Zuhal ÖZÜGÜL
TİYATRO GÜNLERİ VE İKİ HABER
Gazetede “Tiyatro Günleri” ilânını görünce bilet bulabilmek için hemen kolları sıvadım. Bilet satışı ile ilgili hiçbir haber yok. Telefona sarıldım. Birkaç yere baÄŸlandım, oradan oraya baÄŸlanmakla, beklemekle iki gün geçti. Bu arada Foça Belediyesi’ne sordum. Belki Belediyeler arası iletiÅŸim gerçekleÅŸmiÅŸtir düşüncesiyle. Belki Foça’ya da bir tiyatro davet edilebilir, belki bir organizasyon yapılmıştır, belki toplu bilet ayırma olabilir, belki, belki…
Maalesef. Telefonumu aldılar. Bana dönecekler. Hâlâ dönecekler. İyi uykular.
Sonuçta Sabancı Kültür Merkezi’ne gittiÄŸimizde oyunların çoÄŸunun biletlerinin bitmiÅŸ olduÄŸunu gördük. Bir oyunun, en son iki biletini hiç düşünmeden aldık.
Orta Oyuncuları’nın “2019” isimli oyunu. İsminden de anlaşılacağı gibi 2019 yılında Türkiye’nin durumu sergileniyor. ÇarÅŸaflılar, ÅŸalvarlılar, cüppeliler iÅŸ başında. Takunyalarını takırdatarak dolaşıyorlar. Oyunda ne bir espri ne de bir mizah bulabildik. Salonda gülmek için zorlanan izleyiciler olsa da çoÄŸunluk suskun izledik. Ancak bir gerçeÄŸi daha kabul etmek zorunda kaldık. Ülkemizde, zaten ağır aksak yürüyen, kültür yaÅŸamının düzeyi hızla düşüyor. Sinema, müzik derken, bu durum tiyatro için de söz konusu. Tiyatro salonlarının arttığı ancak kalitenin olmadığı bir zamandayız. Kendisine “Sanatçı” diyenlere (1781-1872) yılları arasında yaÅŸamış Avusturyalı bir oyun yazarı Franz Grillparzer şöyle demiÅŸ: “Sanatı, yalnız sanatçılar bozabilir”
Ülkemizde, yıllardır sanat için uğraşan, didinen gerçek sanatçılarımızla ne kadar övünsek azdır.
Haber 1. (BAYAN DEĞİL KADIN)
Bir arkadaÅŸ kedisini anlatırken “bayan kedi“ demiÅŸti. Her yerde kullanılan bayan kelimesine o kadar sinirleniyordum ki bu iyice bardağı taşıran son damla oldu. “diÅŸi diÅŸi” diye homurdandım. Åžunu da saptadım. Bayanı en çok kadınlar kullandığına göre bu yakıştırmayı da kabullenmiÅŸler. Zaten hep öyle olmuyor mu? Kadının örtünüp örtünmeyeceÄŸine, nasıl giyineceÄŸine, kiminle evleneceÄŸine, kız deÄŸil, erkek çocuk doÄŸurması gerektiÄŸine, mirastan pay alıp almayacağına, hatta yaÅŸaması gerekip gerekmediÄŸine birkaç kiÅŸi toplanıp karar veriyor. Kadınlar da uysal, suskun kabullenince “oldu da bitti maÅŸallah” diyerek devam ediyor.
Geçenlerde bir tartışmada “kadın sorunu” konuÅŸuluyor. KonuÅŸmacıların üçü de erkek! Biri sanki çok önemli bir soruna parmak basar gibi gözlerini kıstı, aÄŸzını doldura doldura karşısındakilere: “Bakın, hocam, Bosna’da binlerce erkek öldü. Åžimdi bir erkeÄŸe ÅŸu kadar kadın düşüyor. Bunlar ne yiyecek ne içecek? Bence Belediyeler, bu kadınları erkeklere dağıtmalılar.” Pes hocam pes. Bu ne akıl, bu ne derin düşünce. Hiç üşenmemiÅŸ sayılarını hesaplamış. Tanrı senin gibileri, hem bizim hem de Bosnalı kadınların başından eksik etsin.
Nereden nereye geldim. Bayana dönersek. Benim gibi iki sinirli bayan (pardon kadın) “Bayan deÄŸil kadın” baÅŸlığı altında bir site açmışlar. Sitede bayandan sıkılanlar düşüncelerini yazıyorlar. Siteden bir alıntı: Doktor doÄŸumdan sonra müjdeyi veriyor: “Bir bayan bebeÄŸiniz
oldu.” Güler misin, aÄŸlar mısın?
www.bayandegilkadin.com
Haber 2. (ÇEK ARABANI)
2008 yılında kurulmuÅŸ “Yaya DerneÄŸi” bir etkinliÄŸe baÅŸlamış. “Çek arabanı” Bu ilânları kaldırımlarda park etmiÅŸ arabalara yapıştırıyorlar. İlânın arkasında nedeni anlatılıyor: “Sayın Sürücü, yolları, sokakları elimden aldın. Tüm ÅŸehir zaten senin. Hakkıma saygı göster. Lütfen arabanı çek. Burası benim. İmza BİR YAYA”.
