ISSN 1308-8483
Kent Arayışları / Erol ÇINAR
Erol ÇINAR    
  Yayın Tarihi: 17.2.2010    


Kent Arayışları

Birçok insan hayallerle süslediği, tanımadığı kentlerin, yaşadığı kentlerden daha güzel ve gizemli olduğunu düşünür. Belki de bilinmeyene olan özlemin dayanılmaz çekiciliği böyle bir hayale insanı sürükler. Belki de Prost haklı. Bakın ne diyor. “En güzel cennetler, kayıp cennetlerdir”.

***


En çok kentte sınırlar iğfal edilmiştir. Bazen kontrolümüzde, bazen ise dışında!

***


Barcelona sürreal bir kent. Gaudi’nin izini her yerde görebilirsiniz. Budapeşte görülmeye değer. Tuna nehrinin ışıltısı her mekanda. Londra güzel kent, yalnız biraz tek düze. Bütün binalar iki sütunlu, bir kapılı ve birinci katta bir balkon. Prag, hüzün ve aşkın kenti. Kentin tarih içindeki sessizliği yol gösterir sanki. Kendini siluetler ardında gizleyen kentin çağıran sesidir bu. New York mimarisi ile olağan üstü zarif ifade tarzının nefes aldığı mekanlara sahip. İstanbul, görkemli ve sefil, varlıklı ve yoksul. her şeyden var. Ve Ankara. Oldukça düz ayak, yaşamayı kolaylaştıran, güvenli yerleşim bölgeleri. Sokakları cetvelle çizilmişçesine, belli aralarla caddelere açılır. Yaya dolaşsanız bile umulmadık bir çıkmaz sokakla, birdenbire karşınıza çıkan bir deniz ya da göl görüntüsüyle sizi şaşırtma olasılıkları yoktur.

***


Tıpkı diğer kentlerde olduğu gibi görünürde her şey olağan ve olağana uygun. Birbirini uzaktan süzen iki sevgilidir; İstanbul. Karşıdan bakanlar için birbirlerine göz kırparlar, hatta ölesiye kıskanırlar birbirlerini. Oysa İstanbul’da aşk yaşıyan yalnızca iki karşı kıyı değildir, insanlarda aşkın tadını çılgınca çıkarırlar. İstanbul’da âşık olmamak, kanı kaynamamak, şiir yazmamak, şarkı söylememek, sevdadan hafifleyip rengârenk kelebekler gibi kendini kanatlanmış, uçuyormuş gibi hissetmemek... olur mu hiç?. Bu kent her şeyden ve herkesten önce davranır sevgilileri birleştirmekte.

***


Bir kenti anlatan bulmacaların ipuçları sokak aralarında görülür. Bu yüzden, ne turistlerin rotasında, ne de günlük koşuşturmaların izinde olunmalıdır. Arka sokaklarında, rehber anlatımlarının dışına düşmüş küçük ayrıntılarında dolaşarak birçok yer keşfedilir. İşte o zaman insan yaşamında ziyaret ettiği kentlerin seslerini, kokularını, renklerini sokak aralarında yakalayabilir.

***


Kent hayatı her zaman doğayı aşırı duygulu bir biçimde görme eğilimi yaratmıştır. Doğa bir bahçe, bir pencereyle çerçevelenmiş bir manzara ya da bir özgürlük alanı olarak düşünülür. Oysa doğa enerji ve savaşım demektir. Karmaşanın, koşuşturmanın girdabına mı saplanmışız, doğaya saklanırız. Doğanın tek düzeliğinden, yalınlığından mı sıkıldık, kentle buluşuruz. Sonu gelmeyen bu döngü sürer, gider.

***


İstanbul, Ankara, Stockholm, Londra, Toronto, Montreal ya da New York… Nerede olursanız olun, hepimiz aynı kuvvete, tek bir yasaya bağlıyız. İşte bu kentin çekim kuvvetidir.

***


Gerçek kent bize gizliden seslenir. Görmesini, dinlemesini bilenler, kentin gizli kodlarını çözenler bu sessiz çığlığa kulak kabartırlar. Bazen kent ziyaretçilerini küçümsemekten, kendini gözler önüne sermekten asla çekinmez. Hatta şaşırtır ve sarsar. O da insanları tutkuları kadar çeşitlidir. Doymaz, kanaatkar, hayalperest, gerçekçi, gizemli, uyuşuk, sabırsız ve endişelidir.

***


Bazı kentlerin suskunluğu onun sıkıntılarını ele veriyor.

***


Kent ilk önce görüntülerle, yüzleştirir gelenleri. Gerçek kent hayalinin gerisinde, yapıların ardında gizlidir. Ona ulaştığını sanmak, kentin kendini görünmez kılma yöntemidir yalnızca. karşılaşmaları, rastlantıları algıyamayanlar, yalnızca görüntülerin peşinden gidenler, gerçek kenti asla göremeyecek olanlardır.

***


Kaldırımlarda kentin kalabalıkları telaşlı yürümekte, mağaza vitrinlerinde ise rengarenk ışıklar raks etmektedir. kentte alışverişin albenisi insanı farklı uçlara iterek yaşamdan daha fazla keyif almamıza yardım ediyor.

***


Uysal bir sevişmenin sise yansıyan yüzü görünür uzaklarda. Güneşin sisle sevişmesi ve kentle arasında, onunla öpüşen tek şey olan siluetler. Durgun nehir göz alabildiğine uzarken, sisler altındaki siluetler su üstüne yükselir. Yakın ve dost yüzlerin gölgeleri düşmüştür suya. Martılar uçar size doğru, karşı tepelerden. Puslu bulutlar selamlayarak geçer. İstanbul’un cazibesi siluetlerin eşliğinde benliğinizin kapısını usulcacık çalıverir!


Erol ÇINAR

erol.cinar@doruk.net.tr


1694










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)