Itırların Altında / Angül ABAY
Angül ABAY

Angül ABAY

Itırların Altında



Fareli Köylere


Cumba dedesi ile ve hatıralarıyla geçen 6 – 7 yılın sonunda, tam on beÅŸ kadar kedi oldu sokağımızda. Hepsi de Suzi’nin sülalesi! Daha iki tanesi de doÄŸuramadı zannedersem. 20 falan olacaklar…

Geçen sene bu zamanlarda o kadardılar. O kadardılar da Kürdan (KürdiÅŸ) Maho I’i köpek kaptı, Bronkit bronÅŸitten mevta oldu, Maho II’yi Manisalılar sitesine verdim, ikisi ishalden gitti, derken kalanlar durmadan ürüyorlar, kedi nüfus planlamasına (!) maddi gücüm yok, sokağı, bahçeyi ve beni istila ettiler!

Cumba dedesi asil, bir o kadar gidik, pasaklı bir kemik torbası idi; gölgelerde yatar, torununu koruyaraktan geçinip giderdi. Beslenme sonucu semirip, elini, ayağını, üstünü, başını temizleyerekten tekrar kedi kılığına girdiydi. Ev Pansiyonu’mu açtığım yıllardı, hemen hemen balkonda yatıyordum gelen gideni kaçırmıyor, kedilerle izliyordum.

Çok eÄŸlenceli oluyor. Bir gün Suzi’ye oynaması için top verdim, eski bir tenis topu. Haydaaa DediÅŸko da topun peÅŸinde, bir koÅŸturuÅŸ, e vallahi sonra da bir mahcubiyet, bir utanma, duvara yüzünü dönüp pozlar falan. Kedi duvara dönük öyle kalakaldı. Breh ne utanış, evrimleÅŸmiÅŸler bunlar zaten, gerçekten.

Sonra bir gün, evin lodos kapısında bir de köpek eniÄŸi belirmez mi!! Hazır ol vaziyetinde bizi koruyormuÅŸ; kev kev.. Gerçekten hep ayakta atak vaziyette, kapının önünde. Öf, haydaaa kedilere zor bakıyorum diyerekten adını Rititi (Rintintin) koyduÄŸumuz fedaimiz de sokağımızın ve bahçemizin müdavimi oluverdi! Tarhana çorbası, balık, yemek artıkları ve çöpten de beslenerekten geçinip gitmeye baÅŸladık, bir mutlu, bir mutluyduk. DediÅŸko Rititi’yi asla kabul etmedi. Bir gün Rititi’yi döverken tarhana kabının havada 360 derece vals yaptığına bile ÅŸahit oldum, sonra da zaten DediÅŸko zaten yaÅŸ haddinden de, -asla inanmıyorum- iflah etmedi yok oldu, ne canlısını ne ölüsünü bulabildim. İyi kedilerin ölüsü bulunamazmış diyorlar….

Çok garipsediÄŸim ve hala çözemediÄŸim bir ÅŸey hep aklımda; DediÅŸko, bahçe eÅŸiÄŸinde durursa Pansiyon’a İzmir plaka, bahçe dışında durursa baÅŸka plaka misafirlerimizin geliÅŸi. Yani bugün gibi aklımda hep herkese anlatır dururum…

DediÅŸko’cuÄŸumuz bir kulağı düşük, öbür kulağı da yırtıktı, beslendikten sonra patileri de tombul tombul olduydu. Tekirdi, engelli, bıçkın bir yürüyüşü vardı. Ceket omuzda. Sanki topuklu, arkaları basık ayakkabılarla mahcup ve bilge bakışlarıyla kendine hayran etmiÅŸti. Suzi’ciÄŸim, üç renkli prematüre bir yavruydu. Annesi kışa doÄŸru tekrar doÄŸurunca; kış da soÄŸukla birden basınca, ikinci batın yavrular ve anne de ölünce, yok olunca; annenin adı Curtis, kör kızdı; zannedersem komÅŸunun civcivlerini araklarken tavuklar tarafından benzetilmiÅŸ; iki erkek kardeÅŸinden biri martta boÄŸulunca ve diÄŸeri de ellere karışınca Suzi’ciÄŸim bana sığınmıştı.


Rititi ile Suzi bahçede bebiÅŸliklerinin tadını çıkarttılar, güneÅŸe tuttuÄŸumda karşı tarafı gördüğümüz kedi oldu mu prenses, iki yaşında ve mart geldi….

Nisan geldi
….
….
Mayısta ıtırlar pıtır pıtır açtılar, güllerin endamından yanına varılmıyor, hanımelleri bütün Foça’da kokuyorlar baygın baygın, iÄŸde çiçekte, menekÅŸeler utangaç utangaç sırıtıyorlar, deniz süt liman, tekneler heybetli, ÅŸirin, nazik, herkes mutlu, saÄŸlıklı…


Suzi, Tabii KurtuluÅŸ Savaşı ve 3. Sivil Dünya Savaşı’nda galip, ay doÄŸdu sonra da güneÅŸ!

Bebek bekliyor; Alo burası Foça!...... Foça

19.05.07


Angül ABAY




24 Mayıs 2007 Perşembe / 2302 okunma



"Angül ABAY" bütün yazıları için tıklayın...