ARDINDAN
8.15 vapurunun dışında oturuyorum. Turnikelerden telaşla koşuşan kalabalık. Çoğu işine gitmekte. Bir düdük sesi ''Turnikeler tamam”. Yüzlerde, kapanan kapıların ardında yetişememiş olmanın kızgınlığı, üzüntüsü. Otobüs yada dolmuş şoförüne savrulan bir küfür. Yada gömleğini ütülemekte gecikmiş olan kaşık düşmanına. Belki de çocuğu yuvaya bırakma işini ona yüklemiş olan kocaya.
Karşıyaka vapur iskelesinden uzaklaşıyoruz yavaş yavaş. İskelede, günde kim bilir kaç kez halatları toplayıp, salan çımacı. İskele babaları tüm diklikleriyle bekliyorlar, halatların boyunlarına atılışını, boyunlarından sıyrılışını.
Birden babamı düşündüm. Hiç tanımadığın bir insanı düşünmek ne kadar zor. Sararmış bir fotoğrafta yaşamak, aynı havayı soluduğunu bilerek. Henüz minik bir bebekken babasız kalmış, o sıcaklığı ve güveni hissetmeyi bekleyen ellerim. O yaşarken yitirmişim onu. Ve anneannemin evini ev edinmişim kendime.
Anneannem! Ceviz sandığını her açışında mis gibi lavanta kokuları saçılan, düzelttiği her yatağın çarşafında tek kırışık kalmamasına özen gösteren, kulak hizasındaki permalı, beyaz saçlarıyla kısa boylu, tombul anneannem. Dedemle görücü usulü evlendiklerini anlatırdı hep ve ne çok seviştiklerini. Yarım asrı birlikte yaşamışlardı yoklukta, varlıkta, o fidan boylu ince adamla, kısa boylu tombul kadın.
Sevgi idiyse duyulan açlık, doyurmuşlardı tıka basa. Ama yine de bir boşluk vardı. Sanki bir parçası eksikti puzzle’ın. O parça bulunabilseydi tamamlanacaktı, yıllarca eksik parçasını bekleyen puzzle. Oysa evlilik bitince babalık bitmemeliydi. İlk sevdiğim adam olmasını isterdim. Yıllarca bu sessiz çığlığımı kimse duymadı, ümide eşlik eden çığlığı.
Her babalar gününde eksik parçanın yerini bulacağı ümidi ile geçen yıllar. Ve artık o ümidin de yok olduğunu öğrenmek. Kaybolan birinin adresini bulmak sonunda.
Bir selvi gölgesi ise bulunan adres! Artık o parça asla tamamlanamayacak demekti.
Karşıyaka vapur iskelesini ne çabuk geride bıraktık. Beyaz kuğu suları yara yara gidiyor, meydan okurcasına. Sabah serinliği ürpertti beni galiba. Yüzüme vuran dalganın bir damlası mı kaldı gözlerimde, yoksa gözyaşı mı bu?
Vapurda bir hareketlilik. İşte Konak iskelesi. Vapurdan inen babaları seyrediyorum... Sevgi dolu, sevgisiz, kumarbaz, ayyaş, hovarda, zavallı, zengin, fakir babalar. Size günaydın... Size de günaydın, Konak vapur iskelesinin boynuna halat geçmiş babaları.
Baba olmak zor değildir.
Ama babalık yapmak zordur.
|