ISSN 1308-8483
TELDEKİ ANNE KUŞ YORGUNDU DİNÇER AĞABEY / Halim YAZICI
Halim YAZICI    
  Yayın Tarihi: 12.2.2010    


TELDEKİ ANNE KUŞ YORGUNDU DİNÇER AĞABEY

Düşündüm ve aklıma ilk kez gelen bir şeyi yaptım bu akşam. Bu akşam ilk kez uçurtmamı almadan geldim başucuna şiirimin. Kasnağı kargıdan, pelikanı hamurdan, gönyesi yağmurdan değildi çünkü tuşları piyanomun. Ben de işte tam da bu yüzden terk ettim ne varsa uçurtmama ve ne varsa rüzgârına dair o’nun. Kızacağını bilerek aldım bütün bu kararlarını ölümün.

Kırlangıçların, çekirgelerin, kır çiçeklerinin benim yüzüme bir daha bakmayacağını bilerek çürüttüm yıllarca cebimde sakladığım bütün erik kokularını. Üniversitede, kampüs bahçesinde, zeytin ağaçlarının gölgesinde okuduğum kitaplar kadar, senin kadar gerçekti. Ne yapsam, nasıl çırpınsam bir daha geri gelmeyeceğini bildiğim bir anneanne masalıydı yaşadıklarımız.

Buna rağmen uçurtmamı bu akşam almadan geldim. Daha doğrusu kuyruğuna astığım jilet keskin çıktı, ellerimi kestim. Bundan böyle uçurtmamın kuyruğuna astığım jiletin rengine daha dikkatli bakacağım. Maviye çalıyorsa tamam, mor ötesi ise, bir düşüneceğim. Belki de iki kez. Ellerimi kanatan jiletin pasından yoruldum açıkçası. Ne zaman körfezin bir ucundan bir ucuna geçsem, hep bir diken olup karşıma çıkıyor hayalleri çocukluğumun. Hangi körfez olduğu önemli değil.

Örneğin Bergama’da, Maltepe’nin mağarasına girsem, yeniden çalılar ve kuşları sığırtmaçların bir daha kanatsa çocuk bacaklarımı. Kalbim kanasa bir daha başucunda sevgilimin. Telefos mitosundaki aslan yense ölümü Asklepion’da yılanlı mozaik atlaslı peleriniyle.

Aslında uçurtmamı bu akşam bilerek almadan geldim. Size az önce şaka yaptım. Yorgunum çünkü. Nasıl yorgun olursa plaklarımın rengi, flütünün sesi nasıl yorgunsa Ian Anderson’un, işte öyle yorgunum Dinçer ağabey. Papatyalar nasıl kanattılarsa ellerimi Çandarlı Körfezi’nde, işte öyle yorgunum. Babam nasıl teslim ettiyse ömrünü caz plaklarına ve onu ilk kez çalan kırmızı-beyaz pikabın iğnesine, işte öyle yorgunum.

Sen de yorgun muydun Dinçer ağabey? Senin kalbin az önce durdu. Senin kalbin bu yüzden mi durdu?

Pikabımın kalbi çalışıyor. Pikabımın kalbi bittiğinde, Kemeraltı’nda Kızlarağası Hanı’na gidip alıyorum, çalışıyor. Defterimin, kitabımın, “Sır Odası”nın ve Karşıyaka’da Bostanlı’nın kalbi çalışıyor. Kedilerin, köpeklerin, üç kağıtçıların ve düzenbazların, elektrik direklerine asılan sarı beyaz renkli şair afişlerinin, Kıbrıs Şehitleri Caddesi boyunca sanatçı pazarlayan afişlerin kalbi çalışıyor. Papalinaların, deniz kestanelerinin, pavuryaların, vapurların, senin kalbin çalışmıyor bir tek. Seninki az önce durdu. Neden durdu Dinçer ağabey?

Bu akşam uçurtmamı bilerek almadan geldim. Çünkü uçurtmamın kuyruğuna bağladığım jilet bilerek kesti bileklerimi. Üstelik kördü ve paslıydı. Kaç metre çıksa göğe, bir o kadar keskinleşiyordu kesme gücü ömrümü. En son iki top kırnap harcadım, bakkal Hüseyin amcadan aldığım. Nerdeyse bayram paramın tümünü harcayarak aldım. Yine de yetmedi gücüm. Bütün kırnapı saldım, yine de inatla daha da yükselmek istiyordu göğün uçuk derinliklerine.

Peki kim kuruyor bu pilini kalbimizin? Ya hırsızların, sanat sevicilerinin kalbini kim? Dil balıklarının ve vapurlarınkini kim, neden kuruyor? Durduğunu bilerek ve görerek ve üstelik ısparozların mevsimi henüz gelmemişken. Tek bir balıkçının parmaklarının ucunu ne bir tek misina, ne bir tek olta henüz kanatmamışken. Tek bir teknenin dibi delik değilken henüz, ne de bir şiir henüz terk edilmemişken.

Hep bu soruya yanıt aradım durdum Dinçer ağabey. Bulamadım. Bulamayacağımı bildiğim halde aradım durdum senden sonra. Bulduğum çırpınan bir nefesti. Körfezin kumru satan dilenci çocuklarıydı belki de bulduğum. Belki de teldeki anne kuştu…

“benden önce ölme / teldeki anne kuş / masallarım var / anlatacaklarım bitmedi / sen de biliyorsun / yağmurlar da / ayrılıklar tamamlanmadı / buzullar koparken bedeninden / kavuşmadı Atlantis / çırpınan nefesine henüz.” h.y.


- Dünya Kitap Dergisi Şubat 2010...


Halim YAZICI

www.halimyazici.com


2009










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)