Yaşça Hoşça, Aşçı Fok'ca
Islanıp, çeken küçülen bir hırka gibi Foça bugün. Öylesine küçük, öylesine hap kadar ki, ufalıp çoktan girdi cebime. Cebimde Foça taşları, beş taş oynuyorum parmak uçlarımda.
Günleri sayıyormuş gibi yapıyorum; Tanrım ne çabuk geçiyor haftalar! Sulu sepken yağmur gibi kayıp geçiyor bütün her şey ve ben yine yetişemiyorum zamana...
Islak ve kaygan yine yağmurda Foça, ne çok yağdı mubarek bu yıl. Eskilerin deyimiyle rahmet yağıyor diyorduk fakat, rahmetin inayeti rahmet okutur oldu sanki!
İçimden yağmurun romantizmini yazasım geliyor diye suçlu olabilir miyim duygularımdan? Salt bizim sorunumuz olsa hay bin kunduz, yok efendim dünya sel, deprem, kasırgaların esaretinde. Küresel sorun, elle gelen düğün bayram!
Küresel iklim değişimleri bizim suçumuz olabilir mi? Şili'deki, Haiti ve Tayvan'daki depremlerden, Portekiz'deki sel ve kasırgalardan kendimize nasıl bir payda çıkarıyoruz? Geçen haftalarda dünyanın 53 ülkesinde tsunami alarmı verilmişti, Avrupa fırtınaya karşı turuncu alarma geçmişti. "Neyse geldi geçti" diyebilir miyiz? Bu kadar sıradan yaklaşımlar bizi yansıtabilir mi? Ne çok soru var; eminim bir o kadar da yanıt...
Bütün bunlar yaşamın cilveleri, yaşıyorsak göreceğiz orman yangınlarımızın sonuçlarını, betonlaşan doğanın isyanını, sanayileşmenin geri dönüşümünü...
Biz yine Phokaia sırtlarını döven yağmurun kamçısıyla akıyoruz denize doğru... Deniz, limon küfüne bürünmüş, yağmurla terbiyelenen yumuşacık bir çorba gibi. Kaygan, ılık ve merhem gibi iyi gelen bir Foça.
Uzaklardaki Foça Aşıkları düşüyor aklıma, nasıl da özlüyorlardır şimdi Foça'yı. Yumurta sarısını sulu bir limonun yarısının suyuyla iyice çırpıyoruz, içine biraz tuz ve karabiber serpip, terbiye yapacağımız çorba için bir kenara koyuyoruz. Diğer tarafta çorbamız kaynıyor ocak üstünde. Ne çorbası olduğu size kalmış, ister tavuk suyu ağırlıklı bir tavuk çorbası, ister kafalarıyla pişmiş balıklardan hazırlanan balık çorbası.
Tavuğu balığı geçtim, sebze çorbası yeterli de diyebilirsiniz. Evet niye olmasın? Hadi bir sebze çorbası yapalım terbiyeli ve sıcacık. Hava; dumanlı, nemli ve ürperik.
Bir tas taneli sebze çorbası iyi gelebilir. Yaşça, hoşça, yumuşakça bir çorba...
Terbiyeli sebze çorbası
- Havuç, patates, kereviz sapı, pırasa ve lahana türü sebzelerin her birinden, küçük fincanı geçmeyecek kadar hazır ediyoruz. Bazıları jülyen denilen kibrit çöpü kadar, bazılarını da tavla zarı büyüklüğünde.
- Çukurca bir tencerede, tereyağıyla minik doğranmış soğanları kokusu çıkıncaya kadar öldürüyoruz. 5-6 Bardak içme suyunu ilave edip kaynamaya bırakıyoruz. (Su yerine et suyu kullanabilirsiniz.)
- Diğer tarafta hazırlamış olduğunuz sebzeleri kaynamakta olan tencereye atıp, tuzunu biberini de katıp kaynamaya bırakıyoruz.
- Sebzelerin iyice yumuşadığına kanaat getirince iki yemek kaşığı kadar pirinç veya bulguru da tencereye atıp pişiriyoruz.
- Pişmiş çorbamızın terbiyesini yapmaya geldi sıra; Yumurta, limon suyu ve tuz karabiberli çırpılmış terbiye sosunu, tencereden aldığımız birkaç kaşık sıcak sebzeli çorbayla yavaşça alıştırıyoruz. (Yumurta sarısı pişip kesilmesin diye çok yavaş karıştırıyoruz.)
- Terbiyesi yapılan çorbanın servisi beş-on dakika içinde yapılır.
- Arzu edilirse çorbanın üzerine, kuru nane, sumak, kuru reyhan, pul biber serpilir. Ben, ince kıyılmış roka yaprağı serpiştirip farklı bir tat yakalıyorum.
Dışarıda yağmur, sobada ateş, kâsede dumanı tüten terbiyeli bir çorba. Yaşça, hoşça, Aşçı Fok'ça...
www.ascifok.com
|