Seyfi GÜL
“ALO.. DUMLU…” - DENİZ ÅžEHİTLERİ -
23 Nisan 1944 tarihinde denizle buluÅŸmuÅŸtu ilk kez karinası. USS Blower adıyla ABD Deniz Kuvvetlerinde görev yapmış, 19 Aralık 1950 tarihinde Türk Deniz Kuvvetleri’ne katılmıştı. Artık adı TCG Dumlupınar’dı. Zamanının baÅŸta ÅŸnorkel olmak üzere en modern sistemleriyle donatılmıştı. Su altında 9, su üstünde 15 deniz mili sürat yapabilecek yetenekteydi.
95 Metre uzunluğundaydı. Neredeyse her bir metresine bir denizci düşüyordu. Başka bir deyişle, 86 kişi 95 metrelik bir koridorda vatan savunmasında kendi paylarına düşen yerleri almıştı.
Ama Dumlupınar yapıldığından beri şanssızlıkların peşini bırakmadığı söylenirdi.
Ege’de katıldıkları tatbikattan Gölcük Ana Üssü’ne dönüşteydiler. 1953 yılının 3 Nisan’ını 4’üne baÄŸlayan gece Çanakkale BoÄŸazı’nda Nara Burnu önlerindeydiler.
Dört gözle bekleyenleri vardı her birinin.
Analar, babalar bin bir zorlukla, yoklukla evlat yetiÅŸtirenler…
ArkadaÅŸlar aynı kaderi baÅŸka adlar verilmiÅŸ gemilerde yaÅŸayanlar…
Sevgililer; kimi Çanakkale önlerinden geçeceÄŸi geç saatlerde boÄŸazın soÄŸuk, sert rüzgarında dikilip beklemiÅŸ. Sadece ona sevdiÄŸini yazabilmek için öğrendiÄŸi Mors Alfabesi’nin çizgiden-noktadan oluÅŸan harfleriyle basmış-bırakmış el fenerinin düğmesine.
“Seni seviyorum”
Taa ki boğazın ortasından geçen gemideki sevdiğinden aynı mesaj gelinceye.
EÅŸler; evlerinin hem anası, hem babası eÅŸler. Hayatı kendi kendileriyle paylaÅŸanlar…
Çocuklar; birçoğu doğumlarında bile yanlarında bulunamamış babalarını, uzun ayrılıklar sonrası gördüğünde, ilk anda tanıyamamış çocuklar.
Tatbikatta iki gün boyunca sualtında kalmışlardı. Kirli havayı solumuşlar, kısıtlı şartlarda yaşamışlardı. Yorgundular.
Çanakkale BoÄŸazı’na girmek aslında limana dönme ihtimalinin ilk ayağıydı.
Hani tüm dünyaya demiÅŸiz ya “Çanakkale Geçilmez”. Çanakkale bizim geçiÅŸimize bile öyle kolay izin vermez. Hiç eksilmeyen rüzgarı, altından ayrı, üstünden ayrı akıntılarıyla, dar dönüş yerleriyle, dünyanın tüm limanlarına yük taşıyan her bayraktan gemileriyle, denizcinin sınav pisti gibidir Çanakkale. Hele gece geçiÅŸlerinde gözü dört deÄŸil ondört açmayı gerektirir.
İşte onlar tüm boğazın en keskin dönüş yeri olan Nara önlerindeydiler.
İsveç bandıralı Naboland’ın kuzey denizlerinde dolaşırken rastlayacağı buz kütleleri düşünülerek yapılmış buzkıranı, güvertesinden önce yol alıyordu sanki.
Ve gecenin karanlığında Dumlupınar’ı…
BoÄŸazın ortasında…
Yakalamıştı.
Parlak, sarı pirinç vardiya saati 02.15’e takılı kalmıştı.
BaÅŸ tarafının parçalanmasıyla içeri dolan sular, Dumlupınar’ın baÅŸ aÅŸağı dikilerek sulara gömülmesine yetmiÅŸti. Çarpışmanın ÅŸiddetiyle köprüüstü’nde bulunan 5 kiÅŸi savrularak denize düşmüştü. Åžanslıydılar. Onlar için yaÅŸam devam edecekti.
