerinde, erişsin suya topraklar. Gözlerim ışığına, sözlerim aşığına kavuşsun. Dönmelisin ki yağmurlar yağsın yalnızlık oturan dizlerime, sardunyalar insin pencere pervazlarına, tüm o renksizlik dinsin.
Dön ki göndersin gecelerim tan ışıltılarına yazılan ihbar mektuplarını ve sen gönder bana gözlerini bahçemizin sitem sinmiş köşelerinden. Aç yeniden kollarını dualarıma, arındır yokluğundan…
Dön evine kutsal inancım. Dön ki duyulsun sessizliğim. Ben, gözlerin olmadan ışığı sönmüş masmavi bir sessizliğim! Dön ve aç gözlerimi yeniden hayata…
ozgur.hancioglu@hotmail.com
|