Ataol BEHRAMOÄžLU
Çocuk Mermisi Diye Bir Mermi Yok Ki!
Halim Yazıcı dostumdur.
Hem insan, hem ÅŸair olarak.
Konuşurken sesini çok fazla yükselttiğine tanık olmadım.
Sanki iç sesiyle konuşur gibidir.
Bir şey söylerken aynı zamanda da sanki bir başka şey daha düşünmektedir.
Daha doğrusu, sanki hep düşündüğü bir başka şey vardır.
“İpek Tin”i okurken bu baÅŸka ÅŸeyin ÅŸiir olduÄŸu kanısına kesinlikle vardım.
Başka da bir şey olamayacağına.
Bu çocuk bence şair doğmuşlardan.
Yoksa bu imge bolluÄŸu nereden gelirdi?
Onu okurken “Dalgacı Mahmut”u anımsadım.
Orhan Veli sanki Halim'i yazmış.
O, yırtılmış bulutları dikiyordu aklımda yanlış kalmadıysa.
Bu, vita tenekesinden hayallerine sarmaşık güllerini dikiyor.
Sanırsınız kısa pantolonundan henüz çıkmamış bir çocuk.
Elinde sapanıyla imge avlıyor.
Oltayı çocukluğuna atmış, oradan durmaksızın imgeler çekiyor.
Gülün ömrüne, balığın puluna kafayı takmış.
Bir de çocuklara.
“İpek Tin”in açılış ÅŸiiri, “SavaÅŸta Ölen Çocuklar” olaÄŸanüstüdür.
“çocuk mermisi
diye bir mermi
yok ki”
Karşımızda böyle bir şair var.
Ve o çocuk babasına sesleniyor:
“ÅŸiiri durdurma baba
burnum kanıyor
beni merak etme
kan durur”
Çocukların öldürüldüğü bir dünyada şiirin işlevi ne olmalıdır?
Bunu bir ÅŸiirimde, ÅŸiir olarak sormuÅŸtum.
Halim Yazıcı’nın ÅŸiirleri için aynı soruyu tekrarlarsam şöyle yanıtlayacağım:
İnceliği, saflığı, iyiliği savunmak.
Halim Yazıcı bunu yapıyor.
Kendince, usul bir sesle.
Ama imgelerle dolup taÅŸan.
Taştan çiçek çıkararak.
Tam da martının gökyüzünü öptüğü yerde.
Çocukluğunda işittiği akasya seslerinden şiir damıtarak...
Ataol BEHRAMOÄžLU
"Ataol BEHRAMOĞLU" bütün yazıları için tıklayın...
Halim Yazıcı dostumdur.
Hem insan, hem ÅŸair olarak.
Konuşurken sesini çok fazla yükselttiğine tanık olmadım.
Sanki iç sesiyle konuşur gibidir.
Bir şey söylerken aynı zamanda da sanki bir başka şey daha düşünmektedir.
Daha doğrusu, sanki hep düşündüğü bir başka şey vardır.
“İpek Tin”i okurken bu baÅŸka ÅŸeyin ÅŸiir olduÄŸu kanısına kesinlikle vardım.
Başka da bir şey olamayacağına.
Bu çocuk bence şair doğmuşlardan.
Yoksa bu imge bolluÄŸu nereden gelirdi?
Onu okurken “Dalgacı Mahmut”u anımsadım.
Orhan Veli sanki Halim'i yazmış.
O, yırtılmış bulutları dikiyordu aklımda yanlış kalmadıysa.
Bu, vita tenekesinden hayallerine sarmaşık güllerini dikiyor.
Sanırsınız kısa pantolonundan henüz çıkmamış bir çocuk.
Elinde sapanıyla imge avlıyor.
Oltayı çocukluğuna atmış, oradan durmaksızın imgeler çekiyor.
Gülün ömrüne, balığın puluna kafayı takmış.
Bir de çocuklara.
“İpek Tin”in açılış ÅŸiiri, “SavaÅŸta Ölen Çocuklar” olaÄŸanüstüdür.
“çocuk mermisi
diye bir mermi
yok ki”
Karşımızda böyle bir şair var.
Ve o çocuk babasına sesleniyor:
“ÅŸiiri durdurma baba
burnum kanıyor
beni merak etme
kan durur”
Çocukların öldürüldüğü bir dünyada şiirin işlevi ne olmalıdır?
Bunu bir ÅŸiirimde, ÅŸiir olarak sormuÅŸtum.
Halim Yazıcı’nın ÅŸiirleri için aynı soruyu tekrarlarsam şöyle yanıtlayacağım:
İnceliği, saflığı, iyiliği savunmak.
Halim Yazıcı bunu yapıyor.
Kendince, usul bir sesle.
Ama imgelerle dolup taÅŸan.
Taştan çiçek çıkararak.
Tam da martının gökyüzünü öptüğü yerde.
Çocukluğunda işittiği akasya seslerinden şiir damıtarak...
Ataol BEHRAMOÄžLU
"Ataol BEHRAMOĞLU" bütün yazıları için tıklayın...