Yurtdışında 1930’larda kurulmuÅŸ. Avrupa Parlamentosu’nun kabul ettiÄŸi “Yaya hakları bildirgesinde” yayaların hakları kesin bir ÅŸekilde belirleniyor. Hatta ÅŸehirlerin yayalara göre planlanması öneriliyor.
Bir tarihte Paris’te yaÅŸayan arkadaşımla sokaÄŸa çıkarken onun küçük bir tornavidayı cebine koyduÄŸunu görüm. “O ne, dışarıda tehlike mi var?” Soruma anlamlı gülerek, “bekle gör” demiÅŸti. Biraz sonra, kaldırıma park etmiÅŸ arabaların yanından geçerken tornavida eyleme geçti. Yürüyüşümüze arabaları çizerek devam ettik. Bu “cızırtı” hâlâ kulaklarımda. Çok kızmıştım o zaman. Epey söylenmiÅŸ, ayıplamıştım. O da bana, “senin de sabrın taşıp zıvanadan çıkarsan…” demiÅŸti. Daha sonra gördüm ki bu bir milli eyleme dönmüş.
Zıvanadan çıksam da yapmayacağım bir davranış bu. Öte yandan sürücünün bu hatada hiç mi payı yok? Neden kendisini yayanın yerine koymuyor? Kentlerde, en çok kazaya, park etmiş arabaların arasından karşıya geçmeğe çalışan çocukların uğradıkları saptanmış. O çocuğun babası kaldırıma park etmiş bir sürücü olabilir. Kentlerde, kaldırımlara park etme çığırından çıkmış bir durumda. Beldeler de, arabalardan ve motosikletlerden bunalmış bir halde. Yerel yönetimler harekete geçmek için ne bekliyor?
Bu arada, Belediye Başkanının ilk seçimlerde Foça merkezini trafiğe kapatma sözü verdiğini de hatırlamaz mıyım!. Yoruma açık bırakıyorum.
www.cekarabani.org
Zuhal ÖZÜGÜL
"Zuhal ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...
Gazetede “Tiyatro Günleri” ilânını görünce bilet bulabilmek için hemen kolları sıvadım. Bilet satışı ile ilgili hiçbir haber yok. Telefona sarıldım. Birkaç yere baÄŸlandım, oradan oraya baÄŸlanmakla, beklemekle iki gün geçti. Bu arada Foça Belediyesi’ne sordum. Belki Belediyeler arası iletiÅŸim gerçekleÅŸmiÅŸtir düşüncesiyle. Belki Foça’ya da bir tiyatro davet edilebilir, belki bir organizasyon yapılmıştır, belki toplu bilet ayırma olabilir, belki, belki…
Maalesef. Telefonumu aldılar. Bana dönecekler. Hâlâ dönecekler. İyi uykular.
Sonuçta Sabancı Kültür Merkezi’ne gittiÄŸimizde oyunların çoÄŸunun biletlerinin bitmiÅŸ olduÄŸunu gördük. Bir oyunun, en son iki biletini hiç düşünmeden aldık.
Orta Oyuncuları’nın “2019” isimli oyunu. İsminden de anlaşılacağı gibi 2019 yılında Türkiye’nin durumu sergileniyor. ÇarÅŸaflılar, ÅŸalvarlılar, cüppeliler iÅŸ başında. Takunyalarını takırdatarak dolaşıyorlar. Oyunda ne bir espri ne de bir mizah bulabildik. Salonda gülmek için zorlanan izleyiciler olsa da çoÄŸunluk suskun izledik. Ancak bir gerçeÄŸi daha kabul etmek zorunda kaldık. Ülkemizde, zaten ağır aksak yürüyen, kültür yaÅŸamının düzeyi hızla düşüyor. Sinema, müzik derken, bu durum tiyatro için de söz konusu. Tiyatro salonlarının arttığı ancak kalitenin olmadığı bir zamandayız. Kendisine “Sanatçı” diyenlere (1781-1872) yılları arasında yaÅŸamış Avusturyalı bir oyun yazarı Franz Grillparzer şöyle demiÅŸ: “Sanatı, yalnız sanatçılar bozabilir”
Ülkemizde, yıllardır sanat için uğraşan, didinen gerçek sanatçılarımızla ne kadar övünsek azdır.