Gemi içerisinde bulunan 81 kiÅŸiden bir kısmı denizin karanlık sularında bir süre daha yaÅŸamaya çabalayacaktı. Son bir umutla… Kaza ihtimaline karşı önceden yaptıkları hayali eÄŸitimleri bu kez gerçekten uygulamaya çalışarak. Direneceklerdi…
Geminin en arka kısmında, sığındıkları Kıç Torpito dairesinden “Denizaltı Battı Åžamandırası”nı su üstüne göndermiÅŸlerdi. Bu ÅŸamandıra onların batmış durumda olduklarını haber verecek, üzerindeki telefon ile de kendilerini kurtarmaya gelenlerle konuÅŸabileceklerdi.
Diğer bölümlerle artık bağlantıları yoktu. Telefonlar cevap vermez olmuştu. 22 kişiydiler. Oksijenlerinin tükenmemesi için hareket etmemeleri, sigara içmemeleri, konuşmamaları gerekiyordu. Uzanmış bekliyorlardı. İleride ihtiyaç olur diye fenerlerini bile kullanmamaya dikkat ediyorlardı. Karanlıktaydılar.
Suyun üzerinde telaş vardı. Saat 06.40 olmuş, balıkçılar şamandırayı bulmuştu. Kurtaran gemisi kurtarma hazırlıklarına başlamış, aşağıdakilerle telefon bağlantısı kurulmuştu.
Umk Manometre’si 267 kademi gösteriyordu. Yani üstlerinde 90 metre su vardı.
Üsteğmen Suat ilk telefon bağlantısında
“Alo… AÅŸağıdan… Alo Dumlu” diyordu. “Merak etmeyin… Sizi kurtaracağız”
Buna karşılık derinlerden Astsubay Selami vatanı selamlıyordu.
“SaÄŸ olun. Vatan saÄŸ olsun…”
Yarım saat sonra tekrar baÄŸlantı kurulmuÅŸtu. Ama bu kez aÅŸağıdan iniltiler ve tevekkülle dillenen “Allah” sesleri geliyordu.
Onlar son sözlerini söylemişlerdi.
“Vatan SaÄŸ olsun”
Ve son nefeslerini vermiÅŸlerdi.
Sonra tüm çabalar boÅŸa gitmiÅŸ, Åžamandıranın gemiye baÄŸlı tel halatı kopmuÅŸ, bu halatı kılavuz yaparak Dumlu’ya ulaÅŸma umutları da yok olmuÅŸtu.
“Hazerde doÄŸanın
Hazerdir Mezarı
İniyor Kayık
Çıkıyor Kay… “ (Nazım)
Bu kez çıkamamıştı kayık.
Ama onların son sözleri, vatanına kendini adayan onlardan sonrakilerin bayrağı olmuÅŸtu artık…
Onlardan biri buraların çocuÄŸuydu…
Kozbeyli – Yenifoça yolunda adına yaptırılmış güzel bir çeÅŸme var. “TCG Dumlupınar Åžehidi Makine Er Necati GALAN ÇeÅŸmesi” Çanakkale’nin karanlık sularında yatan bir avuç Foça toprağı…
Bugün 4 Nisan.
Onları anmanın günüdür. Atılay Åžehitlerini, Dumlupınar Åžehitlerini, Refah Åžehitlerini, Gölcük Depreminde kaybettiklerimizi, görevi başında yitirdiklerimizi. AÄŸabeylerimizi, arkadaÅŸlarımızı, kardeÅŸlerimizi, evlatlarımızı…
Deniz şehitlerimizi anmanın günüdür bugün.
Denizin kıyısında yada denizdeyseniz; kıyınızda yada rotanız üzerinde, suda yüzen, rengarenk vatan çiçekleriyle bezeli bir çelenk görürseniz…
Üzerinde “Vatan Size Minnettardır” yazan.
Şaşırmayın.
