Herkes Kaşık Yapar Ama…
Her mesleğin onu gerçekten meslek yapan “racon”ları vardır. Yine meslek gereği o raconlara (yani ilkelere, yani kurallara) uyulur. Meslekte kalmak ve saygın bir yer edinmek isteyenler için (bu) hem zorunludur, hem kaçınılmaz.
İzmir’de “Anadolu” gazetesinde polis adliye muhabiri olarak mesleğe ilk adımımı attığımda, yazı işleri müdürüm Besim Akımsar, beni almış, haber müdürü Nevzat Kızılcan’a götürüp bizzat eliyle teslim etmiş ve Kızılcan da o günlerde gazetenin kıdemli polis-adliye muhabirine aktarmıştı beni.
O kıdemli kişiyle sabah, öğle, akşam emniyet müdürlüğüyle adliye koridorlarında koşuşup durduk; hiç unutmuyorum. Haber kaynaklarıyla tanıştım, her birinin haber alma ve her birinden haber sağma, haber çıkarma konusundaki özelliklerini öğrendim.
Bir şey daha öğrendim; daha doğrusu öğrettiler bana; o “şey”, her türlü girdisi ve çıktısıyla işin “literatürü”ydü. Polise ve adliyeye “intikal” etmiş olayların polis ve adliyece bizim pek bilmediğimiz bir dili, o dil aracılığında olayı ve kişilerini nitelendirmesi vardı.
Bir dönemin gazetelerinde her alana, o alanda “uzman”laşmış olanlar bakardı; her önüne gelen değil. Polis - Adliye’de bir zamanlar Hasan Pulur, Ali Karakurt, Gavsi Ozansoy, Kemal Deniz, Hidayet Reel ve Vasfiye Özkoçak ünlü ve her biri “uzman” muhabirlerdi.
Vilayete, milli eğitime, denizyollarına, ticaret odasıyla borsaya, belediyeye, iç ve dış politika ile memleket haberlerine de ayrı ayrı muhabirler bakar, her biri yine o ilgilendikleri konuya en azından haber kaynakları kadar “uzman” düzeyinde vakıf olurlardı.
Bugünün “yazmadan katip, okumadan alim, gezmeden seyyah” örneğinin en somutlaşmışını vermekte direnen yada diretilenler gibi değil. Şunu demeye getiriyorum: internet gazeteciliği benim için çok yeni, o nedenle ayak sürçebilir, sürç-ü lisan edebilir, aklınıza gelmeyen kimi tersolara düşebilir. Çünkü, bu tür gazetecilik çok yeni.
Öğrenmeye çalışacağım ya da katılın bana birlikte öğrenelim.
“Bundan iyisi Şam’da kaysı” bence.
Sizce, peki?
|