ISSN 1308-8483
NİSAN’DA GİTMEK OLUR MU?<br>( mavi gülüşlüm ) / Özgür HANCIOĞLU
  Yayın Tarihi: 9.4.2010    


NİSAN’DA GİTMEK OLUR MU?
( mavi gülüşlüm )


Bu gece de ay battı. Öksüz bir bardak çayın demi gibi, tablodaki en sessiz gemi gibi, gözlerimin nemi gibi akıp gidiyor zaman… Hiçbir hüzün senin kadar yakışmadı şu sahipsiz yüreğe. Ve ellerinden içtiğim her damla su gibi azizdir, bağrımdaki hatıran.

Uyusam, yine o uzak dağların ardından doğar mısın günlerime? Geçtiğin her buluttan yağmurlar bırakır mısın sır küplerime? Yıkar mısın yine gözlerimden ayrılığı? Bir güney rüzgarı olup da değer misin sensizliğin gamzelendiği yanaklarıma? Süzülür müsün damla damla, gidişinin kol gezdiği topraklara; papatya olur musun ellerimde?

* * *


Bahçemde yılgın bir nisan güneşi. Kimbilir kaç bahar bıkkın, yağmursuz?
Kaç yağmur bahardan habersiz girmiş saçak altlarına? Yalnızlığım bir ekmek mayası kadar kabarmış. Eteklerinin merdivende dansı, miskin kedilerin belki de son şansıymış. Merdiven başlarında yarası kanayan çocuk dizleri ve duvarlarda sessiz sedasız şarkılar. Ağaçta sallanan bir keman namesi, dibinde devrik iskemle gölgesi. Nasıl kıydın verdiğin sözlere? Söyle şimdi, Nisan’da gitmek olur mu?

Ağır adımlarla yürüdüğün ve her bir taşına saçlarının bir telini düşürdüğün avluda saklı yaralarım. Neden koşup sarılamadım ki sana? Ben korkularıma, inadıma ve köhnemiş gururuma; kıskançlığıma, yerli yersiz kaygılarıma ve hatta yazgıma sarıldım da, neden sarılamadım boynuna? Elalem ne der dedim, koşamadım ardından. Oysa nerden bilebilirdim, kapkara bir ayrılık vagonunun peşinden koştuğumu? İstasyonda tek bir sarı saç teli, elimde sarısı düşmüş papatyalar…

* * *


Bu sabah ilk kez bağırdım kendime. Aynaya acı bir gülümseme astım ve çirkef bir geç kalınmışlık sustum. Sonra ellerimi bağladım, biraz ağladım…
Yutkunduğum tüm sözcükleri çıkardım çekmecemden, ortalığı dağıttım. Gözlerimi masaya bıraktım ve bir tabak daha koydum yalnızlığın en ücra köşesine. Çatalın ucunda iyimser bir ısrar parçası, yüzünde sitemkar gülümseyiş. Papatyaların yarısı bana, sarısı Tanrı’ya dönüktü. Kalbimin yarısı bana, gerisi boşluğa dönüktü. Lambadan karanlık yağıyordu yarım bir kalbin üzerine ve yarım bir kalp, batan bir aya benziyordu…

Kaç bahar geçti sahi? Ne ummanlar aştım, ne denizlerden taştım da bakamadım gözlerinin derinliğine. Mavi bir gülüşe bakardı belki de ayaklarının geri gidişi…


Özgür HANCIOĞLU

ozgur.hancioglu@hotmail.com


2417










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)