Seyfi GÜL
"Seyfi GÜL" bütün yazıları için tıklayın...
23 Nisan 1944 tarihinde denizle buluÅŸmuÅŸtu ilk kez karinası. USS Blower adıyla ABD Deniz Kuvvetlerinde görev yapmış, 19 Aralık 1950 tarihinde Türk Deniz Kuvvetleri’ne katılmıştı. Artık adı TCG Dumlupınar’dı. Zamanının baÅŸta ÅŸnorkel olmak üzere en modern sistemleriyle donatılmıştı. Su altında 9, su üstünde 15 deniz mili sürat yapabilecek yetenekteydi.
95 Metre uzunluğundaydı. Neredeyse her bir metresine bir denizci düşüyordu. Başka bir deyişle, 86 kişi 95 metrelik bir koridorda vatan savunmasında kendi paylarına düşen yerleri almıştı.
Ama Dumlupınar yapıldığından beri şanssızlıkların peşini bırakmadığı söylenirdi.
Ege’de katıldıkları tatbikattan Gölcük Ana Üssü’ne dönüşteydiler. 1953 yılının 3 Nisan’ını 4’üne baÄŸlayan gece Çanakkale BoÄŸazı’nda Nara Burnu önlerindeydiler.
Dört gözle bekleyenleri vardı her birinin.
Analar, babalar bin bir zorlukla, yoklukla evlat yetiÅŸtirenler…
ArkadaÅŸlar aynı kaderi baÅŸka adlar verilmiÅŸ gemilerde yaÅŸayanlar…
Sevgililer; kimi Çanakkale önlerinden geçeceÄŸi geç saatlerde boÄŸazın soÄŸuk, sert rüzgarında dikilip beklemiÅŸ. Sadece ona sevdiÄŸini yazabilmek için öğrendiÄŸi Mors Alfabesi’nin çizgiden-noktadan oluÅŸan harfleriyle basmış-bırakmış el fenerinin düğmesine.
“Seni seviyorum”
Taa ki boğazın ortasından geçen gemideki sevdiğinden aynı mesaj gelinceye.
EÅŸler; evlerinin hem anası, hem babası eÅŸler. Hayatı kendi kendileriyle paylaÅŸanlar…
Çocuklar; birçoğu doğumlarında bile yanlarında bulunamamış babalarını, uzun ayrılıklar sonrası gördüğünde, ilk anda tanıyamamış çocuklar.
Tatbikatta iki gün boyunca sualtında kalmışlardı. Kirli havayı solumuşlar, kısıtlı şartlarda yaşamışlardı. Yorgundular.
Çanakkale BoÄŸazı’na girmek aslında limana dönme ihtimalinin ilk ayağıydı.
Hani tüm dünyaya demiÅŸiz ya “Çanakkale Geçilmez”. Çanakkale bizim geçiÅŸimize bile öyle kolay izin vermez. Hiç eksilmeyen rüzgarı, altından ayrı, üstünden ayrı akıntılarıyla, dar dönüş yerleriyle, dünyanın tüm limanlarına yük taşıyan her bayraktan gemileriyle, denizcinin sınav pisti gibidir Çanakkale. Hele gece geçiÅŸlerinde gözü dört deÄŸil ondört açmayı gerektirir.
İşte onlar tüm boğazın en keskin dönüş yeri olan Nara önlerindeydiler.
İsveç bandıralı Naboland’ın kuzey denizlerinde dolaşırken rastlayacağı buz kütleleri düşünülerek yapılmış buzkıranı, güvertesinden önce yol alıyordu sanki.
Ve gecenin karanlığında Dumlupınar’ı…
BoÄŸazın ortasında…
Yakalamıştı.
Parlak, sarı pirinç vardiya saati 02.15’e takılı kalmıştı.
BaÅŸ tarafının parçalanmasıyla içeri dolan sular, Dumlupınar’ın baÅŸ aÅŸağı dikilerek sulara gömülmesine yetmiÅŸti. Çarpışmanın ÅŸiddetiyle köprüüstü’nde bulunan 5 kiÅŸi savrularak denize düşmüştü. Åžanslıydılar. Onlar için yaÅŸam devam edecekti.