Haber 1. (BAYAN DEĞİL KADIN)
Bir arkadaÅŸ kedisini anlatırken “bayan kedi“ demiÅŸti. Her yerde kullanılan bayan kelimesine o kadar sinirleniyordum ki bu iyice bardağı taşıran son damla oldu. “diÅŸi diÅŸi” diye homurdandım. Åžunu da saptadım. Bayanı en çok kadınlar kullandığına göre bu yakıştırmayı da kabullenmiÅŸler. Zaten hep öyle olmuyor mu? Kadının örtünüp örtünmeyeceÄŸine, nasıl giyineceÄŸine, kiminle evleneceÄŸine, kız deÄŸil, erkek çocuk doÄŸurması gerektiÄŸine, mirastan pay alıp almayacağına, hatta yaÅŸaması gerekip gerekmediÄŸine birkaç kiÅŸi toplanıp karar veriyor. Kadınlar da uysal, suskun kabullenince “oldu da bitti maÅŸallah” diyerek devam ediyor.
Geçenlerde bir tartışmada “kadın sorunu” konuÅŸuluyor. KonuÅŸmacıların üçü de erkek! Biri sanki çok önemli bir soruna parmak basar gibi gözlerini kıstı, aÄŸzını doldura doldura karşısındakilere: “Bakın, hocam, Bosna’da binlerce erkek öldü. Åžimdi bir erkeÄŸe ÅŸu kadar kadın düşüyor. Bunlar ne yiyecek ne içecek? Bence Belediyeler, bu kadınları erkeklere dağıtmalılar.” Pes hocam pes. Bu ne akıl, bu ne derin düşünce. Hiç üşenmemiÅŸ sayılarını hesaplamış. Tanrı senin gibileri, hem bizim hem de Bosnalı kadınların başından eksik etsin.
Nereden nereye geldim. Bayana dönersek. Benim gibi iki sinirli bayan (pardon kadın) “Bayan deÄŸil kadın” baÅŸlığı altında bir site açmışlar. Sitede bayandan sıkılanlar düşüncelerini yazıyorlar. Siteden bir alıntı: Doktor doÄŸumdan sonra müjdeyi veriyor: “Bir bayan bebeÄŸiniz
oldu.” Güler misin, aÄŸlar mısın?
www.bayandegilkadin.com
Haber 2. (ÇEK ARABANI)
2008 yılında kurulmuÅŸ “Yaya DerneÄŸi” bir etkinliÄŸe baÅŸlamış. “Çek arabanı” Bu ilânları kaldırımlarda park etmiÅŸ arabalara yapıştırıyorlar. İlânın arkasında nedeni anlatılıyor: “Sayın Sürücü, yolları, sokakları elimden aldın. Tüm ÅŸehir zaten senin. Hakkıma saygı göster. Lütfen arabanı çek. Burası benim. İmza BİR YAYA”.
Yurtdışında 1930’larda kurulmuÅŸ. Avrupa Parlamentosu’nun kabul ettiÄŸi “Yaya hakları bildirgesinde” yayaların hakları kesin bir ÅŸekilde belirleniyor. Hatta ÅŸehirlerin yayalara göre planlanması öneriliyor.
Bir tarihte Paris’te yaÅŸayan arkadaşımla sokaÄŸa çıkarken onun küçük bir tornavidayı cebine koyduÄŸunu görüm. “O ne, dışarıda tehlike mi var?” Soruma anlamlı gülerek, “bekle gör” demiÅŸti. Biraz sonra, kaldırıma park etmiÅŸ arabaların yanından geçerken tornavida eyleme geçti. Yürüyüşümüze arabaları çizerek devam ettik. Bu “cızırtı” hâlâ kulaklarımda. Çok kızmıştım o zaman. Epey söylenmiÅŸ, ayıplamıştım. O da bana, “senin de sabrın taşıp zıvanadan çıkarsan…” demiÅŸti. Daha sonra gördüm ki bu bir milli eyleme dönmüş.
Zıvanadan çıksam da yapmayacağım bir davranış bu. Öte yandan sürücünün bu hatada hiç mi payı yok? Neden kendisini yayanın yerine koymuyor? Kentlerde, en çok kazaya, park etmiş arabaların arasından karşıya geçmeğe çalışan çocukların uğradıkları saptanmış. O çocuğun babası kaldırıma park etmiş bir sürücü olabilir. Kentlerde, kaldırımlara park etme çığırından çıkmış bir durumda. Beldeler de, arabalardan ve motosikletlerden bunalmış bir halde. Yerel yönetimler harekete geçmek için ne bekliyor?
Bu arada, Belediye Başkanının ilk seçimlerde Foça merkezini trafiğe kapatma sözü verdiğini de hatırlamaz mıyım!. Yoruma açık bırakıyorum.
www.cekarabani.org
Zuhal ÖZÜGÜL
"Zuhal ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...
