AYRILIK ÜZERİNE
Ölümü kesin bir tevekkülle kabul edemiyorum. Annemin 21 yıl önce çekilmiş fotoğrafına bakıyorum. Babamla dans ediyor. Gülüyor doyasıya, sevdiği, hayatını verdiği, birlikte fakirliği de iyi günleri de yaşadığı, “kocam” dediği, sonsuz sevgi ve saygıyla davrandığı, kırmamak için azami çaba sarf ettiği adamın, adamının kollarında etrafına gülücükler göndererek dans ediyor. Öyle içten gülüyor ki, gülümsemesi hiç bitmeyecek gibi. Hani bazı sesler vardır, bir başladı mı bitmeyecek sanırsınız, sayısız notayı içinde barındıran nefesin sonu gelmeyecek zannedersiniz, sonsuzluğa gidiyor gibi gelir size, işte öyle gülümsüyor annem 21 yıl önce. Her zamanki gibi hanımefendi, seviyeli, şık ve tatlı mı tatlı.
Diğer yanda babam, bugünkü yaşlı babam, çoğu dökülmüş, kalanlarıysa bembeyaz saçlarıyla babam, dağ gibi babam, güven duygum, saygım, yiğit babam, küçücük çocukken yolunu gözlediğim, annemin hevesle beklediği, güçlü babam, esti mi gürleyen, bizi koruyan kollayan, hiç yanından ayırmayan, annemsiz 19 yılda hem annelik hem de babalık yapan, her saniye koşulsuz ve hesapsız yanımda olan, tüm benliğiyle kendini bana adayan, 21 yıl önceki fotoğrafta özenle taranmış saçlarıyla, son derece şık takım elbisesiyle, hayatını verdiği kadını, çocuğunun annesini, annemi saran ve zarif bir şekilde dans eden babam.
Peki neden insanlar ölür, neden diğerleri onlarsız yaşamaya mahkum olur. Tanrı neden çiftlerden birini yalnızlığa iter, neden çocuklarını annesiz ya da babasız bırakır. Neden diğerleri anneler gününü kutlarken bazıları mezar başında sessizce ağlar, neden bazıları annesiyle mutlu günlerini yaşarken diğerleri doçent olduğu günün ertesinde çaresizce mezar başında annesiyle sohbet eder, neden bazıları annesiyle babasını alıp da geniş ailesiyle büyük aile yemekleri yer de, neden diğerleri bunu yapanlara gıptayla bakar, neden bazılarının çocukları babaannelerini bilir ve sarılır da, neden diğerlerinin bebekleri babaannesini sadece fotoğraflarda görür ve öylece bakar? Neden benim Alp’im yoksun kalır babaanne sevgisinden?
Çocuklar hiç annesiz kalmasınlar, hiç babasız kalmasınlar, ölüm çocukları yalnız bırakıyor ne yazık ki, biz faniler çaresiziz bu noktada, peki buna kendi iradeleriyle katkı yapanlara ne demeli? Hiçbirinin hakkı yok küçücük çocukları bir tarafı eksik bırakmaya, onları güven duygusundan mahrum etmeye, hiç kimsenin hakkı yok babaları “hafta sonu babası” haline getirmeye, hiçbirinin hakkı yok anneleri eksik bırakmaya, hiç kimsenin hakkı yok dansı susturmaya...
|