Gemi içerisinde bulunan 81 kiÅŸiden bir kısmı denizin karanlık sularında bir süre daha yaÅŸamaya çabalayacaktı. Son bir umutla… Kaza ihtimaline karşı önceden yaptıkları hayali eÄŸitimleri bu kez gerçekten uygulamaya çalışarak. Direneceklerdi…
Geminin en arka kısmında, sığındıkları Kıç Torpito dairesinden “Denizaltı Battı Åžamandırası”nı su üstüne göndermiÅŸlerdi. Bu ÅŸamandıra onların batmış durumda olduklarını haber verecek, üzerindeki telefon ile de kendilerini kurtarmaya gelenlerle konuÅŸabileceklerdi.
Diğer bölümlerle artık bağlantıları yoktu. Telefonlar cevap vermez olmuştu. 22 kişiydiler. Oksijenlerinin tükenmemesi için hareket etmemeleri, sigara içmemeleri, konuşmamaları gerekiyordu. Uzanmış bekliyorlardı. İleride ihtiyaç olur diye fenerlerini bile kullanmamaya dikkat ediyorlardı. Karanlıktaydılar.
Suyun üzerinde telaş vardı. Saat 06.40 olmuş, balıkçılar şamandırayı bulmuştu. Kurtaran gemisi kurtarma hazırlıklarına başlamış, aşağıdakilerle telefon bağlantısı kurulmuştu.
Umk Manometre’si 267 kademi gösteriyordu. Yani üstlerinde 90 metre su vardı.
Üsteğmen Suat ilk telefon bağlantısında
“Alo… AÅŸağıdan… Alo Dumlu” diyordu. “Merak etmeyin… Sizi kurtaracağız”
Buna karşılık derinlerden Astsubay Selami vatanı selamlıyordu.
“SaÄŸ olun. Vatan saÄŸ olsun…”
Yarım saat sonra tekrar baÄŸlantı kurulmuÅŸtu. Ama bu kez aÅŸağıdan iniltiler ve tevekkülle dillenen “Allah” sesleri geliyordu.
Onlar son sözlerini söylemişlerdi.
“Vatan SaÄŸ olsun”
Ve son nefeslerini vermiÅŸlerdi.
Sonra tüm çabalar boÅŸa gitmiÅŸ, Åžamandıranın gemiye baÄŸlı tel halatı kopmuÅŸ, bu halatı kılavuz yaparak Dumlu’ya ulaÅŸma umutları da yok olmuÅŸtu.
“Hazerde doÄŸanın
Hazerdir Mezarı
İniyor Kayık
Çıkıyor Kay… “ (Nazım)
Bu kez çıkamamıştı kayık.
Ama onların son sözleri, vatanına kendini adayan onlardan sonrakilerin bayrağı olmuÅŸtu artık…
Onlardan biri buraların çocuÄŸuydu…
Kozbeyli – Yenifoça yolunda adına yaptırılmış güzel bir çeÅŸme var. “TCG Dumlupınar Åžehidi Makine Er Necati GALAN ÇeÅŸmesi” Çanakkale’nin karanlık sularında yatan bir avuç Foça toprağı…
Bugün 4 Nisan.
Onları anmanın günüdür. Atılay Åžehitlerini, Dumlupınar Åžehitlerini, Refah Åžehitlerini, Gölcük Depreminde kaybettiklerimizi, görevi başında yitirdiklerimizi. AÄŸabeylerimizi, arkadaÅŸlarımızı, kardeÅŸlerimizi, evlatlarımızı…
Deniz şehitlerimizi anmanın günüdür bugün.
Denizin kıyısında yada denizdeyseniz; kıyınızda yada rotanız üzerinde, suda yüzen, rengarenk vatan çiçekleriyle bezeli bir çelenk görürseniz…
Üzerinde “Vatan Size Minnettardır” yazan.
Şaşırmayın.
Seyfi GÜL
"Seyfi GÜL" bütün yazıları için tıklayın...
