Haspam Foça
Sevgili Tülay Çellek'in "Yiğidim İstanbul" deyişini pek severim, ne güzel kişileştirir çok sevdiği İstanbul'unu. Ne vakit Foça'yı kişileştirip, dişi bir haspaya benzetsem Tülay Hoca gelir aklıma; Yiğidim İstanbul, haspam Foça! Foça'ya dişil kimlik yakışıyor.
Kentlere eril ya da dişil kimlikler yakıştırıldığını duymuşsunuzdur. Sivri ve keskin yapısal özellikleri olan kentlere eril yakıştırmasında bulunulurken, su kenarlarıyla girinti çıkıntılar oluşturan nehir, göl ve deniz ağırlıklı kentler dişil olarak tanımlanmışlardır. Paris, İstanbul ve İzmir dişil kentlere iyi birer örnektirler.
Bir "kadınlar günü yazısı" siparişi verilince, özel günlerin gereksizliği gibi konulara girmeden bunun içinden nasıl çıkarım diyordum; Öyle ya, ben kutlamıyorum diye yaşadığım toplumdan ayrı düşecek değilim! Yine Foça yetişti imdadıma. Yaşasın Foça, "haspam Foça", oynak bir rakkase gibi ne yana dönsem o yetişiyor imdadıma. Bütün girinti ve çıkıntılarında işveyle dans eden deniz gibi dişi Foça.
Foça dişiyse, onca asker neyin nesi dediğinizi duyuyorum. Askeriye Bölgesi diye geçer ya Foça, yani asker Foça, askeriyesiyle ünlü Foça. Nerede dişiliği o zaman? Ve işin garibi, nüfus olarak Foça'nın üçte ikisi erkektir, varın çıkın işin içinden...
Hem asker hem dişi, kim bilecek bu işi?!
Kadınlar bilir elbet kim bilecek! Foçalı Kadınlar; Seyrederim onları hiç olmadık zamanlarında, pazardadırlar tıkıştırırlar pazar çantalarını. Yetmişli yaşlarını sürenlerin ellerinde küçük birer cüzdan vardır, diğer elleriyle arkalarından sürükledikleri pazar arabalarını öyle bir doldururlar ki sanırsınız kıtlık çıktı memlekette. Pazara çıkıyoruz diye öyle salla pati de değillerdir, gayet temiz pak, şık şıkırdım çıkarlar pazar alışverişine. Otuzlu kırklı yaşlardakilerin acelesi vardır, seri koşar adım tavaf ederler pazarı baştan sona en az beş tur. Elli yaşın olgunluğunu, teni pembeden ala çalan, ağırdan salınan kadınlarda yakalarsınız. Zemheride kısa kollu gezinen al bastı kadınlarıdır onlar. Laf aramızda, bu evre kadınlarda yaş dönümünün bütün haylazlıklarını fark etmek mümkündür, sanki sarsak bir ergen kız gibidir bazıları...
Gecenin ıssızlığında esmiştir eserekleri çıkmıştır sokağa, vurmuştur sahile kendini. Özgür, güçlü ve korkusuz, işte o Foçalı kadındır. Eğer ki, korkuyorsa gece sokağa çıkmaktan; o zaten değildir Foçalı!
Altmışlı yaşların rahatlığı, handiyse hiç birinde yoktur uluorta patlatırlar kahkahalarını agorada, çarşıda, denizde. Ayaküstü bir saat konuşabilirler ellerinde ağır çantalarıyla, söylediklerinin duyulmasından çekinmezler, salıverirler karşı yola sıtma görmemiş seslerini. Esir alırlar sözcükleri sakınımsız, şarkılarıdır silahları. Dedikodu dediğin nedir, yüzüne bakarak dosdoğru, erkekçe! Erkekler mi; onlara göre sadece insandır, aşklarıdır, kocaları, kardeşleri, oğullarıdır, mahalle arkadaşı kankalarıdır.
Otuz yaşın altındakileri kadından saymam ben! Otuzundan önce var mı kadın olmak? Onlar kelebektir, taze tomurcuk çiçektir, genç kızdır, çocuktur, uçuşan umuttur.
Foça'nın, kırçıllı gri saçlı kadınlarını seyrettim dün geceki Türk Sanat Musikisi Konserinde. Çocukluk arkadaşı oldukları belli olan beş altı kadın, korist arkadaşlarını dinlemeye gelmişler. Hepsinin saçları gri gümrah, sıkı topuz ya da kısa kesim özgürce atılmış o gururlu başlarının ardına. Yaşları mı? Olsa olsa on yedisini süren altmışlık güzeller! Omuz başları oynuyor her birinin, öyle güzeller ki. Hayat dolu Foçalı kadınlar onlar.
Foçalı, hepsi de denizin özgür maviliğiyle yıkanmış Ege Denizi'nin özgür kadınları onlar. Kadınlar gününüz kutlu, bütün zamanlarınız mutlu olsun...
Haspam Foça, yine ne güzelsin bugün.
|