BİR FOTOĞRAFIN ÇAĞRIŞIMLARI
- Üniversite Dostlarıma -
Bir fotoğraf, ta eskilerden…
Okulda çekilmiş besbelli.
Eylül sarısı hüzünler dolu
Ve o yüzlerde sevinç belirtileri…
Bak,
Şu, Mehmet Ali.
Din-iman dinlemez kızdı mı;
Ama merhametlidir
Ve insanlıktır en iyi dersi karnesinde
_ Kimselerin göremediği _
Ayşegül çömelmiş yere,
Yine dalgın ve düşünceli.
Ne kadar karamsar kızdı, değil mi,
Ve ne kadar aydınlıktı o güzel yüreği?
Ali çapkın ve kibar;
Bilgi kokardı meneviş gözleri.
O da yetim büyümüş;
Benimki gibiydi kaderi.
Asuman dert bilmez,
Hep gülmeye hazır ve dipdiri.
Kim bilir kimlerle dertleşirdi
O uzun kış geceleri?
Esen, gizemli bir kız;
Minyon, sevecen ve güzel.
Çıkıp gidecek fotoğraftan bıraksak
Ve sanki hep bir yerlerde beklerdi onu
Meçhul birileri
Selim, telaşlı
Hemşerim, pürdikkat
Bir kulağı çalacak zildedir hep;
Elinde boş bir kâğıt,
Aklında evde unuttuğu kurşun kalemi.
Bu da Harun,
Elinde kitap olan yani
Hep okurdu aşktan kalan zamanlarda,
Arada kaçıp kaçıp Kordon’da
Kızlarla ucuz şaraplar içerdi geceleri.
Kurtuluş’u saymayalım,
İzmir’de bir garip Orhan Veli.
Okulda görene aşk olsun;
Dokuz Eylül’de doğmuş
Adından belli.
Bu Feyyaz, bu da Semi…
Okulun en uslu erleri;
Bir yanlış yaparım diye
Korkuya ayarlıdır yürekleri
Ayla’ydı galiba adı,
Şu dalgalı saçlı kızın.
Hüznü gülüşünden belli.
Bir sır küpüydü iyi bilirim,
Hüzün makamındadır onun bütün ezgileri
İşte Sevda en önde
Flu görünüyor, Tekirdağ şarabı gibi;
Kıpkırmızı yüzünde gülücükler,
Yüreğinde kuş sesleri.
Enhoşlar’da zeytinlikte saz çaldı bize
1 Mayıs’ta şu eğilen.
_Hayret hiç eğilmezdi halbuki_
Baltacı Metin’dir diğer adı
Bir Katerina’sı eksikti, üstelik iyi bir devrimci.
Orman gibi bir sakal süslerdi bütün düşlerini.
Düzgün arkadaştı Nermin,
Üşenir defterine rakamla yazardı “1”leri
Bakmayın minyon olduğuna.
Roman hastalığı vardı eskiden;
Nermin galiba bu yüzden hiç büyümedi.
Yurdagül büzüşmüş, pek tedirgin bugün.
Korkmazdı hiçbir şeyden
Kediden korktuğu gibi.
Suskunluk var kaderinde,
Bakışlarında tırmık izleri…
Dost insan,
İyi bir teori adamı Kâmil.
Devşirdiği bilgilerle döver
Ana’nın yazarı Gorki’yi;
O da bir doğru çizmiş kendine,
Herkes gibi.
Aynur’dur şu başörtüsüne bürünen.
Budur işte son hali;
Bir Kur’an tecvidi gibi hüzünlüydü sesi
Ve sanat müziğinde yeni bir Dede Efendi.
Kral Faysal sanırsınız Rapçı Halit’i
-Kumral olmasa yani-
İnsan ve komplekssiz...
Bence
Tarihe geçmeli Halitoğulları Beyliği.
Ümral, pek temkinli fotoğrafta bile.
Sohbette: “Arkadaşım!”dır iki sözünden biri.
Acısı, pek Fuzuli maşallah,
Yoksul ve yarım uyaklıdır hep
dudağında gülüşleri.
Özgür soldadır, tipik bir Adanalı.
Sevdi mi Allah’ına kadar sever insanı.
En arkada mahzun, utangaç…
Boğazında düğümlü sevda sözleri.
Şu uzaklardan gelen Cevdet’tir, tanıdım;
İçine atmış onca öfkesini.
Almancada okuyan bir misafirdir o,
Sımsıkı saklıyor askere gidince vurulacak yüreğini.
Bir Ali’miz daha var, hukukçu…
Ara sıra Göksu’ya gelirdi, Karadeniz’e.
Gitti mi kalbime inerdi yokluğu,
Bir hançer gibi.
En samimi dostumdur aslında,
Onunla paylaştık birçok kederimizi.
İlla Alaattin olmalı yanı başımda,
Sağında o hayali sevgili.
“Akşam oldu hüzünlendim ben yine”
Ya da Zeki Müren’in “Kahır Mektubu” misali.
Hayret,
Bu kez göremedim aramızda
“Ve güneşler batıdan doğuyor.” dizesinin mucidi “ iktisatçı Edip”i.
Bir de Zeki Abi’nin çok hoşlandığı
O gençlik lideri Ata
Ve “Yavlum Mithat” esprilerini…
İnciraltı’nda akşam,
Hüsnü saz çaldı mı geceleri,
Gurbet ve yoksulluk tozardı zaman.
Yüreğine yüreğine giderdi eli;
Ezginin Günlüğü’nü tutardı,
“Düşler Sokağı” sakinleri misali.
Feyza Hepçilingirler, Özden Çelebi,
Ahmet Peker, bir de Raif Özben...
Bir yerinde olsa bu fotoğrafın…
Okusa Özden Hanım, Orhan Veli’nin “Ağaç” şiirini:
“Ay çocuklar, bu şiire bayıldımmm!” diyecek
Eliyle düzeltip koca gözlüklerini.
İşte bu, tanıdım,
Masmavi gökyüzü soluduğumuz:
İzmir’in en güzel rengi.
Bir bulut mu ne soldaki,
Kim bilir nereye alıp götürmekte en güzel düşlerimizi?
Bu da ben,
En son yolcusu bu dolmuşun;
İşten gelmişim uykusuz, perişan;
Zengin düşlerim paramparçadır.
Bende toplanmış otuz kişinin kederi.
|