Gizli tatlar kumanyasının Termiyesi
Ömer Torun'un telefonuyla Konca'nın atölyesinde aldık soluğu... Ömer Beye Seydişehir'den gelen yiyecek kolisi, açılmak için belli ki benim gelmemi bekliyordu.
Hazine mahiyetindeki koli içi ganimetlerinin birer birer gün ışığına çıkması, gırtlakçı biri için büyük heyecandır. Ay evet işte küflü peynir, penisilin, penisilin, rokfor, rokfor, Seydişehir leblebisi, elmalar, yufkalar, sarı mısıra benzer ilginç tohumlar, daha neler neler... Anneannemin yufka ekmeklerine benzeyen dürülüp bükülmüş yufkaları görünce koli içinde, tutamayıp kendimi ta çocukluğumun Kayaköy sabahlarına gidiyorum. Fazla dalmadan geçmişin kokularına, sorular geliyor ardı ardına...
Kolinin içindeki en merakla beklenen misafirin adı termiye. Duyduğum günden beri ezberimde tutuyorum termiyeyi. Yine Ömer Beyden duymuştum ve söz vermişti, tanıtacaktı bana sağ olsun. Kısmet bugüneymiş.
Yöresel tatlar, Ömer Beyin anılarındaki çocukluk tatlarıyla buluştular bir bir. Gün yüzüne çıkan kaybolmaya yüz tutmuş termiye hikayelerine dalıyoruz gün ortası. Gizli tatlar kumanyasının tam ortasında debelenen bir hokkabaz gibi, soru yağmuruna tutuyorum Ömer Beyi ve sevgili Şükran Hanımı. Bir taraftan atıştırıyor, diğer taraftan oraya buraya saçılmış sarı tohumların bitkisinden tutun da, nasıl üretilip, tüketime hazırlandığını, ne şekilde tüketildiğini öğreniyorum.
Termiye, civciv sarısı renkte mercimek gibi yassı, mısırın iyice elips hale gelmişi gibi, şeffaf ama kalınca zarı olan bir tohum. Bu renksiz kabuk çıkarılarak yeniyor, kuru fasulye, bakla, nohut, hatta mısıra benzer bir tadı var. Taze olarak kaynatılıp ıslak olarak satılıyormuş pazarlarda. Satın alınca da tuzlu suya koyarak tuzlu bir çerez olarak tüketiliyormuş avuç avuç. Girit başta olmak üzere, adalarda ve Akdeniz kıyı şeridinde denizin suyunda bekletilirek tüketilirmiş. Miş, mış oldu biraz. Ama tatmasam ve doyunca yemesem yazamazdım yine de!
İnsanoğlu yaşadıkça her gün yeni bir şey öğrendiği gibi, yeni lezzetler de tadıyor, yani kendince keşfediyor! Bir vejateryan için geç kalınmış bir keşif! Oysa ki Girit'den tutun da bütün Orta ve Doğu Akdeniz havzasında bilinen bir tohummuş termiye. Birçok isimle anılıyormuş; Acı Bakla- (Lupinenbohnen – Tremoco) Seydişehir Konya taraflarında Yahudi baklası da deniyormuş.
Ve başlıyorum internette araştırmaya... Komşu ülkelerde yemek ve salatalarda da tüketiliyormuş. Ben geç kalmışım. Hoş, neye geç, niye erkeniz! Yaşam tam da, dil ucu, yürek ucu tatlarla milyon kere buluşmak, sayısız kere yüzleşmek değil mi biraz!
www.ascifok.com